Gelecek Partisi lideri Davutoğlu, Soylu’nun organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in iddialarının ardından uzun bir süre destek bulamadığını hatırlatarak, “Bu tablo karşısında AK Parti'yi, kendisini savunmak zorunda bırakacak şekilde şunu demiş oldu, 'ben gerekirse AK Parti'yi yakarım” dedi.
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun kendisine yönelik sözlerine "Külliyen hepsi yalan çok net söylüyorum, bir tanesi bile doğru değil" ifadeleriyle tepki gösterdi.
Erdoğan'ın İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'e yönelik "Daha neler olacak neler" sözlerini de eleştiren Davutoğlu, "Açık bir saygısızlık ve şiddete teşviktir. Bu sinyali alan polisler öğleden sonra bizim arkadaşlarımıza şiddet kullandılar. Hakları yok" dedi.
Davutoğlu, organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in iddialarının ardından bir süre yalnız kalan Soylu'nun "Ben gerekirse AK Parti’yi yakarım" imasında bulunduğunu söyledi.
“KÜLLİYEN HEPSİ YALAN”
Sözcü TV'ye konuşan Davutoğlu, şunları söyledi:
Gerçekten çok üzücü. İçişleri Bakanı’nın hakkımızda birtakım son derece yersiz ve gerçeklerle hiçbir alakası olmayan suçlamaları oldu. Külliyen hepsi yalan çok net söylüyorum, bir tanesi bile doğru değil.
Biz bunu kamuoyuna cevap hakkı mahiyetinde bir televizyon kanalında cevap verdik. Bir de son bir ay içerisinde yaşanan ve bununla irtibatlı geçmiş süreçleri de içinde barındıracak şekilde parti olarak bir temiz siyaset kampanyası başlatmıştık. Bunun başlatılmasının en doğru yeri TBMM’nin önünde yapacaktık.
Meclis’in dışında bir park alanı var ve anayasal bir haktır açıklama yapmak, gösteri yapmak. Bunun için de özel bir bildirim de gerekmez. Oraya bir grup arkadaşlarımızla giderek barışçıl bir şekilde Türkiye’de yaşananlarla ilgili kanaatlerimizi ifade etmek ve bütün siyasi liderlere yolsuzluklarla mücadele ve temiz siyaset çağrısı yapmak için beyaz gömleklerimizi giyerek oraya gitmek istedik.
Ben o Meclis’e geçmiş dönemlerim itibariyle milletvekili olarak gittim, Dışişleri Bakanı olarak gittim, Başbakan olarak gittim. Şu mesajı vermek istedik ‘devlet kimsenin şahsi mülkü değil, her makam emanettir. Devletin eğer bir makamı varsa TBMM’dir.’
“GERÇEKTEN HİCAP DUYDUM”
Arbede beklemiyordum. Bizim arkadaşlarımızın hepsi nezih, tecrübeli arkadaşlardır. Gerçekten hicap duydum. Anayasa Profesörü Serap Yazıcı, arbedede yere düşüyor.
Genel Başkan Yardımcımız, yine Ankara İl Başkanı ve Cumhuriyet tarihinin Ankara’daki ilk kadın il başkanı Gülnur Hanım 3 hafta yere basmamak üzere ayağından yaralandı.
Şanlıurfa İl Başkanımız darbedildi. Şimdi bu olacak şey değil. Yani hayal bile edemezdim. Nihayetinde gidip orada açıklama yapacağız. Hiçbirimizde herhangi bir güvenlik riski oluşturacak bir durum yok ve hepimiz maskeliyiz. Maske ise ona dikkat ettik zaten.
Sokağa çıkma yasağı esnasında bize hakaretler iftiralar atan İçişleri Bakanı televizyon programından çıktığında dışarıda yüzü aşkın kişiyle sokağa çıkma yasağı esnasında tezahüratla karşılandı.
“İÇİŞLERİ BAKANI BUNLARIN HESABINI VERECEK”
Meclis’te bugün Genel Başkan Yardımcısı Ayhan Sefer Üstün Meclis’e gitti. Meclis’in emniyet görevlileri özür dilemişler, ‘Biz sayın başbakanımıza saygısızlık yapmak istemedik ama dışarıdan gelen bazı polisler, görevliler’ diye de izahta bulunmuşlar. Demek ki orayı provoke etmek üzere dışarıdan bazı görevliler getirildiyse bunun da hesabını birileri vermek durumunda.
Meclis emniyeti yetmiyor muydu? Biz silahlı mı geldik oraya? Niye dışarıda görevli getiriyorsunuz. Sayın İçişleri Bakanı bunların hepsinin hesabını verecek.
Kendi başbakanına hakaret edecek, kendi başbakanına iftira atacak, sayın başbakanım diye önünde ister istemez hizada durduğu, hürmet gösterdiği bir başbakana ekranlara çıkıp her türlü hakareti yapacak biz ise bunlara karşı bir açıklama yapamayacağız öyle mi? Burası kimsenin çiftliği değil.
Bütün bürokrasiye sesleniyorum, gün gelir bu görevlerde hep beraber oluruz. Herkes attığı adıma dikkat etsin.
“AKŞENER’E YAPILAN ŞİDDETE TEŞVİKTİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’i hedef alarak ‘daha neler olacak neler’ sözleriyle ilgili konuşan Davutoğlu, şunları söyledi:
O konuşma bizim Meclis’e gitmemizden birkaç saat önce yapıldı. Aslında o konuşmayla Sayın Cumhurbaşkanı, bir devlet adamına değil, bir Cumhurbaşkanı asla değil, herhangi bir siyasiye, herhangi bir vatandaşa yakışmayacak şekilde bir şiddet çağrısında bulundu.
Karadeniz hepimizin yurdudur, yani biz Rize’ye gidemeyeceğiz öyle mi? Gideriz. Bütün bu ülkenin her bir karışı hepimizin ortak malıdır. Hiçbir bölge, hiç kimseye ait değildir, hiçbir şehir kimseye ait değildir.
Meral Akşener’e yapılan açık bir saygısızlık ve şiddete teşviktir. Bu sinyali alan polisler öğleden sonra bizim arkadaşlarımıza şiddet kullandılar. Hakları yok.
Hatta orada bizim Seçim Hukuk İşleri Başkanı Ayhan Sefer Üstün, İnsan Hakları Komisyonu Başkanı aldığı yumrukla gözü kan içinde geldi genel merkeze. Kimin ne hakkı var buna ya.
Sayın Cumhurbaşkanına şu çağrıda bulunuyorum, biraz vicdan ve akıl ferasetle davranmalı. Onun tetiklediği her şiddet ülkeyi en fazla da onu rahatsız edecek bir konjektüre götürür ben buradan sayın Akşener’e de geçmiş olsun diyorum.
Aynı gün bize bu saldırının yapılmış olması, bu engellemenin bu baskının yapılmış olması ve orada Meclis’te görevli olmayan bazı polislerin oraya gelerek bunu yapması da dikkate şayandır.
"BAHÇELİ VE PERİNÇEK’İN MESAJINI GÖRDÜKTEN SONRA SAHİP ÇIKTI"
Davutoğlu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun iddialarıyla ilgili şu ifadeleri kullandı:
Herhalde sayın Soylu’nun zihninde öylesine bir yer edinmişim ki herhalde bu arkadaşların zihninden hiç çıkmıyoruz, hani öyle bir reklam vardı biliyorsunuz. Sorulan soruyla benim bir alakam yok, çerçeveyle bir alakam yok.
45 dakika benim hakkımda konuşmuş. Nereden soru bana geldi. Şimdi bu nedir biliyor musunuz? Orada açık bir mesaj sayın Cumhurbaşkanınaydı. ‘Ben senin için geçmişte kendi başbakanıma bile ihanet ettim, onu arkadan hançerledim. Senin adına bazı suçlar işledim. Hatırla, bil’ bu mesaj o idi. Cumhurbaşkanı da bu mesajı gördü, Bahçeli’nin mesajını gördü, Perinçek’in mesajını gördü ve 25 gün sonra Soylu’ya sahip çıktı.
Ben başbakan olarak kendi bakanlarıma sahip çıktım, bugün de çıkarım. Efkan Âlâ’ya orada hakaret etti, ben sahip çıktım. Ama 25 gün beklemez bir Cumhurbaşkanı bir İçişleri Bakanı’na sahip çıkmak için.
“SOYLU GEREKİRSE AK PARTİ’Yİ YAKARIM MESAJI VERDİ”
Organize suç örgütü liderliğinden hüküm giymiş Sedat Peker’in Süleyman Soylu’yu hedef alan açıklamalarına değinen Davutoğlu, şöyle konuştu:
Süleyman Soylu, baktı ki Sedat Peker’in ifşaatları karşısında AK Parti’den kendisine destek yok, kamuoyundan destek yok. Hatta yapılan anketlerde yüzde 90’ı bu iddialara inanıyor, yüzde 10’u İçişleri Bakanına dönük bir tablo var.
Bu tablo karşısında AK Parti’yi kendisini savunmak zorunda bırakacak şekilde şunu demiş oldu, ‘ben gerekirse Ak Parti’yi yakarım’.
“3 SELEFİNE BİRDEN İTHAMDA BULUNDU”
Bir kere Süleyman Soylu, Türk devlet geleneğinde, demokrasi geleneğinde olmayan herhangi bir devlet ahlakını, insan ahlakını yok eden adımlar attı o televizyon programında.
Selefiniz başka partiden olsa bile bir ithamda bulunmaz, nezaketsizlik yapmaz, saygıyla anarsınız. Bakın aynı anda 3 selefine saldırdı. Efkan Âlâ, Muammer Güler ve Mehmet Ağar. 3 selefine birden ithamda bulundu. Bu görülmüş bir şey değil.
3 selefinin ikisi kendi partisinden, biri de eski partisinin genel başkanı. Bir devlet adamının yapmaması gereken bir şey daha yaptı. Kendisinin emrinde çalışan ve halen görevde olan Mustafa Çalışkan gibi isimlere açık ithamda bulundu. Bir bakan, kendi altında çalışan biri hakkında konuşmaz kamu önünde. Bir suç varsa cezalandırır, görevden alacaksa alır ama itham edemez.
“KENDİLERİNİ KURTARMAK İÇİN ADNAN MENDERES’İ YAKARLAR”
27 Mayıs’ın yıl dönümü. Bunlar 27 Mayıs gibi mahkemede yargılansalar kendi başbakanlarına ne iftiralar atarlardı. Yalan hepsi, kendi de biliyor, Cumhurbaşkanı da biliyor, o da dinletmiş. Mümkün mü? Bu dinlenmenin sözlü-yazılı talimatının olması lazım. Nerede? Yok böyle bir şey. Bunlar, bu zihniyet 27 Mayıs Mahkemesi’nde olsa kendilerini kurtarmak için Adnan Menderes’i yakarlar.
“MARİNA YÖNETİCİLİĞİ NE DEMEK BİR İÇİŞLERİ BAKANI İÇİN”
Marina yöneticiliği ne demek bir İçişleri Bakanı için. Niye o? Denizcilikten mi anlıyor, büyük bir şirket mi yönetti? Değil. Niye ihtiyaç hissediliyor bunlara.
Çünkü mesele ne biliyor musunuz? Güç toplamak, insanlara güçlü olduğunu göstermek. Sayın Soylu birçok dostu gibi Mehmet Ağar’ın da hem dostu olduğunu söylüyor hem de Ağar’ı hemen harcadı tabiri caizse. İstifa etmesi lazım gibi…
Niye şimdi söylüyorsun peki. Bu videolar yayınlanmamış olsaydı Mehmet Ağar’la, Soylu’nun dostluğu bitecek miydi? Hayır. Niye peki geçmişte söylemedin?
“AÇIKLAMAK BANA DÜŞER”
Bana saldırı olmadıkça hiçbir selefim hakkında olumsuz bir şey söylemedim. Bu bakanlar hakkında da sayın Süleyman Soylu çıkıp ‘3-5 kişiyle sayın başbakana arkasından bu kumpası çevirdik’ dememiş olsa yine de bu dosyayı isimleri zikretmeden söylerdim. Ama bir saldırı bana yaşanmışsa o zaman bana açıklamak düşer.
“BU PARTİ İÇİNDEKİ DARBENİN TA KENDİSİDİR”
Tayyip Erdoğan sonrası liderlik yarışı diye bir şey vardı. Böyle bir hesap içindeydi bunlar. Berat Albayrak damat olarak kendisinde bunu hak görüyordu.
Albayrak, cahilin ta kendisidir. Zaten bu yüzden ekonomi battı, Soylu da güvenlik cahilidir. Kendisi söyledi ‘bir güvenlik makalesi okumadan görevi aldım’ dedi.
Binali Yıldırım ise bunu geçmişten hak görüyordu. Yani benim aslında benim değil kendisinin başbakan olmasının gerektiği gibi bir fikir…
Ben hiçbir yerde lobi yapmadım. Herkes bilir, bir kişi bile diyemez benim başbakan olmak gibi ihtiras içinde olduğumu. Süleyman Soylu’da başka bir partiden gelmiş ve burada teşkilatlanma dahil önemli konumlarda bulunmuş olmak dolayısıyla gençlik yıllarından beri bir genel başkan ideali var.
Bunlar arasında 3’ü de şunu gördü ‘Davutoğlu ordayken, işler de iyi gidiyorken mümkün değil başbakanlıktan ayrılması’ MYK üzerinden operasyon çektiler. Cumhurbaşkanı da zaten böyle bir şey bekliyordu. O habersiz değil bu işten. Ben yurt dışından Türkiye’ye geldiğimde MYK’da karşımda 47 imzayla sınırlayan bir tablo vardı. Bu parti içindeki darbenin ta kendisidir.
“YOLSUZLUK DÜZENİNE GİDECEK KANALLARI SARSTIM”
O dönemde bizden duyulan rahatsızlığın sebebi oturmuş bir düzeni sarstım otoriter yolsuzluk düzenine gidecek kanalları ikincisi de sonrasıyla ilgili gelecek planlaması.
1 Kasım seçimlerinden sonra bütün milletvekillerini topladım ‘bakın dedim benim mal varlığım şu, bildirdim de. 4 sene sonra bana bakın eğer izah edemeyeceğim bir gelir artışım varsa benim ve birinci derece akrabalarımın hesap sorun. Ama sizin olursa ben de sizden hesap sorarım.’ Siyaset zenginleşme aracı değildir.
“İÇİŞLERİ BAKANI HALEN YERİNDE DURUYOR”
Eski Türkiye diyor Cumhurbaşkanı ve Soylu. O eski Türkiye dedikleri dönemde dahi 5 gün sonra İçişleri Bakanı istifa etti. Şu anda 27 gün oldu bu suçlamalar çıkalı İçişleri Bakanı halen yerinde duruyor. 1 hafta sonra Meclis’te soruşturma komisyonu kuruldu bu iddialarla ilgili. İddiaların içinde cinayet var, kokain ticareti var, intihara sebebiyet var. Şimdi bu iddiaları araştırmaya ve soruşturmaya bile ihtiyaç görmüyor.
“CUMHURBAŞKANININ AÇIKLAMASINA ÜZÜLDÜM”
Ben Cumhurbaşkanının açıklamasına üzüldüm. Sayın Soylu’ya sahip çıkmasına kızmıyorum. Ama sayın Soylu’ya sahip çıktığı gibi, Efkan Âlâ’ya da sahip çıksın. Soylu, Efkan Âlâ’yı, Muammer Güler’i, Selami Altınok’u, hem de Anadolu Ajansı’na sızdırılan belgelerle Mustafa Çalışkan’ı, Mehmet Ağar’ı, Vasip Şahin’i bunların hepsi senin bakanların değil mi, bunlar senin bürokratların değil mi? Bunlara neden sahip çıkmıyorsunuz?