Çin, Doğu Türkistan’daki işkence ve asimilasyon politikaları devam ederken, Birleşmiş Milletler’in insan haklarına yönelik tavsiyelerini reddetti. Dünya Uygur Kurultayı Vakfı Başkanı Abdureşit Abdulhamit ve Uygur Hareketi Başkanı Rushan Abbas KARAR’a konuştu. Abbas, BM’nin bu raporunun soykırıma dair en büyük kanıtlardan biri olduğunu belirtirken, Abdulhamit de sivil toplum kuruluşları olarak Çin’in zulmü bitene dek mücadele edeceklerini söyledi.
BÜŞRA CEBECİ
Birleşmiş Milletler (BM), tüm BM üye devletlerinin insan hakları kayıtlarının incelendiği bir süreç olan Ocak 2024'teki en son Evrensel Periyodik İnceleme'deki (UPR) tavsiyelerin kabul veya reddedilmesine ilişkin duyurusunu kullanıma sundu.
Çin hükümeti, incelemedeki 428 tavsiyeden 290'ını kabul edeceğini, 8'ini kısmen kabul edeceğini, 32. notu ve yapılan tavsiyelerin 98'ini reddedeceğini söyledi. Kabul edilen 290 madde arasında hükümetin "kabul edildiğini ve zaten uygulandığını" söylediği maddeler yer alıyor.
İnsan hakları sivil toplum kuruluşları, 25 Haziran 2024'te yayınlanan ortak bildiride, Çin hükümetinin Uygur Türkleri’ne karşı derinleşen insan hakları krizini sona erdirmeye yönelik tavsiyeleri reddetmesinin, Birleşmiş Milletler'deki uluslararası insan hakları incelemelerini küçümsediği anlamına geldiğini söyledi.
Dünya Uygur Kurultayı Vakfı Başkanı Abdureşit Abdulhamit, Çin’in Uygur Türklerine karşı sistematik bir şekilde süregelen işkence ve asimilasyon politikalarını ve BM incelemesindeki temel haklara yönelik reddettiği maddeleri, KARAR için değerlendirdi.
"ÇİN, SOYKIRIMI GİZLİYOR"
Abdulhamit, genellikle gelişmiş demokrasi sistemiyle yönetilen ülkelerin Çin’e bu konuyla ilgili tavır sergilediğini belirtirken çoğu Müslüman ülkenin bu tavırdan oldukça uzak olduğunu söylüyor. Abdulhamit’e göre bu durumun sebebi, bu ülkelerle Çin arasında ticari, diplomatik, askeri ve stratejik ilişkilerin yanı sıra Çin’in dezenformasyon politikasının da etkisi var:
"Çin, özellikle Uygur ve diğer Müslüman Türk halkına yönelik toplama kampları ve çok gizli belgeler ifşa olduktan sonra, uygulamakta olduğu soykırım politikasını örtbas etmek için dezenformasyon politikalarına yöneldi. Çin medyası, farklı ülkelerden gazeteciler, din adamları, akademisyenler ve politikacılar gibi değişik çalışma alanlardaki insanları kafileler halinde tüm masraflarını karşılayarak Doğu Türkistan’ı ziyarete götürüp önceden hazırlanmış yerleri gezdirerek sanki orada hiçbir şey olmamış ve insanlar mutlu yaşıyormuş gibi gösteriyor."
Çin, Sincan'da kültürel soykırımı hızlandırıyor: Türk-İslami yer adları haritadan silindi
DEVLETLER ÇİN'LE ARASINI BOZMAK İSTEMİYOR
KARAR’A konuşan Uygur Hareketi başkanı Rushan Abbas da Çin’in ekonomik gücünü kullanarak bu soykırıma devam ettiğinin altını çiziyor:
"Bugün Çin, BM Güvenlik Konseyi’ndeki veto yetkisi ve Asya Pasifik Bölgesi’ndeki bir çok ülke üzerindeki hegemonyası ile diğer devletlerin istemeden dahi olsa ilişkilerini bozmak istemediği bir devlettir. Çin son yıllarda ekonomik gücünü kullanarak başta Müslüman ülkeler olmak üzere birçok devleti kendisine bağlamış durumda. Özellikle Orta Asya’dan Avrupa’ya uzanan coğrafyada hem ithalat ve ihracat hem de altyapı projelerindeki payı nedeni ile Çin hükümeti ekonomik üstünlüğe sahip. Doğal olarak bu ülkeler hem yatırımları kaybetmemek adına hem de Çin ile ticari ilişkilerini sürdürmek adına bu soykırıma gereken tepkiyi göstermiyor."
“ORTAYA ÇIKANLAR, ANCAK BUZ DAĞININ GÖRÜNEN KISMI”
Doğu Türkistan’daki insanlık dramı, hak savunucularının da gündeminde. Çin’in, BM tavsiyelerini içeren inceleme raporunun çoğu maddesini reddetmesi üzerine 13 sivil toplum kuruluşu ortak bir bildiri yayımladı ve BM ülkelerine, Çin’e hak ihlalleri konusunda baskı yapma çağrısında bulundu.
Abdulhamit bu anlamda STK’ların faaliyetlerinin her ne kadar Çin’in politikalarını önleyemese de çok önemli olduğunu söylüyor. Zira STK’lar, Çin’in ekonomik faaliyetlerinin, özellikle Uygur köle işçiliği ile alakalı sektörlere yönelik araştırmalar, raporlamalar yapıyor ve mahkemelere başvuruyor. Abdulhamit, peş peşe Çin ürünlerine uygulanmaya başlayan ambargoların bu çalışmaların neticesinde gerçekleştiğini söylüyor ve Doğu Türkistan’daki işkence ve asimilasyon politikaları devam ettikçe bu çalışmaları sürdüreceklerini şu sözlerle anlatıyor:
"Şunu iyi bilmeliyiz ki Çin’i yola getirecek olan da o taptığı iki alandır. STK’lar olarak çok yönlü hukuki araçları kullanarak çalışmamız devam edecek ve yol haritamız her zaman mevcut. Şu ana kadar bilinen ve ortaya çıkanlar, Doğu Türkistan’da uygulanmakta olan soykırım politikasındaki buzdağın görünen kısmıdır. Gerçeklerin çok az bir parçasını teşkil etmektedir. Bunun sebebi bölgeye uluslararası basının ve gözlemcilerin girememesi, gidenlerin de sadece Çin’in görmelerini istediğini görmekten başka şansları olmamasından kaynaklanıyor."
Rushan Abbas da STK’ların faaliyetleri devam ettikçe devletlerin bu soykırımı önlemek için harekete geçeceğine inanıyor:
"Sivil toplum kuruluşlarının aktivitelerinin ve eylemlerinin hem hükümetler nezdinde hem de uluslararası ilişkilerdeki etkisi önemlidir. Sivil Toplum Kuruluşlarının gösterileri ve basın yayın kanalları üzerinde yürüttüğü kampanyalar neticesinde Uygur Soykırımı hakkında farkındalık oluşmaya başlamıştır. Bugün Batı ülkelerinde bu soykırıma gösterilen tepkiler, STK’ların katkılarının sonucudur. Doğu Türkistan’daki soykırımın sona ermesi için bugüne kadar büyük emek sarfeden STK’ların faaliyetleri artarak devam ettikçe bir gün devletler daha güçlü tepki gösterecek ve bu soykırımı durdurmak için harekete geçecektir."
RAPOR, SOYKIRIMIN EN BÜYÜK KANITI
Abbas, Çin Komünist Partisi’nin, BM’nin tavsiyelerini reddetmesinin kendisi için sürpriz olmadığını da belirtiyor, zira Abbas’a göre Pekin Hükümeti, yaptığı soykırımı şimdiye dek hep inkar etti. Öte yandan Abbas’a göre BM’nin incelemeler sonucu hazırladığı bu rapor Çin’in insan hakkı ihlallerini gözler önüne seriyor ve soykırımın en önemli delillerinden biri…
Abdulhamit, Çin’in dezenformasyon politikası yürüterek soykırımın üstünü örttüğünü belirtmişti. Abbas da Çin’in sosyal medya platformlarını ve haber kaynaklarını kullanarak soykırımı inkar ettiğini ve insanları manipüle ettiğini vurguluyor:
"Üzerinde durulması gereken bir diğer önemli nokta, Çin’in bütün dünyayı tehdit eden dezenformasyon ve propaganda yöntemidir. Çin, elindeki maddi gücü kullanarak hem geleneksel medya üzerinde hem de sosyal medya platformlarında Doğu Türkistan’da yaşanan soykırımı inkar etmekte ve insanları manipüle ediyor. Bugün Müslüman ülkelerde bile Çin’in reklamını yapan haberler, sosyal medya paylaşımları çok yaygın. Bütün iletişim ve haber kanalları Çin’in etkisindeki Müslüman ülkeler, Pekin hükümetinin dezenformasyon sisteminin mağduru ve Doğu Türkistan’daki soykırımı görmezden geliyorlar. Yöneticileri Çin ile derin ilişkilere sahip yayın kuruluşları veya sosyal medya platformları hem Pekin hükümetinin yönlendirilmesi hem de kendi çıkarlarını koruma adına sansür uyguluyorlar."
“GÖÇMEN DOĞU TÜRKİSTANLILAR TEHDİT EDİLİYOR”
Doğu Türkistan’dan diğer ülkelere göç etmek zorunda bırakılan Doğu Türkistanlıların da yaşadıkları ülkelerde ciddi sorunları bulunuyor. Doğu Türkistanlıların bu ülkelerde karşılaştıkları en büyük problemlerden biri, göç ettikleri ülkelerde yasal statü edinlemeleri noktasında karşılarına çıkıyor.
Abbas bu anlamda Türkiye dışındaki pek çok ülkenin, Doğu Türkistanlıların göçmen kabul edilip, yasal haklarının verilmesi noktasında yavaş ve ağır bir bürokratik süreç işlettiğini belirtiyor. Abbas’a göre bu durum, Doğu Türkistanlı göçmenlerin düzenlerini kurma, barınma, çalışma, eğitim hayatlarına devam etme gibi haklarını olumsuz etkiliyor.
Doğu Türkistanlıların göçmen olarak yaşadığı bu ülkelerdeki en büyük tehlike ise Çin’in tehditleri… Abbas, son yıllarda çeşitli ülkelerde Çinliler tarafından takip edilen, doğrudan ve dolaylı yollarla baskı yapılmaya çalışılan Uygurların sayısının arttığını belirtiyor ve kendi ailesinin bu durumla bizzat karşılaştığını anlatıyor:
"Çin hükümeti, diasporadaki Uygurları, Doğu Türkistan’daki yakınlarının durumunu kullanarak da tehdit ediyor. Nitekim ablam Dr. Gulshan Abbas’ın Çin hükümeti tarafından kaçırılıp haksız yere cezalandırılması ve ablam üzerinden ailemize uygulanan baskı bunun en çarpıcı örneklerinden biri."
Çin'in Sincan politikası HRW raporunda: Köy isimleri değiştirilerek kültürel kimlik yok ediliyor