Babacan, Şimşek’e çok sert yüklendi: Batsın böyle ekonomi yönetimi

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, SÖZCÜ TV’de Özlem Gürses’in sorularını yanıtlarken sert açıklamalarda bulundu. Babacan, iktidarın demokrasiyi alan dışı bırakmak istediğini belirterek, yaşanan gözaltılar, medya baskısı ve sivil topluma yönelik sindirme politikalarına dikkat çekti. Babacan’a göre şu anda Türkiye’deki en büyük sorun, “demokrasinin oynanacağı sahanın” kapatılmak istenmesi.

“DEMOKRASİNİN OYUN SAHASINI AÇIK TUTMAK ÖNCELİĞİMİZ”

Babacan konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

“Mesele şu anda demokrasi meselesi. Çünkü demokrasinin maç sahasını kapatmaya çalışıyor bunlar. Demokrasinin oynanacağı sahayı tamamen kapatmak istiyorlar. Şu anda bizim önceliğimiz o sahayı açık tutmak. Demokrasinin oyun sahasını açık tutmak. Orada oynayan takımların şikesi olur, doping yapanlar olur, şu olur bu olur. Hani iddialar var ya yolsuzluk iddiası var. İşte şaibeler, kurultay şaibeleri şudur budur. Bunlar usulünce bakılır edilir.”

Babacan, mevcut iktidarın her alanda baskıyı artırdığına dikkat çekerek şöyle devam etti:

“Mesele şu anda önemli olan iktidarın basını susturmasıyla, sivil toplumu, iş dünyasını sindirmesiyle, sanat camiasına, sivil topluma sürekli ayar vermesiyle, bütün buralardan insanları gözaltına alıp tutuklamasıyla, ev hapsinde tutmasıyla... Bütün kesimlere ‘konuşmayın, susun, kafamı bozmayın, yoksa kendinizi demir parmaklıkların arkasında bulursunuz’ diyerek bir yönetme tarzı var şu anda. Bu, demokrasinin sahasını tamamen kapatmaktır. Oyun sahasını tamamen kapatmaktır.”

“PARTİ AYRIMI YAPMADAN BU MÜCADELEYİ VERMELİYİZ”

Demokratik mücadelenin herkesin ortak sorumluluğu olduğuna vurgu yapan Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bizim şu andaki en öncelikli mücadelemiz, hep beraber, parti ayrımı yapmaksızın bu demokrasi sahasını açık tutmak ve demokrasinin maç sahasını her an aktif tutmaktır. Öncelik budur. Varsa iddialar daha sonra bakılır edilir, varsa iddialar daha sonra hukuk çerçevesinde hepsi incelenir, hatası olan varsa da gider hesabını verir. Ama bugünkü öncelik farklı.”

“ÖZGÜR BASIN KORKUYLA YAYIN YAPMAZ”

Babacan, medya üzerindeki baskılara da dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı:

“Eş zamanlı olarak gençlerin tutuklanması, gazetecilerin üzerindeki bu baskı, 4 ayrı televizyon kanalına verilen ağır cezalar, 10 gün ekran karartma cezası… Bakın bunlar normal şeyler değil. Özgür basın nasıl olacak? Bundan sonraki tehdit para, kapatma cezası değil. Tekrar ederseniz lisansınızı iptal ederim diyor.”

Babacan, bu ortamda medyanın susturulmaya çalışıldığını ve gerçek haberciliğin yerini korku gazeteciliğine bıraktığını söyledi:

“Bundan sonra ne olacak? Bütün bu kanallarda çalışan genel yayın yönetmeninden muhabirine kadar ‘aman dikkat edelim, susalım, Erdoğan’ın kafasını bozmayalım’ korkusuyla yayın yapacaklar. Bu korkuyla yayın yapan basına özgür basın diyemezsiniz ki. Her basın kuruluşunda kendinize güzellemeler yapan, patlamış ekonomiyi yere vuran ekonomiyi güzel gösteren medya gerçek medya değildir ki. O medya vatandaşa doğru bilgi veremez, hükümeti sürekli alkışlayan medyadır. O medyadan yeterince var zaten, yetmiyor mu ya? Daha ne istiyorsunuz? Sebep korku, korku. İktidarı kaybetme korkusu. Çünkü başarı üretemiyorlar.”

“BATSIN BÖYLE EKONOMİ YÖNETİMİ”

Babacan, ekonomi yönetimini de sert sözlerle eleştirerek, uygulanan politikaların toplumun geniş kesimlerini yoksullaştırdığını savundu. "Böyle ekonomi yönetimi olur mu ya? Batsın böyle ekonomi yönetimi, batsın böyle ekonomi politikası" diyen Babacan, ekonominin insan için var olduğunu vurguladı. Türkiye’nin başarıyı ancak topyekûn bir zenginleşmeyle yakalayabileceğini söyleyen Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ekonomi insan içindir, insan onuru içindir. Kitleleri topyekûn zenginleştirmedikten sonra sadece bir avuç insana yarayan ekonomi politikasını ne yapayım Allah aşkına? TÜİK büyüme açıklıyor, yüzde 3-4. Asgari ücretliye soruyoruz: Reel olarak büyüdün mü? Maaşın enflasyondan fazla arttı mı? Hayır. Emekliye soruyoruz: Reel olarak maaşın büyüdü mü? Yine hayır. Peki bu büyüme kime yaramış? En fazla yüzde 5’lik, zaten zengin olan kesime. Zengin daha zengin oluyor. Demokrasiyle yönetilen bir ülkede bu kabul edilebilir mi? Zaten demokrasimiz aksak işlediği için, bu saçma ekonomi modeli uygulanabiliyor.”

“MİLLETE AÇIKLAMIYORLAR, YABANCIYA SÖYLÜYORLAR”

Ekonomik verilerde şeffaflık eksikliğine de dikkat çeken Babacan, Merkez Bankası'nın ve ekonomi yönetiminin bazı bilgileri kamuoyuyla değil, sadece belirli yabancı yatırımcılarla paylaştığını ifade etti. Bu durumu “bilgi asimetrisi” olarak niteleyen Babacan şöyle konuştu:

“Çok ciddi bir bilgi asimetrisi var şu anda. Millete açıklamadıklarını, Zoom toplantılarında belli sayıda yatırımcıya anlatıyorlar. Diyorlar ki: ‘Merkez Bankası şu gün şu kadar döviz aldı, şu gün şu kadar sattı.’ Böyle bir şey olabilir mi? Milyonlarca küçük yatırımcının hiçbir şeyden haberi yok, ama Londra’dan, New York’tan toplantıya katılanlara özel bilgi veriliyor. Bu adalet mi? Yaptığınıza güveniyorsanız Merkez Bankası’nın işlemlerini kamuoyuna açık yaparsınız. Niye gizliyorsunuz? Sayın Şimşek bunu niye açıklamıyor? Damat dönemiyle başlayan bu gizlilik hâlâ sürüyor. TÜİK’in enflasyon sepeti neden hâlâ gizli? Çünkü ayıplarını örtmeye çalışıyorlar. Oysa şeffaf olan, hesap vermekten kaçmaz. Doğru iş yapan, her zaman hesap vermeye hazır olur.”