Çağrı merkezi çalışanları, ağır çalışma koşulları, düşük ücretler ve sağlık sorunlarıyla mücadele ederken diğer yandan da yetersiz denetim ve iş güvencesi eksikliği nedeniyle zor şartlar altında çalışmak zorunda kalıyor.
Türkiye genelinde binlerce çağrı merkezi çalışanı, her gün “Burası kurumsal bir işyeri. Kurallara uyacaksınız. Uymuyorsanız kapı orada. Dışarıda bir sürü işsiz var, çalıştığınız işin kıymetini bilin” gibi sert uyarılarla karşılaşıyor. Bu uyarılar, çalışanların yaşadığı tek sorun değil; her gün yüzlerce çağrıya yanıt veren müşteri temsilcileri, çoğu zaman hakaret ve şiddet içerikli sözlere maruz kalıyor. Suyu veya elektriği kesilen, kredi kartı kullanıma kapatılan, ya da başka sorunlarla karşılaşan müşteriler, bu durumların sorumlusu olarak müşteri temsilcilerini görüyor.
Kadir Cesur’un Gazete Duvar’da yer alan haberine göre, çağrı merkezlerinde çalışanların büyük bir kısmı üniversite mezunu ve atanamayan gençlerden oluşuyor. Alternatif iş bulma şansı olmayan bu çalışanlar, çalışma koşullarının iyileştirilmesini talep ettiklerinde ise “Beğenmiyorsan, kapı orada” yanıtını alıyorlar. Bu ağır şartlar altında çalışmak zorunda kalan müşteri temsilcileri, uzun çalışma saatleri, sürekli kulaklık kullanımı ve oturur pozisyonda uzun süre kalmak gibi nedenlerle ciddi sağlık sorunları yaşıyor. İşitme kaybı, görme bozuklukları, bel ve boyun fıtıkları, eklem rahatsızlıkları ve psikolojik problemler, çağrı merkezi çalışanları arasında yaygın.
'SAĞLIĞIMIZI KAYBEDİYORUZ'
Van’da bir çağrı merkezinde üç yıldır çalışan ve ismini vermek istemeyen bir çalışan, bu durumu şu sözlerle özetliyor: “Duvarda asılı iki diplomam var, hem lisans hem de ön lisans mezunuyum. Yıllarca atanmak için uğraştım ama olmadı. Şimdi ise bu şartlar altında çalışmak zoruma gidiyor. Sağlığımızı kaybediyoruz, mobbing ve baskıyla mücadele ediyoruz.”
Evden çalışan çağrı merkezi temsilcileri de benzer sorunlarla karşılaşıyor. Bir çalışan, yaşadıklarını şöyle dile getiriyor: “Evden çalışıyorum ama mesai saatleri boyunca kameradan izleniyoruz. Elektrikler kesildiğinde bile hesap vermek zorunda kalıyoruz. İnternette kopmalar yaşandığında bunun bile hesabını bizden soruyorlar. Kontrolümüz dışında gelişen durumlarda bile fazladan mesai yapmamız isteniyor.”
'BÜYÜK BİR SÖMÜRÜ REJİMİ'
Çağrı merkezlerinin çoğu, düşük kira ve işletme giderleri nedeniyle özellikle doğu illerinde konumlanmış durumda. İstihdam uzmanı Sinan Ok, bu durumu şu şekilde açıklıyor: “Bu bölgedeki düşük maliyetler ve işsizlik sigortası fonu kapsamında sunulan teşvikler, firmaları bu alana yönlendiriyor. Bölge halkı, ülkenin her sektöründe olduğu gibi bu sektörde de ucuz iş gücü olarak kullanılmak isteniyor. Ekonomik kriz derinleştikçe bu eğilim artacak.”
Ok, ayrıca bu sektördeki istihdam süresinin oldukça kısa olduğunu belirtiyor: “Çağrı merkezleri, gençleri hedefleyerek büyük bir sömürü rejimi kuruyor. Gençlerin düşük ücret talepleri, firmaların kısa süreli çalıştırıp yeni ve korunaksız çalışanları istihdam etmesine olanak sağlıyor.”
Denetim eksikliği de bu sorunların artmasına neden oluyor. Ok’a göre, çağrı merkezi çalışanlarının yaşadığı sağlık sorunları ve mobbing, denetim yetersizliğinden kaynaklanıyor: “Sağlık sorunları, işitme kaybı, görme bozukluğu, aşırı yorgunluk ve psikolojik sorunlar şeklinde ortaya çıkıyor. Ancak bu sorunların meslek hastalığı olarak kabul edilmesi Türkiye’de oldukça nadir. Gerekli denetim mekanizmaları henüz kurulmuş değil.”