Görüşler

Siyaset, tokalaşma veya zor meselelerimiz

Siyaset, tokalaşma veya zor meselelerimiz

Özgür Eğitim-Sen Genel Başkanı Abdulbaki Değer “Bahçeli’nin DEM’li vekillerle tokalaşma jestinin ve ardından gelen açıklayıcı söylemlerin en azından yeni bir duruma, yeni bir duruşa işaret ettiğini not etmek gerekiyor. Ancak bu yeni olanın ne olduğunu mevcut aşamada açık bir şekilde değerlendirmek de pek mümkün görünmüyor. Genel bir siyasal söylemden ve analizden yoksunuz” diyor.

ABDULBAKİ DEĞER

Siyasette anlık ve küçük hareketlerin büyük alt üst oluşlara kapı aralaması mümkün. Bir gün bile çok uzun bu yüzden ve küçük hareketlerin, basit jestlerin derin anlamları var. Yeni Yasama döneminin açılışında Bahçeli’nin DEM’li vekillerle tokalaşması, kamuoyunda haklı olarak tartışılıyor. Bu hareketi göreceğimiz psikolojik, siyasal bir iklimden hayli uzak olduğumuz için şaşkınlık da büyük. Gösteren ve gösterilen arasındaki bağ flulaştıkça veya bağı somut olarak kurmak güçleştikçe oraya ilişkin hem geniş bir anlam tahkimatı yapmak mümkün hale geliyor hem de anlamın denetimi için oldukça güç bir alana çekildiğimizi belirtmek gerekiyor.

Tokalaşma jestinin ve ardından gelen açıklayıcı söylemlerin en azından yeni bir duruma, yeni bir duruşa işaret ettiğini not etmek gerekiyor. Ancak bu yeni olanın ne olduğunu mevcut aşamada açık bir şekilde değerlendirmek de pek mümkün görünmüyor. Genel bir siyasal söylemden ve analizden yoksunuz. O yüzden de eldeki olgusal gerçekliği hangi bilgi kümesi içinde örgütleyeceğimizi kestirmekte zorlanıyoruz.

Bağlantılı olan önemli bir husus da siyasi hareketlerin, ittifakların toplumla paylaştığı hikâyeyle yeni gerçeklik arasındaki doku uyuşmazlığıdır. Hikâye, anlatı; esas itibariyle temel anlamını ve önemini bu tip tekil gelişmeleri örgütleyebilme imkânı sunmasından alıyor. Çünkü bu hikâye veya anlatı, bize ne tür opsiyonun seçildiğini ve ne tür opsiyonların kapatıldığını görme, gösterme açısını sunuyor. Bu açıdan belirsizliği gideren şey tam da hikâye, anlatı veya politik söylemdir. Bu yoksa bir belirsizliğin var olduğunu söylemek ve dolayısıyla yeni duruma ilişkin yeni bir değerlendirme düzlemi oluşturmak en makul olandır. Gelinen noktada tokalaşmayı ulusal, bölgesel ve küresel gelişmelerin gerektirdiği devletin yeniden yapılanma arayışının bir göstergesi olarak değerlendirmek şüphesiz mümkün. Ancak devletin bu yeniden yapılanma arzusuna uygun bir konumlanışın doğrudan ve dolaylı muhataplar için ne derece mümkün ve karşılık verilebilir olduğu, üzerinde durulmayı hak ediyor.

Bu açıdan bakıldığında Bahçeli’nin jestinin ve ardından gelen açıklamaların anlatı veya hikâyenin belirginleşmesi açısından ne kadar anlam taşıdığı izaha muhtaç duruyor. Bana kalırsa en iyimser ifadeyle bu yeni duruma ilişkin geride bırakıldığı, bırakılacağı iması taşıyan mevcut siyasal duruşun ve bunun bizi çektiği belirsiz alanın varlığından bahsedilebilir. Dolayısıyla kamuoyunda heyecan yaratan şey gelmekte olan yeni ve heyecan uyandırıcı bir siyasal söylem ve açılım olmaktan ziyade 2015’lerden itibaren içine çekildiğimiz güvenlikçi dilin ve siyasetin geride bırakılacağına veya bunda bir yumuşama olacağına veya bir değişikliğe gidileceğine ilişkin hüsnü niyet olduğunu belirtmek gerekiyor. Hüsnü niyet diyorum çünkü yeni durumun ne olduğuna dair etraflıca bir değerlendirme sunmanın zor olduğu bir eşikteyiz. Kritik noktada yeni gelişmenin hangi hikâye içinde anlam bulacağı belirsizliğini korurken en azından son yılların ana aksını oluşturan hikâyeye yerleştirmede çektiğimiz güçlüğün önemli rol olduğunu belirtmek gerekiyor. Dolayısıyla mevcut sembolik evrende ve sistemde gerçekleşen jestin ne tür politik şifre olduğuna ilişkin tartışma biraz beklentilerin biraz da henüz küllenmemiş hafızanın yönlendirmesi üzerinden değerlendirildiği söylenmelidir.

Önümüzdeki süreçte tartışmanın seyri şüphesiz önemlidir ve kamuoyunun katkısıyla derinleşecek ve belirli bir niteliğe kavuşacaktır. Daha doğrusu nitelik ve derinleşme gelen katkıyla bağlantılı olacaktır. Bu açıdan yeni sürecin gerçekliğine ilişkin birkaç hususu paylaşmakta yarar var. Açıkçası sürecin netameli olduğu çok açık. Öncelikle konunun kendisi çok netameli. Son derece ağır ve travmatik bir yaşantının gölgesindeki bir meseleden bahsediyoruz. Varlıklarını ve pozisyonlarını bu yaşanmışlığa göre kazanan, meşrulaştıran, hizalandıran kesimlerin mevcudiyeti dikkate alındığında sürecin zorluğu biraz daha görünüm kazanacaktır. Diğer bir husus meselenin, içerisinde yer aldığı bağlamın ölçek genişletmesi ve olumsuz etki edebilecek aktörlerin ve dinamiklerin fazlalaşması gerçeğidir. Nitekim bugün konuşmamızı mümkün kılan Bahçeli’nin jesti de gerekçesini bir anlamda bu tür gerçekliğe dayandırmaktadır. Bu gerçeklik sadece ilgili aktörlerin etkilenme veya yönlendirilme risklerinin artması ile değil bölgesel yeni gelişmelerin ilgili aktörlerin yeni bir denklem üzerinden kendilerini konumlandırma ihtimalini arttırmaktadır. Nitekim hatırlanacağı üzere 2010’ların ilk yarısında yaşadığımız “çözüm süreci”nin seyrini etkileyen temel dinamiklerden birisinin hatta belki de en önemlisinin Kuzey Afrika’da başlayıp Suriye’yi istikrarsızlaştıran ve oradan da Türkiye’yi ve aktörlerin konumlanışlarını etkileyen büyük bir kırılmaya yol açmasıydı. Arap Baharı olarak nitelenen sürecin ilk salınımı çözüm sürecine ilişkin psiko-sosyal destek sunarken ardından uzayan istikrarsızlık ve Mısır’da yaşanan darbe gibi gelişmelerin ortaya çıkardığı yeni koşullar aktörlerin ilgi, öncelik ve beklentilerini dönüştürerek çözüm iradesinde kırılmaya veya başka tür hesap ve opsiyonlara kapı aralamaya götürdü. Yeni dinamik; denklemi ve pozisyon alışları farklılaştırdı. Bugün de bölgesel düzlemde İsrail-Filistin hattından yayılan gelişmeler bir süreci tetiklemekte ve tetiklenmekte olan şeyin ne tür bir ittifakı veya ne üzerinde bir ittifakı yönlendirdiği çok belirsizlik taşımakta.

Diğer çok önemli husus ise “yeni çözüm süreci”nin doğrudan aktörü ve muhatapları sayılanların bunca yaşanmışlıktan sonra birbirleri nezdinde yaşadıkları güven bunalımı. Üstelik bu güven bunalımı ilgili taraflarla sınırlı değil. Türkiye’yi sarmalayan bir güven kaybından bahsetmek mümkün. Tokalaşmayı gerçekleştiren ve Cumhur ittifakının siyasal hattını tayin eden kişinin ve temsil ettiği siyasetin refakatindeki olası bir sürecin hareket marjının ne kadar olacağını görmek gerekiyor. Dolayısıyla hayati bir meseleyi çok kritik koşullarda yeniden konuşma, tartışma imkânına erişmiş durumdayız. Bu gerçekliğin kendisi belirlenmiş bir çözüme yaklaşamasa bile mevzuyu gündem etmek, tartışmak ve konuşmak bizatihi çözümün parçası olarak görülmelidir. Siyaset, temel sorunların herkes tarafından tam bir uzlaşı içinde çözülmesi anlamına gelmekten ziyade temel sorunların çözüm arayışlarının karşısındakinin varlığını, hassasiyetini dikkate alınarak konuşma, tartışma, müzakereye dayandırılmasıdır temelde. Sorunların krize dönüştürmekten, genel işleyişi sabote eden bir hüviyetten çıkararak taşınabilir bir zemine oturtabilmektir. Hem süreci yönetecek aktörlerin taşıdığı sınırlılıklar ve oluşturdukları risk hem içinden geçmekte olduğumuz bu tarihsel kırılma dönemi hem de son birkaç yıldır yakalandığımız genel siyasetsiz siyaset hali dikkate alındığında yeni sürecinin zorluğu ve aynı zamanda nasıl da üzerine titremeye değer olduğu görülecektir.

Arendt modern zamanlarda siyaset dünyasını bekleyen tehlikeyi olgusal dünyanın kaybı olarak belirtmiş ve paradoksal bir şekilde bu kaybın, normalde tarihsel belleği yaratan ve ona tabi olan siyasi alanın tam merkezinde oluştuğunu ifade etmişti. Gerçekten de son yıllarda olgusal gerçekliği iç siyasette neredeyse tümüyle yitirdiğimiz bir türbülansa yakalandığımızı göz önünde bulundurduğumuzda yukarıda belirtildiği gibi süreci derinleştirmek, Türkiye’nin adil ve özgür yarınları için çoğulculuğa, katılıma ve rızaya dayanan bir şekle büründürmek hayati niteliktedir. Mesele çok zor ve denildiği üzere zaten zor olmasaydı mesele olmayacaktı.

YORUMLAR (4)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
4 Yorum
Bunlar da İlginizi Çekebilir