KARAR için Sırbistan’daki tren faciası eylemlerini yazan Belgrat Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi doktora öğrencisi Muhammed Enes Danalıoğlu “Başbakan Miloš Vučević’in istifası ile kitlesel gösterilerin adım adım hedefine ulaştığı algısı Sırbistan toplumunda ve siyasetinde derinden hissedilmeye başlandı. Kitlesel gençlik ve halk hareketinin yadsınamaz başarısının ise nasıl son bulacağı merak konusu’ diyor.
1 Kasım 2024 tarihinde Sırbistan’ın en büyük ikinci şehri ve Voyvodina Özerk Bölgesi’nin Başkenti Novi Sad’da bulunan tren garının girişinin üzerinde bulunan beton sundurmanın çökmesi sonucu 15 kişi hayatını kaybetti. Yaşanan bu trajedi sonrası ilk reaksiyon olarak baskılara dayanamayan İnşaat, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Goran Vesić(Veşiç) istifa etti. Ancak hükümet içerisinden bir yetkilinin sorumluluk alıp istifa etmesi Sırbistan toplumu için yeterli bulunmadı. 1 Kasım 2024 sonrası kitlesel gösterilerin Belgrad Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencileri tarafından üstlenilmesi ve organize edilmesi sonrası ülke genelinde üniversitelerde ‘öğrenci blokesi’ nedeni ile eğitimler durdu.
Yalnızca üniversitelerde değil, Belgrad başta olmak üzere Novi Sad, Čačak(Çaçak), Zrenjanin, Požarevac(Pasarofça), Ivanjica, Sremski Karlovci(Karlofça) ve Leskovac’ta bulunan liseler de eğitimlerin bloke edilmesine katıldı. Protestoların simgesi ise hükümetin bu faciadan sorumlu olmasına atıf yapan ‘kanlı el’ oldu. Güncel olarak devam eden kitlesel sokak protestolarının son olarak nihai başarısı ise Novi Sad Belediye Başkanı Milan Đurić(Curiç) ve Sırbistan Başbakanı Miloš Vučević’in (Miloş Vuçeviç) istifa etmesi oldu.
KİTLESEL TEPKİ 3 AYLIK YENİ BİR OLGU DEĞİL
13 senelik iktidar sürecinde her ne kadar ‘radikal-milliyetçi gömleğini çıkarsa da’ kamusal alanda SNS’in adeta yöneten eli çok ağır bir şekilde hissedildi ve birçok kamu kurumunda da SNS partisi üyelerinin görev alması ülkede despotik bir yönetim modelinin oluşmaya başladığına dair eleştirileri artırdı. Üstelik parti devlet olgusundan devşirilen güç ile Aleksandar Vučić’in merkez-sağ çizgisinde kitlesel desteğini artırması ise 2018’de Cumhurbaşkanı olması ile sonuçlandı. 2000 yılında Sırp Radikal Partisi üyesiyken üstlendiği Enformasyon Bakanlığı görevi de dahil edilirse yaklaşık 25 yıllık Sırp siyasetindeki en önemli figürler arasında yer alma özelliği birçok olumsuzluğu da beraberinde getirdi.
Özellikle Sırbistan Hükümeti’nin mafya yapılanmaları ile olan bağlantıları, Sırbistan siyasetinde Asomakum Davası olarak bilinen ve Cumhurbaşkanı Aleksandar Vučić’in kardeşi Andrej Vučić’in sahte kimlik bilgileri ile büyük kara para aklama davası da başta olmak üzere birçok eleştiri güç kazanmaya başladı. Ancak asıl olarak 2020’de Kovid kısıtlamaları nedeni ile halkın kitlesel olarak sokaklara çıkması kitlesel hareketlerin fitilini ateşledi. 2020’de gerçekleşen gösterilerde halkın Kovid kısıtlamalarına ek olarak hükümetin güven kaybettiğini ve şeffaf seçimlerin uygulanması gerektiğini vurguladı. Sonuçsuz kalan talepler sonrası en önemli kitlesel gösteriler ise 28 haftalık sokak protestoları sonucu gerçekleştirilen 17 Aralık 2023 tarihinde erken parlamento seçimleri ve yerel seçimler sonrası başladı. Seçimlerde usulsüzlük tespit edilmesi ve halkın Cumhriyet Genel Seçim Kurulu’na kitlesel tepki göstermesi sonucu seçimler 2 Haziran 2024’te yalnızca Belgrad Belediyesi başta olmak üzere 84 belediyede seçimler yenilendi ancak kazanan yine Cumhurbaşkanı Aleksandar Vučić’in partisi SNS oldu. Sırbistan toplumu, iktidar partisi SNS karşısında siyaset sahnesinde muhalefet partileri olmadan tek güçlü muhalefetin ‘sokak’ olduğunu işaret etme konusunda karar kıldı.
Sırbistan Başbakanı Miloš Vučević’in istifası ile kitlesel gösterilerin adım adım hedefine ulaştığı algısı Sırbistan toplumunda ve siyasetinde derinden hissedilmeye başlandı. Kitlesel gençlik ve halk hareketinin yadsınamaz başarısının ise nasıl son bulacağı merak konusu çünkü ülkede sıkça yollar ulaşıma kapatılıyor ve üniversite eğitimlerine hala ara verilmiş durumda. Ancak gençlik ve halk hareketi için kesin bir başarıdan söz edilebilir mi sorusu hala tam olarak tatmin edici şekilde cevaplanamıyor. Çünkü temelde Sırbistan Başbakanı Miloš Vučević’in istifasına yol açacak en somut olay bu konuda önem arz ediyor. Novi Sad’da göstericilerin iktidar partisi SNS’in ofisine yolsuzlukla ilgili afişleri asması esnasında beyzbol sopalı bir grubun saldırıya uğraması ve bu saldırganların SNS üyesi çıkmasının yanında Başbakan Vučević’in oğlu ile yakın ilişkilerinin bulunması aslında mevcut istifaya yol açtı. Haddizatında Cumhurbaşkanı Aleksandar Vučić’in aslında evlerinde zorla tutma konusunda çok da hevesli olmadığı %50’lik bir kesim var ve bu kesim her geçen gün göstericilere olan saldırılarını artırıyor. Bu konuda birçok kez Belgrad Üniversitesi Rektörlüğü ve Siyasal Bilgiler Fakültesi Yönetimi öğrencilerin ölüm tehditleri aldığını açıkladı.
İktidar partisi SNS destekçileri ise her geçen gün kitlesel gösterilere karşı nefret söylemini artırmaya devam ediyor. Özellikle protestoların simgesi haline gelen ‘kanlı el’ grafitisine karşın ‘orta parmak’ göstergeli yeni bir kontra grafiti geliştirmeleri, SNS destekçilerinin birçok kez göstericilere fiziksel saldırı girişimi gösterilerin başarıya ulaştığı yönündeki kanıları boşa çıkartıyor. Son olarak Đorđe Balašević’in şarkısından yola çıkarak protestoların diğer bir önemli simgesi olan ve hükümetin sorumluluktan kaçmasını simgeleyen ‘beyaz tavşan’ paylaşımlarına karşın SNS destekçilerinin Novi Sad’da bir orta okulun demir parmaklıklarına ölü bir beyaz tavşan asması Sırbistan sosyolojisindeki gerilimi çok keskin bir şekilde ortaya koydu. Neticede iç-ve dış siyaset perspektifinden doğru noktalara odaklanarak gösterilerin nihai sonucu konusunda kayda değer çıkarımlarda bulunabiliriz.
Öncelikle Balkan siyasi literatüründeki savaş kültünü merkeze alabiliriz. Özellikle Balkan coğrafyasında Osmanlı sonrası savaşların neredeyse hiç durmaması ve en yakın savaşın henüz 26 yıl önce son bulmuş olması Sırbistan toplumu içerisinde Cumhurbaşkanı Aleksandar Vučić için yeni ve oldukça güçlü bir meşruiyet alanı oluşturuyor: O VAR SAVAŞ YOK! Özellikle Sırbistan sosyolojisinin bir tarım ve köy toplumundan meydana gelmesi ve SNS’in merkez-sağ çizgide tarım toplumunu çok etkin şekilde konsolide etmesi, yatırım projeleri ile 2000’li yılların ekonomik yaptırım etkisinden Sırbistan’ı kurtarması kitlesel gösterilerin mevcut iktidar karşısındaki gücünü azaltıyor. Hali hazırda güçlü bir muhalefet desteğinden de yoksun kalan kitlesel gençlik ve halk hareketinin gelecek perspektifi adına ortaya koyduğu söylemler ve hedefler ise oldukça soyut olarak yorumlanıyor.
Kitlesel gençlik ve toplum hareketinin öncülerinin motivasyonu ve hareket noktası ise SNS karşısında güçlerinin nakıs kalmasına yol açıyor. 5 Ekim 200 tarihinde Slobodan Milošević iktidarını deviren kitlesel gösterileri baz alan göstericilerin unuttuğu iki önemli husus var. Bu romantizm, Milošević’in bir savaş suçlusu olarak yargılandığını ve toplumun genelinin Milošević iktidarının devrilmesi taraftarı olmasını gözden kaçırıyor. Ancak mevcut Cumhurbaşkanı Aleksandar Vučić’in böyle bir etiketi yok ve 2 Haziran 2024 tarihinde tekrarlanan yerel seçimlerde tasdiklendiği üzere çok ciddi halk desteği var.
Son olarak, Balkan siyasetinde Sırbistan’ın ‘Gürcistanlaştırılması’ olarak yorumlanan kitlesel gençlik ve halk hareketinin direnişi neticesinde 28 Ocak 2025 tarihinde Cumhurbaşkanı Aleksandar Vučić, 10 gün sonra erken seçimin gerçekleştirilip gerçekleştirilmemesi konusunda resmi açıklmayı yapacağını duyurdu. Ancak dış siyaset perspektifinden de bakarsak olası bir seçimde dahi gücünü kaybetmiş bir şekilde yine de Cumhurbaşkanı Aleksandar Vučić’in seçimi kazanacağı oldukça açık. En önemli sebep 2012’de SNS’i iktidara getiren mevcut muhalefet gücü günümüzde Sırbistan siyasetinde mevcut değil. Diğer önemli sebepler ise ABD ve AB’nin ve hatta Çin ile Rusya’nın uzun bir süre sonra ilk defa ortak bir kararda buluşması. O da Cumhurbaşkanı Aleksandar Vučić’in görevde kalması… Hali hazırda ABD’nin Kıta Avrupası üzerindeki şahinlik politikasını sürdürme hedefi de göz önünde bulundurulursa ABD istikrarlı bir Balkan ve Sırbistan siyaseti hedefleyecektir.
Nitekim Donald Trump’ın ilk başkanlık döneminde Cumhurbaşkanı Aleksandar Vučić ve dönemin Kosova Başbakanı Avdullah Hoti’yi kameralar karşısında bir babanın çocuğunu paylar gibi paylaması ve mesaj vermesi, bölgede olası bir soruna karşı olduğunu göstermişti. Bu açıdan üzerindeki Rusya yaptırımlarını onaylama baskısından kurtulacak olan Sırbistan, Çin yatırımlarını pasifize etme sürecini daha etkin yürütebilecek gibi gözüküyor. AB kanadı ise, özellikel Rio Tinto’nun Jadar Projesi kapsamındaki lityum bataryaları üretiminin AB’yi stratejik anlamda daha bağımsız konuma getireceği için Sırbistan’da olası bir istikrarın tarafında olacağı kaçınılmaz.
Üstelik ABD’nin Kıta Avrupası’ndaki şahinlik politikasına izin vermek istemeyen AB kendi politikaları doğrultusunda Sırbistan’da kontrol ve istikrarı sağlamak isteyecektir. Öte yandan Rusya Federasyonu ve Çin Halk Cumhuriyeti ise doğal olarak Sırbistan’daki bütün yatırımlarının zarar görmemesi adına istikrarı destekleyecektir.
Yıllar önce İtalya Milano'da kalırken Miloş isimli Sırp bir arkadaş
Yanıtla (0) (0)vardı,sık sık kaldığımız eve gelirdi... Bir gün ortadan kayboldu arkadaşlarımdan sordum, bana bütün eşyalarını satarak ülkesine Sırbistan'a döndüğünü söylediler ..
giderken şöyle demiş burada işim bitti eğitimden sonra bir gün daha kalmama gerek yok ülkemin bana ihtiyacı var.. oysa bizim Türk öğrenciler Avrupa'da kalıcı süresini uzatmak için bütün şanslarını deneyip bazen de kanunsuz duruma düşmeyi göze alıyorlardı..
Vay be, şu Sırbistan kadar bile olamadın, yüce Türk milleti
Yanıtla (1) (0)Çok teşekkürler Muhammed Enes.Değerli bir analiz.Doktora çalışmanızda da başarılar dilerim.Demokratik eylemler,stk hareketleri aslında yeni bir demokrasi olmasına rağmen,Sırbistan’da AB standartlarında olmasa bile bir demokrasi kültürünün oluşma potansiyelini ispatlıyor.Yöneticilerin mafya,kara para,suç örgütleri ile ilişkiler,düşük kalitede fakat çok maliyetli kamu yatırımları ve demokrasileri tartışmalı (ABD,ÇİN,RUSYA) ülkelerin müdahalelerine açık olması vb hususlar çok tanıdık geliyor!
Yanıtla (2) (0)