Görüşler

İdris Küçükömer: Düşünce dünyamızda bir ‘uç beyi’

İdris Küçükömer: Düşünce dünyamızda bir ‘uç beyi’

“İdris Küçükömer Osmanlı Türkiyesi’nden başlayarak yirminci yüzyıla kadar uzanan dönemin ve toplumun politik yapısının çok farklı analizini yapmış, toplumsal ve siyasal tarihimize ilişkin çok özgün tezler geliştirmiştir. O ortodoksluklara yüz vermeyen bir yaratıcı, Ece Ayhan’nın deyişiyle bir ‘uç beyi’dir.”

İdris Küçükömer düşünce dünyamızda 1960’ların ikinci yarısında en ilginç fikirleri savunanlardan ve tahlilleri yapanlardan, çok aykırı görüşler ileri sürenlerden biridir. Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerindeki modernleşmeye resmi görüşün dışında farklı bir bakış açısıyla bakmış ve bu evreleri eleştirel yaklaşımla ele almıştır. Onun Türk modernleşmesiyle ilgili resmi düşüncenin tam aksi yönde çok farklı görüşleri mevcuttu. Toplumumuzun ekonomik ve siyasal sorunlarını ele alırken “yabancılaşma “ kavramına başvurmuştur. Aykırı düşünce ve tezleriyle resmi ideolojiyle arasına epey bir mesafe koymuştur. Derin entelektüel bakış açısıyla uzak ve yakın geçmişi radikal bir sorgulamaya tabi kılmış; yerleşik görüşlerden olabildiğince uzaklaşmıştır. Osmanlı Türkiyesi’nden başlayarak yirminci yüzyıla kadar uzanan dönemin ve toplumun politik yapısının çok farklı analizini yapmış, toplumsal ve siyasal tarihimize ilişkin çok özgün tezler geliştirmiştir. O ortodoksluklara yüz vermeyen bir yaratıcı, Ece Ayhan’nın deyişiyle bir “uç beyi”dir.

1969’da yayımlanan ve toplumumuzun siyasi yapısını açıklamaya çalışmış Düzenin Yabancılaması farklı bakış açısıyla ilgi görmüş, çok da tepki almıştır. İlk olarak Akşam gazetesinde yayımlanan dizi yazısının genişletilerek kitap halinde genişletilmesinden oluşuyordu. Eleştirilerinin asıl hedefi CHP ve dayandığı asker ve sivil bürokrasiydi. Ona göre CHP halktan kopuk bürokrat kadrolara dayanan bir partidir. Kitapta temel yaklaşımını bütünlüklü bir çerçevede sunar. Toplumsal ve siyasal öznelerin, sınıfların tarihsel tutumlarını, ekonomik dürtülerle açıklar, çözümlemeler yapar. Bürokrat kadrolar barındıran CHP’yi ve “ortanın solu” ideolojisini öncelikle hedef alır.1965 seçimleri öncesinde gerçek bir sol parti olan TİP kurulmuştu ve üstelik dönemin koşullarında hayli etkili oluyordu. Bu koşullarda, geleneksel olarak sivil ve askeri bürokratların desteğini alan CHP’de “ortanın solu “ sloganını ortaya atmış ve savunmuş; fakat bu da CHP’ye derman olamamış, seçim başarısızlık ve yenilgilerini önleyememişti.

Düzenin Yabancılaşması’nda Küçükömer gerçekten sağ-sol ayrışmasına, genelde Türkiye’nin siyasi geçmişine farklı bir bakış ve yaklaşım getirmiştir. Ona göre Osmanlı’da Batılılaşma hareketi on sekizinci yüzyıldan başlayarak giderek ivme kazanmış ve Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren devam etmiştir. Tanzimatçılar, Jön Türkler, İttihat ve Terakki, CHP çizgisi Batıcı-Laik’leri oluşturur. CHP’nin tek parti dönemi boyunca kitleler üzerinde kurduğu ağır baskıyı gözler önüne sermeye çalışmıştır. CHP ve ona bağlı Batıcı-Laik bürokratlar halkla ters düşmüşlerdir. Bütün tarihi boyunca bürokrasinin partisi olan, askeri bürokrasinin darbe girişimlerine çoğu zaman tam destek veren CHP’nin 1960‘ların ikinci yarısında benimsediği sol söylemin gerçekle hiç ilgisi olmamıştır.

Küçükömer, Türkiye’deki siyasi akımları Batıcı-Laik ve Doğucu-İslamcı olmak üzere ikiye ayırır. Ona göre “sağ” cenah”ta görülen geniş İslamcı halk kitleleri soldadır. Batıcı bürokratik zümrenin partisi CHP ise sanılanın aksine ilericilik niteliği taşımaz. Türkiye’de “sol sağdır, sağ da sol” veciz sözüyle ifade ediyordu bu görüşünü. Bir başka deyişle, İttihat ve Terakki, CHP aslında sağ bir çizgi izlemiştir. Buna mukabil Terakkiperver Fırka, Serbese Fırka, DP,AP aslında sağ değillerdi.

İki akım arasındaki karşıtlık Osmanlı’nın son döneminden Cumhuriyet’e intikal etmiştir. Karşıt iki cepheden biri olan Doğucu-İslamcı akımı Said Halim Paşa ve Mehmet Akif gibi isimler temsil ederler. Küçükömer’e göre Doğucu-İslamcı akımı çok daha tutarlıdır. “Ve bu bakımdan saygıdeğerdirler”. Bu cephe Osmanlı toplumunu kurtarmak istemiş, ama bu fayda etmemiştir. Batıcı-Laikler ise aslında Batının uzun yıllar tarihi gelişiminin sonucu olan askeri, siyasi ve bazı kültür kurumlarını “aktarma yoluna gitmişlerdir”. Ne ki Batı’daki gibi bir düzen yaratmanın iç ve dış olanağının kalmadığı bir ülkede ve bir zamanda bunu yapmaya kalkmışlardır. Yaptıkları sadece Batı’nın ekonomik yapısına özgü kurumları taklit etmek olmuştur. Batılı anlamda bir sivil toplum yaratamamışlar, kötü taklitçiler olmaktan öteye gidememişlerdir.

Küçükömer, Osmanlı’nın kapitalist düzene geçememesini açıklar. Osmanlı’nın ekonomik ve toplumsal yapısı Batı’dan çok farklıydı. Bu özgün yapı kapitalizme geçişe engel oluşturuyordu. Merkezi devlet yapısı servet birikimini engellemişti. Oysa servet birikimi kapitalist kurumlaşmanın temel koşuludur. Yapılan yanlış ve yersiz tercihlerin sonucunda modernleşme süreci Türkiye açısından olumsuzluklar getirmiştir. Ona göre Türkiye’nin temel sorunu kapitalist olmadan Batılılaşmaya kalkışmasıdır. Bu sorun Osmanlı’nın son dönemlerinden itibaren başlamıştır. Henüz kapitalist olmadan, kapitalist düzene geçmeden Batılılaşmaya kalkışmış, Batı’nın bir parçası olmaya çalışmıştır. Batı alt yapısı oluşmadığı halde kurumları taklit edilmiş; ülkeye Batı kökenli kurumlar getirilmiştir. Daha açık bir ifadeyle, alt yapının oluşmamasının asıl nedeni Asyatik bir toplum olmasıdır. Sonuçta, modernleşme dış dinamiklerin zoruyla ve etkisiyle gerçekleşmiş.

Geç Osmanlı’da ve Cumhuriyet döneminde devletin hâkim unsuru bürokrasi oluşturuyordu. Bürokrat elit kesimlerin bu durumu korumaları için iktisadi güçlerin yükselmemesi gerekmekteydi. Osmanlı devleti Batı’nın dayatmalarıyla karşı karşıya gelmiş ve bu dayatmalara direnememişti. Dahası, bunun için öncelikle kendi üretim güçlerini tasfiye etmek zorunda kalmıştır. Osmanlı güçlü bir merkezi otorite etrafında örgütlenen Asyatik bir toplumdu. Osmanlı’da kapitalizmin gelişmesi için gerekli koşulların oluşmamasının önemli bir nedeni buydu. Batı’yı örnek alma tavrı Cumhuriyet’in ilk yıllarında da devam etmiştir. Oysa Batı çok uzun süren tarihi süreç sonucunda kapitalist düzene geçmiş; kapitalit kurumlar ve bir bütün olarak kapitalist yapı bu uzun süreç sonucunda oluşmuştur. Bizde ise Batılılaşma girişimleri temelsizdir, köksüzdür.

Küçükömer toplumsal ve siyasal tarihimizi sivil toplum kavramını merkez alarak incelemiştir. Türk toplun yapısına sivil toplum üzerinden yaklaşmış ve Batılı anlamda bir sivil toplumun bizde neden olmadığı sorusuna cevap aramıştır. Türkiye’nin sivil toplumdan yoksun oluşunun tarihsel ve toplumsal nedenleri üzerinde durmuştur. Batılı toplumların gelişme süreci, bu süreçte yapılanan kurumlar Osmanlı’da görülmez. Sivil toplum Osmanlı’da oluşmamıştı; çünkü sivil toplumun yapısı devlet merkezli değildir. Sivil toplumun bulunduğu Batı’da egemenlik devlet ve toplum arasında ayrışmıştır. Böyle bir ayrışmaya Doğu’da rastlanmaz; tüm egemenlik devlette toplanmıştır. Devletten bağımsız kurumlar oluşmamış; devletin dışında egemenliğe izin verilmemiştir.

Öncelikle Doğu ve Batı toplumları aralarındaki temel farklılıkları ortaya koymaya, neden Osmanlı’da sivil toplumun oluşmadığını, neden devletten bağımsız kurumlaşmanın gelişmediğini açıklamaya çalışmıştır. Batı toplumlarının Doğu toplumlarından çok farklı toplumsal ve kültürel yapıya sahiptirler. Buna göre sivil toplum Batı’nın tarihsel ve iktisadi evriminin sonucudur. Modern Batı toplumu sınıf mücadelesinin sonucunda şekillenmiş, burjuvazi bu süreçte öncü rol oynamıştır. Batı’daki yeni orta sınıf olarak doğan ve gelişen, burjuvazi önce ekonomik ardından siyasal bağımsızlığını kazanmıştır. Batı toplumlarında sözü edilen sınıfın bu evrimi neticesinde doğmuştur.

Batı sanayi devrimiyle tam anlamıyla kapitalistleşmiştir. Bu sürecin Batı’ya özgü sınıfsal yapısı mevcuttur. Batı toplumlarındaki evrim süreci ve bunun sonucunda gelişen kurumlar Osmanlı’da görülmez. Sivil toplum ekonomik temelli bir kavram olsa da aslında daha çok siyasi bir nitelik ve içeriğe sahiptir; varlığı devlet karşısında güçlü bir toplumun bulunduğunu gösterir. Sivil toplum düşüncesini güçlendiren eşit yurttaşlık anlayışıdır. Küçükömer bizde sivil toplumun oluşmadığını vurgular. Ona göre bizde aydınlar, bürokratlar yabancılaşmıştır; bu sivil toplum ve kültürünün oluşmasını önleyen nedenlerden biridir. Geç Osmanlı ve genç Cumhuriyet, sadece Batı’ya öykünmüş; Batılılaşmayı bir çıkış ve çözüm yolu olarak görmüştür.

YORUMLAR (5)
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
5 Yorum
  • yener yılmaz / 18 Nisan 2025 07:16

    Küçükömer "sağ" politikaları önerir mi, peki çözüm nedir...

    Yanıtla (0) (0)
  • Okur / 16 Nisan 2025 02:42

    İdris Küçükömer'in görüşleri isabetlidir. Sadece, "solun sağlığı ve sağın solluğu" görüşünü esneterek, Türkiyede sağ ve solun, birbirinden rol çalmaya uygun olan gevşek eğilimler olduğunu söylemek gerekir. .. "Yok birbirimizden farkımız, hepimiz Osmanlı mahsulüyüz"

    Yanıtla (0) (0)
  • ertugrul. / 15 Nisan 2025 11:27

    İskender Öksüz de Niçin Geri Kaldık isimli kitabında benzer görüşte.

    Yanıtla (0) (0)
  • Kararli Karar Okuru / 14 Nisan 2025 10:28

    Sn. Yazar, yaziniz icin cok tesekkur ederim. Herseyin gundeme esir oldugu bir zamanda boyle tarihi, iktisadi ve sosyal derinlige ve boyutlara sahip yazilar yazmaniz cok degerli. Bu insanlari taniyan, hatirlayan ve de calismalari uzerinde analizler yapan kisi ve kurumlar kaldi mi acaba? Kuru gurultuye ve sigliga teslim olmamak adina bu tur yazilarin devamini bekleriz. Iyi calismalar.

    Yanıtla (6) (0)
  • Kararsız Karar Okuru / 15 Nisan 2025 08:59

    Bu yorum için de ben teşekkür ederim. Unutulan veya unutturulan parlak bir insanın bu güzel yazıyla hatırlanması çok iyi oldu.

    Yanıtla (0) (0)
Bunlar da İlginizi Çekebilir