Görüşler

‘Din-adam’ı tipolojisi

‘Din-adam’ı tipolojisi

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi İlhami Güler “Takva canlı iman, diri vicdan/düşünceli olmak ve salih amel olarak herkesin sorumluluğu ‘Tebliğ’, peygamberlerin ve âlimlerin sorumluluğu ‘Temsil’ ise hiç kimsenin haddine değildir” diyor.

Din adamı”, kendini dinsel hakikatin mutlak temsilcisi ve tebliğcisi olarak gören kişidir. Resmen olmasa da fiilen “Peygamberlik” rolünü bile aşarlar. Peygamberlik görevi sadece tebliğdir (3/20, 5/92, 13/40, 16/35,24/54…). Peygamberler, hata/günah işleyebildikleri halde (17/74, 80/1-10); bunlar kendilerini “masum” olarak görür. Dinsel hakikate mutlak olarak haiz olduğuna ve bunu insanlara tebliğ etmesi gerektiğine inanır. Bu olgusallığın arkasında cehaletten doğan samimi bir dinsel bilinçle birlikte; çoğunlukla kişisel kurnazlık, tevazu görünümlü kibir, menfaat ve çeşitli psiko-patolojik saikler vardır. Sakal, sarık, cübbe, şalvar… gibi kisve ve şemail, bu “temsil” iddiasının riyakâr/gösterişçi sembolleridir. Bu tipolojinin niteliklerini ortaya koyabilmek için, sahici/samimi “Dindar” ve “Âlim” tiplerinden ayırmamız gerekir.

1-DİNDAR

Dindarlık, Allah’ın insan cinsine yüklemiş olduğu ahlaki sorumluluk (“Emanet”) davasını (33/72) yeryüzünde onun “Halifesi” olarak (2/30) aleni “temsil” iddiasında bulunmadan icra/ifa ve ihkak etmeye çalışmaktır. Bu da iman ve salih ameldir. Mümin, Müslim, Muhsin, Muttaki…dindarın genel sıfatlarıdır. Allah’a karşı doğru (müstakim) ve canlı bir iman, insanlara karşı adaletli ve merhametli olmak, dindarlığın içeriğidir. Özetle “Hasbî/dürüst-samimi” ve “Muhasibî/eleştirel” olmak. Bu iki nitelik, tetikte-teyakkuzda olmak anlamında Kur’an’da “Takva” kavramında birleşir. Masum/meymenetli bir yüze veya gözlere sahip olmanın ötesinde, dindarlık için herhangi bir kisve ve şemail gereksizdir. Tevrat’a inanan Yahudilerden “dindar” olanlar, kendini Rabb’e (Rahmana) adamış kişiler olarak “Ribbiyyun” (3/146) olarak nitelenmiştir. Yahudilerin melekleri, nebileri ve âlimleri (Rabbaniyyun-Ahbar); Hristiyanların, Hz. İsa’yı, annesi Meryem’i ve kendilerinin icat ettiği (57/27) Ruhbanları (din adamı) “Temsil” yolu ile ilahlaştırmaları (“erbaben”), Kur’an tarafından reddedilmiştir (3/64,80; 9/31). Peygamberlerin varisleri olarak Yahudi âlimlerin (Rabbaniyyun-Ahbar) ve Hristiyanların icat ettiği Ruhbanların kendilerini “temsil” yolu ile “din adamı” makamı oluşturarak insanları sömürmeleri ve kutsiyet aracılığı ile üstünlük/kibir taslamaları, Kur’an tarafından yine reddedilmiştir (9/34).

2- ÂLİMLER

Peygamberlerin almış oldukları vahyi/kitabı “tebliğ” etme ve doğru yorumlama veya etrafta olup-biten çetrefilli/karmaşık ahlaki olayları-olguları din açısından doğru yorumlama (Te’vilu’l-ahadis, 12/6,21) misyonu, peygamberlerle birlikte “Âlim”lere verilmiştir. “Ulema-u Beni İsrail (Rabbaniyyun-Ahbar)” (26/197), “Verrasihune fî’l- ilm” (3/7), kavramları, Yahudi âlimlerini; “Felyetefakkahu fi’d-din” (9/122) ifadesi ise, İslam’da böyle bir gurubun oluşmasının meşruiyetini ifade eder. Sağlık alanında “Tıp bilimi” ve “Doktor”un zorunluluğu gibi. İslam toplumlarında oluşan ve âlimlerin içtihatlarını halka “Fetva” olarak ileten “Müfti”ler, doktorlara benzer. Yanlış teşhisler/fetvalar mümkündür. Âlimlerin otoritesi, gerekçeli bilgi ve ilmi vukufiyetlerinden, bir de takvalarından gelir. Kutsiyetleri ve temsil yetkileri yoktur. İçtihatları, diğer âlimler tarafından gerekçeli olarak kabul veya reddedilebilir. Halk da istediğini -taklide başvurmadan- tercih eder. Onlar, içimizden birileridir. “Allim meccanen, kema ullimte meccanen=Karşılıksız öğrendiğin gibi, karşılıksız öğret” mottosunda olduğu gibi, misyonlarını icra ederken herhangi bir menfaat gözetmemeleri asıldır. Modern dönemlerde/devletlerde üniversitelerde “ilmî” veya “Bilimsel” meslek olarak (Teolog-İlahiyatçı) istihdam edilmektedirler.

3- DİN ADAMI

Yahudilikte ve Hristiyanlıkta tarihi süreç içinde “Mabet (Havra-Kilise)” oluştuğu için, ibadetleri yönetmek için de zorunlu olarak “Din adamı” oluşmuştur. Kendini mabede adama şeklindeki “Mabet Görevlisi” ile “Din adamı” nı ayırmak gerekir. İslam’dan önce Arabistan’da da “Kâbe (mâbed)” ile ilgili görevler vardı ve İslam’da da meşru görülmüştür. Ancak, “Hacc” ibadetini veya “Namaz/Salat” ibadetini gerçekleştirmek için “Din adamı” zorunlu değildir. Hatta Namaz ibadeti için “mabet/mescit/cami” bile zorunlu değildir: “Yeryüzü mescittir” (Hadis). Yahudi âlimleri (Ahbar-Rabbaniyyun) ve Hristiyan “Ruhbanları/Rahipleri/Papazları” kendilerini dinsel hakikatin ve Tanrının mutlak “Temsilcisi” olarak kutsal/masum “din-adamları”na dönüştürmüşlerdir. Bu, meşru değildir. İlmi sorumluluklarını ahlaki kriterlere uygun olarak yerine getirmeyen Yahudi âlimlerini Kur’an, “Kitap yüklü eşekler”e benzetmiştir (62/5). İslam tarihinde ise Şiîlikte Mehdiler, İmamlar, Ayetullahlar, Seyyitler, Huccetu’l-İslamlar, Şerifler; Alevilikte Babalar, Dedeler; Sünnilikte ise Veliler, Şeyhler, Zıllullahlar, Gavslar, Kutuplar, Ricalulğayb, Şeyhu’l-İslamlar, … oluşmuştur. Bunların hepsi, kendilerini -kisve ve çeşitli şemailler ile- dinsel hakikatin “temsilcileri” olarak kutsal (Kuddise sırruhu) görmüşlerdir. “Velayet” makamı, “Nübüvvet” makamı ile; Veli, peygamber ile; Keramet, mucize ile yarıştırılmıştır. Gavslara, Kutuplara, Kutbu’l-Aktablara “Paralel Tanrılık” misyonları atfedilmiştir.

“Fütuhat”, İslam adına; “Haçlı Seferleri”, Hristiyanlık adına; “Siyonizm” ise, Yahudilik adına tarihsel olarak ortaya konmuş siyasal “temsil” pratikleridir. Kilise, Cemaat, Tarikat ve İslam dünyasında bazı siyasal Partiler (“Hizbullah” gibi) de, “örgütlü” dini temsil iddiasındaki kurumsal yapılardır.

4- DİN ADAMLARINA ELEŞTİRİLER

Hz. İsa, kendilerini “din adamı” olarak gören Yahudi âlimleri şöyle eleştirmiştir: “Kimse sizi “Rabbî” diye çağırmasın. Çünkü sizin bir tek öğretmeniniz var. Hepiniz, kardeşsiniz. Yeryüzünde kimseyi “Baba” diye çağırmayın. Çünkü bir tek babanız var; o da göklerdeki babanızdır. Kimse sizi “Önder” diye çağırmasın. Çünkü bir tek önderiniz var; o da Mesihtir. Aranızda üstün olan, diğerlerinin hizmetkârıdır. Kendini yücelten (kibir), alçaltılacak; kendini alçaltan (tevazu), yüceltilecektir. Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Göklerin egemenliğinin kapısını insanların yüzüne kapatıyorsunuz; ne kendiniz içeri giriyorsunuz ne de girmek isteyenlere müsaade ediyorsunuz. Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Tek bir kişiyi dininize döndürmek için denizleri ve kıtaları aşarsınız; dininize döneni de kendinizden iki kat daha cehennemlik yaparsınız… Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Bardağın ve çanağın dışını temizlersiniz, ama bunların içi açgözlülük ve taşkınlıkla doludur. Ey kör Ferisi! Sen, önce bardağın ve çanağın içini temizle ki, dıştan da temiz olsunlar. Siz dıştan güzel görünen, ama içi ölü kemikleri ve her türlü pislikle dolu olan badanalı mezarlara benzersiniz. Dıştan insanlara doğru kişilermiş gibi görünürsünüz; ama içte ikiyüzlülük ve kötülükle dolusunuz. Sizi gidi yılanlar! Sizi gidi engerekler soyu! Cehennem cezasından nasıl kaçacaksınız?” (Matta. Bab: 23)

Hz. İsa’nın Yahudi din adamlarına yaptığı eleştiriler, ironik bir şekilde Hristiyanlığın başına da gelmiştir. Nietzsche, “Deccal (Hristiyanlığa Lanet) “adlı kitabında Kilise ve Rahip tipi hakkında şöyle diyor: “Doğaya her türden aykırılık, günahtır. En günahkâr insan, Rahiptir. O, doğaya aykırılığı öğretir. Rahibe gösterilecek olan, nedenler değildir; tımarhanedir (Deccal, 103). “Aldanmayalım: “Yargılamayın!” derler; ama, yollarında duran her şeyi cehenneme gönderirler. Tanrının yargılamasını sağlayarak kendileri yargılarlar. Tanrıyı yüceltmekle, kendilerini yüceltirler. Tam da kendi elde edecekleri – daha doğrusu üstte kalmak için gereksedikleri- erdemleri teşvik etmekle, kendilerine erdem uğruna savaşıyorlar, erdemin egemenliği için savaşıyorlar görünümünü veriyorlar. “Biz iyi için savaşıyoruz, ölüyoruz, kendimizi “hakikat” için, “ışık” için, “Tanrının melekûtu için” kurban ediyoruz” derler. Aslında yaptıkları, yapmadan edemeyecekleridir. Ödlekçe tarzlarıyla sinerken, bunu bir “ödev” haline sokarlar. Ödev olarak görülünce, yaşamları alçakgönüllü gibi gözükür. Alçakgönüllülükleri, erdemlerinin bir kanıtı olur. Ah! Bu alçakgönüllü, iffetli, iyi yürekli yalancılık!” Nietzsche, Deccal, çev: Oruç Aruoba. İst. 1995. S. 65)

Merhum Nurettin Topçu ise, “İslam ve İnsan” adlı eserinde, İslam toplumlarında oluşan “Din adamları”nı şöyle eleştiriyor: “İslam dünyasının kavuklu müftülerle sırmalı-taylesanlı şeyhülislamlara ihtiyacı yoktur. Kalbinde analığın sırrını taşıyan, sabır ve sevgi mürşidi ilk öğretmenlere, hizmet ve şefkat âşığı hastabakıcı hemşirelere, telkinci ve temizleyici, aynı zamanda ruhlara teselli sunan, kinleri unutturan hapishane hizmetlilerine ihtiyacı var. Kavuklular değil; kalpliler “din adamı”dır…” Din görevlisi”, ahlakı ile halka örnek olan kimsedir. Onun en baştaki görevi, insanların sefaletlerinin yanında yaşamak; ister vücut ister ruhta gözüksün, lâkin, herhalde, ruhu sefalete sürükleyecek olan acıların yıktığı varlıklara (insanlara-hayvanlara-İG) uzanıp, onları yerden kaldırmaktır. “Din görevlisi”, ruhların kurtarıcısı; ahlak yaralarımızın doktorudur…. Âyin, terennüm, teganni (örneğin: kaside-ilahi-mevlit okumak; güzel sesle Kur’an okuma yarışmaları yapmak…İG) temcit, onun işi değildir. Böyle bayağı hareketler, ruhları selamete kavuşturma mesuliyetini omuzlarına yüklenen, ruhlarımızın sahibi olan insanların işi olmaktan uzaktır. İslam’da aslen ruhban sınıfı olmadığı gibi; işi-gücü merasim, teganni olan din adamları sınıfı da yoktur. Bunlar, sonraki saltanat devirlerinin uydurmalarıdır. İmam, müezzin, müftü, bu görevleri ile kendilerini “din adamı” zannetmesinler. Esasen, bunların “ilahi görev” organları olarak tanınmadıkları da son yıllardaki Diyanet projelerinde hep kendilerine yüksek maaş bağlanması davası üzerinde durulmasından anlaşılıyordu.” (N. Topçu, İslam ve İnsan. 1972. s. 38-39)

5- SONUÇ

“Takva” canlı iman, diri vicdan/düşünceli olmak ve salih amel olarak herkesin sorumluluğu; “Tebliğ”, peygamberlerin ve âlimlerin sorumluluğu; “Temsil” ise, hiç kimsenin haddine değildir. Sonucu yine rahmetli Topçu ile bağlayalım: “ Müslümanlık bugün müminlerine namaz kılmak, oruç tutmak gibi bir takım hareket kaideleri veren ölü dinlerdendir. Bundan daha öteye gitmiyor; ruhlara hiçbir gıda vermiyor; sanki ruhunu kaybetmiş gibidir. Yalnız bir takım hukuk ve hareket kaideleri sunmaktadır. Müminleri içerisinde pek zor teneffüs edilen geleneksel bir hayatın örfleriyle kaidelerinden örülmüş bir ağın içerisine hapsetmiştir. Onların içsel dileklerine hiçbir doyum getirmiyor. Ruhu eziyor; onu ne yükseltiyor, ne de kurtarıyor. Yüzyıllardan beri İslam dünyasında dini hareket görünmüyor. İslam, hâlâ Arap istilaları devrinde olduğu gibidir. Neşriyat ve tedrisatları hep aynı şekildedir. Bunlar, din-adamlarının dairesinin dışını aydınlatmamaktadır. Büyük ruhlar yetiştirmiyor. Müslümanları birbirine bağlayan yegâne bağ, başka dinden olanlara karşı düşmanlıklarıdır; gelenekleri ile muhafazakârlıklarıdır. Onlar, yabancılar hakkında taşıdıkları kinle yaşamaktadırlar. İslam dünyasında meydana çıkan mezhepler ve gün ışığına çıkan bütün hareketler, hep yabancılar halkkında yaşattıkları kinin ederidir.”(N.Topçu, İslam ve İnsan. 1972. s 18-19)

YORUMLAR (13)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
13 Yorum
  • ziya keskiner / 01 Ocak 2023 20:28

    bir değer ortaya koymadan sürekli eleştirerek, tenkit ederek bir yere varılmıyor. tıpkı n. topçu ve i. güler gibi.

    Yanıtla (0) (0)
  • karar okuru / 16 Aralık 2022 14:22

    Dini kavramlar ve değerlerin tamamı insanların toprağa bağlı yaşadıkları dönemlerde ortaya çıktı. günümüz insanları artık toprağa bağlı yaşamıyorlar. din, inanç, değerler ve kavramlar bu yeni duruma bağlı olarak değişiyor ve dönüşüyor. insanlar bir dinin mensubu olmak yerine, bir inancın sahibi olmayı önemsiyorlar gibi. er yada geç metafizikle/ aşkın olanla ilişkisini yenilemek zorunda kalacaklar.

    Yanıtla (0) (0)
  • Ali / 14 Aralık 2022 10:00

    Kimse Allah'ı temsil makamında "olmayınca", şeriat adına parmağı kim kesecek?

    Yanıtla (0) (0)
  • Karar Okuru / 12 Aralık 2022 23:12

    Ben âlim'le karşılaşmadım deyince kendini âlim olarak pazarlayan şarlatanlar öfkeden deliye dönüyor. Ama ben âlim olan insanların kitaplarını ve diğer yazılarını okudum. Saygı değer İlhami hocam, siz yazılarınızı okuduğum,takip ettiğim âlimlerden birisiniz. Allah CC size ve sizin gibi değerli âlimlere sağlık ve uzun ömür versin, bizler de sizlerden olabildiğince faydalanalım.

    Yanıtla (1) (0)
  • GALİP İSLAMOĞLU / 12 Aralık 2022 13:54

    Sayın hocam bu ümmet moğol istilası ve haçlı seferleri gibi iki büyük yıkım ve coğrafi keşiflerle hristanyan istilası ile 1. dünya savaşını yaşamıştır. yabancı düşmanlığı birazda bunlardan geliyor. tarikatlar halen pagan kültüründen kurtulmayan müğslümanları ezdikçe zevk alıp uçan şeylerin istilasından kurturmak lazım. evet krana yönelmek lazım...

    Yanıtla (2) (2)
  • Karar Okuru / 12 Aralık 2022 11:36

    Sayın meslektaşım; yine yüreğinize, aklınıza ve elinize sağlık; kaleminiz kırılmasın. Âlim, cesur ve âdil olmalı. Bu liyakat ve dirayeti gösterdiğiniz için sizi tebrik eder, teşekkürlerimi sunarım. Bir de artık DİB'in gerekliliği/gereksizliği üzerine birkaç kelam etseniz, sevinirim. Sıhhat ve afiyet dileklerimle...

    Yanıtla (3) (0)
  • Erdem Gençoğlu / 12 Aralık 2022 10:31

    Topçu; “İslam dünyasının kavuklu müftülerle sırmalı-taylesanlı şeyhülislamlara ihtiyacı yoktur." diyerek geleneksel kodları eleştirmektedir. Yaşamış olsaydı, şapkalı, kravatlı,,,din adamlarının/aydınlarının da değerlendirmesini yapmasını kendisinden beklerdik.

    Yanıtla (4) (0)
  • Yener YILMAZ / 12 Aralık 2022 10:16

    Elinize ruhunuza sağlık hocam kesip saklayacağım okuyup anlatacağım

    Yanıtla (1) (0)
  • düşünce / 12 Aralık 2022 09:37

    Sayın yazar, büyük bir keyifle okuduğum yazınız için teşekkürlerimi sunarım.

    Yanıtla (2) (0)
  • İstanbullu bir okur / 12 Aralık 2022 01:57

    Bu düşünceyi toplumumla paylaşmadan edemeyeceğim,gelinen nokta itibariyle,bu toplulukların çok,ama çok azı dışında,hele ad olaraktan büyük olanların tamamının ekonomik sömürü adağı haline geldiklerini rahatlıkla görüyor ve buradan da,siyasete çağrımdır.İşiniz oy devşirmeciliği değilse,vatanseverlite samimi iseniz tedbir almalısınız,almayanlarda bana göre güncel fetö.cüdürler diye düşünüyorum.Syglr.

    Yanıtla (2) (1)
  • İstanbullu bir okur / 12 Aralık 2022 01:50

    2.syf.kavradığına inanan bir insan ve müslüman kimlikli birisi olaraktan,haykırıyorum İslam'ın bir tek kaynağı var,ama müslüman aynı zamanda da tarih bilmeli fikrimi kullanıyorum.Verdiğiniz Nietzsche ve Rahmetli N.Topçu örnekleriniz ne kadarda aydınlatıcı,düşündürücü güzel örnekler.Size bol dua ediyorum Rabbim Allah ilminizi,vicdanınızı ve irfanınızı artırsın,cesarette ve uzun ömür versin, ki üretip paylaşabilesiniz.Ben alimler Peygamberlerin varisleridire değer veriyorum,o halde paylaşılmalıdr.

    Yanıtla (3) (0)
  • İstanbullu bir okur / 12 Aralık 2022 01:36

    Sn.Güler;ilmi hür,vicdanı hür,irfanı hür bilim adamı böyle olur,olmalıdır,dedirten muhteşem bir yazı olmuş.Hertürlü saygı ve kardeşlik duygularımla tebrik ediyorum sizi.Siz gibi,aslında yeteneklerin var olduguna inanıyorum,müslüman türk toplumunda,onlara da buradan bir çağrıdır.Allah için cesaretle öne çıkın ve haykırın hertürlü,ki başta siyasetçi desbotlarına,akabinde onlara üç kuruş için köleliğe soyunmuş din adamı denen çağdaş belamlara.Ve ben,ki sizler kadar bilim adamı değilim,ama birazda -

    Yanıtla (5) (0)
  • Vatandaş / 12 Aralık 2022 00:27

    Yazınızı yanlış düşüncelere sahip kişiler okusa belki hakikati öğrenirler. Belki Allah yanlış yolda olduklarını onlara öğretir. 1925 te neden Tekke ve Zaviyelerin kapatıldığını, gerçek islamı korumaya çalıştıklarını öğrenir. Belki hidayete nail olurlar. Geçen bir haberde Cemaat Afgan liderlerle toplantı yaptı diye okumuştum.Ülkenin seçilmiş lideri yerine bunlar neyin görüşmesini yapıyor. Fetö bela oldu. Zor kurtulduk. Peki ya bunlar neyin habercisi.Allah ülkemizi, milletimizi korusun inşallah.

    Yanıtla (6) (0)
Bunlar da İlginizi Çekebilir