Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. Hasan Mesut Önder, İsrail Askeri İstihbarat Teşkilatı AMAN’ın eski Araştırma ve Analiz Bölümü Başkanı Yossi Kuperwasser'le, Hamas saldırısı ve sonrasında gelişen sürece ilişkin konuştu.
Gazze’de yaşanan insani dramı izlemek sağlıklı bir insanın duygu dünyasını alt üst eder. Politik düzlemde olaylar ele alınırken, soğukkanlı, duygulardan uzak bir şekilde olayda yer alan aktörün düşünce biçiminin ve politik hedeflerinin anlaşılması gerekmektedir. Bu bakımdan İsrail Askeri İstihbarat Teşkilatı AMAN’ın, Araştırma ve Analiz bölümü başkanlığı yapan emekli Tuğgeneral Yossi Kuperwasser ile İsrail Askeri istihbaratının, politika yapım sürecindeki rolü, İsrail İstihbaratının Netanyahu’yu nasıl algıladığını, Yom Kippur savaşında ve 7 Ekim saldırılarındaki İsrail istihbaratının başarısızlığını ve Netenyahu’nun Hamas politikasını konuştuk.
İsrail askeri istihbaratının politika yapım süreçlerindeki temel fonksiyonu nedir? Mossad ve Shin-Bet’ten ayrılan yönleri nelerdir?
İsrail’de üç büyük istihbarat teşkilatı var. Başka küçük istihbarat kuruluşları da var ama en büyükleri MOSSAD, Şabak( Shin-Bet) ve askeri istihbarat olan AMAN’dır. MOSSAD, İsrail dışındaki bilgi toplama faaliyetlerinden ve operasyonlarından sorumludur. Şabak, İsrail içinde, Batı Şeria ve Gazze’de terörle mücadeleden ve karşı istihbarattan sorumludur. AMAN, İsrail’in güvenliği ile ilgili tüm konularda görevlidir. Taktik, stratejik ve operasyonel istihbaratı, Başbakana, Savunma Bakanına ve Genel Kurmay Başkanına sunar. AMAN, İsrail’deki istihbarat kuruluşları arasında açık ara en büyük kurumdur. İnsan istihbaratının yanında görüntü istihbaratı, elektronik istihbarat, sinyal olmak üzere tüm teknik imkânlarla istihbaratı toplar. Birçok ülkenin askeri istihbaratı ile kıyaslandığında AMAN’ın görev alanı çok daha geniştir. Pek çok ülkede stratejik istihbarat dış istihbarat servisleri tarafından yapılırken İsrail’de bu iş AMAN tarafından yapılır. İsrail’in kuruluşundan bu yana süreç bu şekilde işler. Çünkü bizim içim askeri tehditler öncelikli olduğu için bu işi AMAN yapıyor.
İsrail istihbarat topluluğu açısından Netanyahu nasıl bir müşteridir? Eğitimli bir müşteri mi, yoksa daha çok ideolojik ajandası doğrultusunda mı politika yapıyor?
Netanyahu uzun süredir başbakanlık yaptı ve istihbaratı nasıl çalıştırması gerektiğini bilen bir siyasetçi. Bu bakımdan Netanyahu’ya istihbarat sağlamak da kolay bir iş değil. Çünkü Netanyahu’nın kişisel hafızası, ülkedeki pek çok insandan eskiye dayanıyor, uzun yıllar başbakan olarak görev yapmasından dolayı İsrail’in sorunlarına vakıf bir isim. Sizin de bildiğiniz gibi Karar alıcılar bilgileri sadece istihbarat kuruluşlarından almazlar. Başka özel kaynakları ve bilgi kanalları da vardır. Ayrıca karar vericiler politik meseleleri kendi siyasi perspektifinden okumaya eğilimlidir. Bu doğal bir şeydir ve her zaman bu böyle olur. Çalıştığım karar vericileri göz önünde bulundurduğumda, her zaman sorunların çözümlerine dair bir görüşleri olduğunu ancak istihbaratı da dinlemeye açık olduklarını söyleyebilirim. Sadece Netanyahu değil birçok İsrailli karar vericiler ve istihbarat kurumları arasında bir gerilim olmuştur. Bu gerilim, istihbarat kuruluşlarının söyledikleri gerçekler ve karar vericilerin duymak istedikleri bilgiler arasındaki farktan kaynaklanmaktadır. Bu bakımdan istihbarat kuruluşları ve karar vericileri arasında sorunların tespiti ve anlaşılması noktasında daha verimli bir dilin olması gerekmektedir.
Yom Kippur savaşındaki istihbarat başarısızlığı hakkında yorumunuz nedir?
Yom Kippur savaşındaki istihbarat başarısızlığının temel nedeni, Askeri istihbarattaki analistlerin, Sedat yönetimindeki Mısır’ın Karadan karaya uzun menzilli füzeye sahip olmadığı sürece Mısır’ın bir savaş başlatamayacağı yönünde idi. Bu önceki askeri tecrübelerden kaynaklanan bir anlayıştı. Bu bakış açısı ile çelişen bütün bilgiler ve alternatif analizler göz ardı edildi. 24 Ekim 1972 ‘de Enver Sedat, bütün planlarını değiştirdi ve uzun menzilli füzeler olmadan, ellerindeki imkânlarla savaş başlatma kararı verdiğini göremedik. Sina yarımadasının derinliklerine ulaşma stratejisi yerine Sina’ya kısa mesafede bulunan düzlüklere ulaşarak savaşı başlatma kararı aldı. Bu askeri hamlenin ile siyasi statükoyu değiştirmek yani Sina’yı İsrail’den geri almak için yapıldığını fark edemedik. Enver Sedat’ın, yeni planını beğenmeyen birçok Mısırlı general görevden alındı. İsrail istihbaratı, Sedat’ın planının değiştiğini fark etmedi ya da değiştiğine inanmadı. Mısır ordusunun saldırı hazırlıkları yaptığına dair bir sürü bilgi olmasına rağmen uzun menzilli füzelere sahip olmadan Mısır’ın savaş başlatmayacağı anlayışı korunmaya devam etti. İstihbarattaki en önemli sorun, düşmanın niyetini doğru okuyamamaktır. Ayrıca düşman ile ilgili bir anlayışa, bir yargıya varmışsanız ve buna anlayışa bağlı kalırsanız, gelen her bilgiyi bu yargıyı doğrulayacak şekilde yorumlamanız mümkün. Sürpriz saldırı gerçekleşene kadar vardığınız yargı ve anlayışın doğru olduğuna inanmaya devam edersiniz. Yom Kippur savaşında Nasır’ın damadı Eşref Mervan bizim kaynağımızdır. O savaşta her düzeyden kaynağımız vardı ve çok fazla bilgiye sahiptik. Ama dediğim gibi Enver Sedat, uzun menzilli füzelere sahip olmadan savaş başlatmayacağı anlayışa saplanıldığı için bu görüşü desteklemeyen bütün bilgiler göz ardı edildi.
7 Ekim Hamas saldırılarında istihbarat başarısızlığı nasıl ortaya çıktı?
Bu konuda bir yargıya varmak için elimizde yeterince bilginin olmadığını ve bir şey söylemek için çok erken olduğunu söyleyebilirim. Ancak 7 Ekim saldırılarında da istihbaratın, Yom Kippur savaşı benzeri yanlış bir anlayışa ve yargıya vardıklarını söyleyebilirim. Mayıs 2021’de yapılan Surların muhafızı operasyonu ile Hamas’ın caydırdığımız sonucuna varıldı. Gazze’deki, insani koşullarla ilgilendiği ve bu durumu iyileştirmeye odaklandığı düşünüldü. İstihbaratın göremediği şey, Hamas’ın, Gazze’deki koşulları iyileştirmeye odaklanmak yerine büyük bir saldırı gerçekleştirme konusundaki kararlılığının arttığını fark edememesidir. 7 Ekim saldırısı göz önünde bulundurulduğunda bunun en az bir yıllık bir hazırlığın ürünü olduğu görülüyor. Buradaki en önemli hata, Hamas’ın planının ve niyetinin ne olduğunu tespit edememektir. 7 Ekim saldırısına kadar Hamas’ın saldırı taktiği, tünelleri kullanmak, roket atmaktı. Tünelleri kapattık ve atılan roketleri de Demir kubbe sistemi ile engelliyorduk. Saldırıda kullandıkları torpidolar ve insansız hava araçları içinde çeşitli çözüm yolları bulduk. Bu bakımdan İstihbarat, Hamas’ı caydırdığımızı ve yapacakları bu tarz saldırıları engelleyebileceğimizi düşündü. Ayrıca İsrail’in güvenlik duvarını, ne yer altından ne yer üstünden aşamayacakları düşünüldü. Temel sorun Hamas’ın planları ve niyetleri konusunda bize bilgi sağlayacak kaynaklara sahip olmamamızdır. Hamas üyesi binlerce kişi saldırılara katıldı ve onların içinde hiçbir kaynağımız yoktu. Bu akıllara durgunluk veriyor. Gazeteciler ve bazıları bir şeyler yazıyor ama bu resmin küçük bir parçası, resmin bütününü anlayacak derecede ortada bilgi yok. Soruşturma neticesinde bu olay aydınlığa kavuşacaktır.
Netanyahu’nun Hamas politikasını nasıl yorumluyorsunuz?
Netanyahu’nun politikası, Hamas’ı kontrol altında tutmaya yönelikti. Hamas’ın eylem yapamayacak kadar zayıf olması, İslami Cihad, İŞİD vb. gibi örgütlerin Gazze’de güç kazanmayacak kadar güçlü olması istendi. Bunu bir analoji ile anlatacak olursam, rutin tehditler çim biçmeye benzer. Çimleri budarsınız, tekrar çıkar. Yarattığı tehditleri bertaraf edersiniz, ama rutin tehdit olduğu için her zaman zarar verme potansiyeli vardır. Hamas saldırı yaptığında, onu vurmak üzerine kurulu bir politika vardı. Hamas her zaman rutin tehdit olarak Netenyahu hükümeti tarafından algılandı. Bu yanlıştı çünkü HAMAS’ın stratejik bir tehdit oluşturduğu göz ardı edildi. Netanyahu’nun bu politikasının yanlış olduğunu birçok kez belirttim. Netenyahu’nun Hamas’ı hafife alan bir politikası vardı, kronik bir tehdit olarak görüldü. Ancak Hamas’ın stratejik bir sorun olduğu ve ihmal edilmesi halinde varoluşsal tehdit haline gelebileceği düşünülmedi. Bu yanlış politika bizi zayıf gösterdi ve Hamas bu saldırıyı gerçekleştirdi. Amerika ile çeşitli nedenlerden dolayı ilişkilerimizin kötü olması da bir etkendi. Suudi Arabistan ile normalleşme, Türkiye ile ilişkileri geliştirme adımlarımızın bütünü bu saldırı ile sekteye uğradı. Hamas’ın caydırdığımızı düşünmek en ciddi politika hatasıdır.
Ehud Olmert, Netanyahu’yu Hamas’ı finanse etmekle suçladı, bu konudaki yorumunuz nedir?
Bu, Ehud Olmert döneminde başlayan ve Netenyahu döneminde de devam eden bir politika. Olmert’in Netanyahu’yu neden suçladığını anlamıyorum. İşin aslı şöyle; Limanlardan, İsrail’de çalışan işçilerden ve Gazze’ye giden mallardan topladığımız vergileri Mahmut Abbas’a gönderiyoruz. Ebu Mazen’e verdiğimiz bu paraların bir kısmını Gazze’deki memurların maaşlarını ödemek için paylaşması gerekiyordu. Ebu Mazen, Hamas ile olan gerilimi yüzünden bu paraları göndermek istemedi. Bundan dolayı Hamas, Ebu Mazen, para göndermezse İsrail’e saldıracağını söyledi. Bu gerekçelerden dolayı Hamas, tansiyonu yükseltti. Bu anlaşmazlık üzerine Katar gerilimi düşürmek ve sükûnetin sağlanması için bir çözüm önerdi ve bu parayı Hamas’a kendilerinin ödeyebileceğini söyledi. Ayda yaklaşık 30 milyon dolar Katar tarafından Hamas’a ödeme yapıldı. Bu paranın büyük kısmının Hamas’ın askeri faaliyetlerinde kullanıldığını biliyorduk. Yıllarca bu konu ile ilgili sorun yaşıyorduk. Bu paranın Hamas’a gittiğini ve bu faaliyetlerde kullanıldığını bile bile bu paranın gidişine izin verdik.
Bu olaylar durulduğunda Netanyahu, bu süreçten güçlü olarak mı çıkacak yoksa tasfiye mi olacak, değerlendirmeniz nedir?
Kâhin değilim ama kesinlikle bir soruşturma komitesi olacak ve savaş başlamadan önce Netanyahu'dan nefret eden pek çok kişi 7 Ekim Hamas saldırılarının Netanyahu’dan kurtulmak için altın bir fırsat olduğunu düşünüyor. Ancak İsrail'de siyasi alanda neler olacağı beni aşıyor. Bu benim uzmanlık alanım değil.