Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beştepe'de ağırladığı muhtarlara hitap etti. Kılıçdaroğlu'nun hükümet kurma görevi almak için beklenti içinde olmasına gönderme yapan Erdoğan, "Beştepe'nin adresini bilmeyenle harcayacak zamanım yok" dedi. Erdoğan Bahçeli'nin oğlu Bilal Erdoğan'a ilgili sözlerine de çok sert karşılık verdi.
Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları:
Bugün Doğu ve Güneydoğu bölgelerinden ağırlıklı muhtarları ağırlıyoruz. 1970 ve 1990'ları hepiniz çok iyi hatırlıyorsunuz. O dönemlerde yokluğu iyi bilirsiniz.
O zamanlarda denseydi ki Hakkari, Muş, Ağrı gibi illerimize havalimanı açılacak. İnanır mıydınız? Hayır. Ama biz dertliydik ve batıda ne varsa doğuda da o olacak dedik. Çünkü biz bu milleti ve bu vatan topraklarını seviyoruz.
Bir çok muhtarımız şehit oldukları için gelemedi
Ama sevmeyenlerin de olduğunu görüyoruz. Ne yazık ki demokrasi, işkence ve can ve mal emniyeti gibi noktalarda yaptıklarını görüyorsunuz. Yeniden başladılar. Bugünkü bu toplantıyla ilgili bir çok muhtarımızın gelmek isteyen fakat tehdit edildiği için gelemeyenleri biliyorum. Muhtar kimdir? Memur mu? Hayır, seçilmiş kişidir. Kim seçti? Halk seçti. Benim nazarımda seçilmiş atanmışa göre daha önemlidir.
Hazmedemiyorlar
Ret, inkar ve asimilasyon politikalarını ret ettik. OHAL'i geldiğimiz ilk ayda kaldırdık. Televizyon dediler 24 saat yayın. kendi dilimizde propaganda, üniversitede enstitüler kuruldu mu? Al ve üst yapı yatırımı yapıldı mı? Hala bu fidanlarımızın şehit edilmesinin sebebi nedir? Her şey yapıldığı halde bunlar ne istiyor? Bunlar ülkemizi bölmek istiyorlar.
Güçlü bir ekonomiyi hazmedemiyorlar. Köklü reformları hayata geçirdik. 81 ilin tamamında üniversitemiz var mı? Daha önce böyle bir şey var mıydı?
Emri dağdan değil Hak'tan aldık
Ama bunlar üniversiteleri yakmanın derdindeler. Bunlara karşı ortak bir mücadele için sizlerle beraberiz. Biz emri dağdan almadık. Biz emri Hak'tan ve halktan aldık. Bu süreçte yaşadığımız zorlukları, kurulan tuzakları gayet iyi biliyorsunuz.
E-Muhtıra, Gezi olayları, 17-25 Aralık darbesi ve terör olayları hep aynı amaca hizmet etmiştir. Amaç Türkiye'nin önünü kesmektir.
Bölgenin kalkınması, gelişmesi ve refah düzeyinin artması için birçok çalışma yaptık.
Doğu ve Güneydoğu'ya 260 katrilyon yatırım yaptık. Sadece Van'da 17 katrilyon yatırım yaptık.
Öleceksek bir kere ölelim!
Bugün bölgede devletin değil örgütün şiddeti ve zulmü var. 6-7 Ekim olaylarını hatırlayın. Ölen de Kürtler, öldüren de Kürtler. Bugün de yine hasta taşıyan ambulansa saldırıyorlar. Hasta taşına ambulansı yakıyor.
Mağdur olan yine bölge insanı. O kamyonlar o TIR'lar... Yakıyorlar. Yahu bunlar benim değil. İnsanları engelliyorlar, itfaiye aracı kan toplama aracı engellenir, trafo havaya uçurulur, doğalgaz hatları patlatılır... Zarar gören halktır.
Siz muhtarlara önemli bir görev düşüyor. Bir muhtar olarak karar vermeli. Ya devletin ya teröristin yanında olmanın kararı verilsin. Ölünecekse bir kere ölünecek. Bir köyde teröristler halkın arasına karışabiliyorsa bölge insanı da üzerine düşeni yapmıyor demektir.
Kalemlerinizden kan damlıyor
Cumhuriyet gazetesi halkı şikayet etti diye yazıyor. Muhtar bunu bilmeyecek mi? Bu kişi terörist mi değil mi? Devlet bunu bilecek. Aksi halde terör şehir merkezinde can alıyor. Buna izin vermeyiz. Çatışmaları yeniden başlatan bölücü örgüt olmuştur.
Bölücü örgütün molotofla, zorla yaptıkları eylemleri kafası kuma gömen devekuşu gibiler. Seçimde aldıkları oyu terör örgütü lehine kullananlar hem hukuk hem de millete hesap verecektir.
Çıkmış bunlar uyanık ya " Silahlar sussun" Silahları bölücü örgüt betona gömecek. Ya böyle yapacak ya da bu ülkeden terk.
Teröristlere sırtlarını dayadıklarını söyleyenler ekmeğini yediği vatana ihanet içerisindeler.
O köşe yazarlarına söylüyorum
Ekmeğin peşinde olanları öldürenler alçaklık çukurunun en dibindedir. Bunlara destek veren sözde aydınlar da bunlar gibidir.
Vatan ve millet aidiyeti olmayan bu köksüz, ahlaksız güruh elbette hesap verecektir. Millet onlara hak ettikleri cezayı göreceklerdir. Bunu o köşe yazarlarına söylüyorum. Kariyerleri ne olursa olsun. Sizin kariyeriniz o kaleminizden akan kandır. Benim için önemli olan şehidimin ulaştığı makamdır.
Şimdi ne diyorum? Çözüm süreci tüm bu olaylar sonrasından sonra artık buzdolabındadır. Bu bir al ver meselesi değildir. Bu bir hak ve batıl meselesidir.
Bahçeli'ye Bilal Erdoğan cevabı
Yahu siz bu ülkede ne yaptınız. 3 buçuk yıl hükümet ortağı oldunuz. Ne yaptınız? Şimdi bakın görev verdiğim Başbakan kendilerini ziyaret etti. Dolaştı ama bir kifayet yok. Geldi görevi teslim etti. Kendi başarısızlıklarının faturasını şahsıma kesmek isteyorlar. Beyhude uğraşıyorlar. Hükümet kurma çalışmalarını anayasal çerçeve içinde yürütmeye devam ediyorum.
Kalkıp benim evladıma...
Bir başka ifadeyle, proje üreteceksiniz, hizmet üreteceksiniz, çözüm üreteceksiniz. Yani siyaset yapacaksınız. Siyaset işi gücü bırakıp Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsıyla ailesiyle uğraşmak değildir. Kalkıp benim evladıma, ismiyle “bilal’i ver iktidarı al” bu ne biçim yaklaşımdır ya. Eğer benim oğlumun yaptığı bir yanlış varsa, yaptığı bir yolsuzluk varsa buna hesabı soracak olan yargıdır. Sen kimsin? Benim evladımla ilgili iktidar bağlantısını nasıl kurarsın. Nasıl böyle bir hakareti yaparsın? Ama evladı olmayanların böyle bir saygısızlığı yapmasından daha doğal bir şey olmaz.
Bunlar evlat nedir bilmez!
Çünkü bunlar aile nedir bilmez, evlat nedir bilmez. Dolayısıyla hak hakikat nedir bilmez. Sadece maalesef böyle kuru sıkı hakaretlerle bir yere vardırmak isterler. Nedir o Mussolini Hitler, aynaya bak ya. Önce kendinin nerede olduğunu görürsün. Biz ilhamımızı ne Mussolini’den ne de Hitler’den aldık. Biz haktan aldık. Bunu bir defa bileceksin.
Millet bunun bedelini ödetecek
Eğer şu anda bu ülkede, halkımın kabullenmekte zorlanacağı bir yola eğer gidiyorsa Türkiye’de hükümet kurma çalışmaları, bunun vebalinin kimde olduğunu halkım çok iyi görecek, bunun bedelini de ödetecektir.
Bugüne kadar şahsımla uğraşanların, aklı başında bir teklif getirdiğini duyan var mı? Peki sen siyasetçi olarak bunda sorumlu değil misin? Niye kalkıp vücudunu taşın altına koymuyorsun? Bunların böyle bir derdi yok.
Sistem değişikliği
Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilmiyor mu? Bu anayasal olarak bir sistem değişikliğidir. Siyaseti ilkokul düzeyinde yürütenler bu ülkeyi yönetemezler. Beştepe'ye çıkmayacağım diyenler şimdi çıkacağım diyor. Bu ne menem iştir? Baba bir hırsız yakaladım. Getir oğlum. Gelmiyor baba. Bırak gitsin. Gitmiyor baba. Bunların durumu bu.
Şu ana kadar anayasal süreci işlettim.
"Beştepe'nin adresini bilmeyenlerle vakit geçirecek zamanın yok"
Ufukları Beştepe ile uğraşmanın ötesine geçemeyenlerin milletimize, derdine derman olma ümidi verebilmesi mümkün değildir. Zaten Beştepe'nin adresini bilmeyenlerle de bizim vakit geçirecek bir zamanımız yok.
Kılıçdaroğlu'na fıkra göndermesi
Bir fıkra var. Hani derler ya; "Baba bir hırsız yakaladım, oğlum getir. Gelmiyor baba... O zaman bırak gitsin... Gitmiyor baba..."
Bunların durumu da tam böyle. Hükümet kurun, kurmuyoruz. Seçime gidin, gitmiyoruz. Ne istiyorsunuz?
Geldiniz de kapıdan mı kovdum
Sonra da 'cumhurbaşkanı hükümet kurmayı engelliyolar' diyorlar. Şartlar belli. Bu şartları yerine getirdiniz, kapıya geldiniz de cumhurbaşkanı kapıdan mı kovdu? Benim hiç bir müdahalem olmamıştır. Tabiî ki düşüncemi söyleyeceğim milletim bana izin verdi. Bu benim vatandaşa olarak en tabii hakkım."