Çin'in, Doğu Türkistan'da uyguladığı asimilasyon politikaları Çocuk Vakfı'nın hazırladığı çarpıcı rapora da yansıdı. Çin hükümetinin inkar ettiği 'toplama kamp'larında 3 milyona yakın Uygur Türkü'nün olduğunun belirtildiği raporda özellikle çocukların uğradığı zulüm anlatıldı: Yetişkinler politik eğitim ve endoktrinasyon kamplarında tutsak edilirken çocuklar da devlete bağlı yurtlarda alıkonulmaktadır. Çin hükümetinin 'aileden kopuş'u bir politika olarak benimsediği anlaşılmaktadır.
MELEK GEDİK | KARAR
Çocuk Vakfı, Çin'in Doğu Türkistan'da uyguladığı baskıcı ve asimilasyon politikalarını raporlaştırdı. Vakıf, raporu 'Doğu Türkistan Çocuk Raporu' başlığı ile kamuoyu ile paylaştı.
'Etnik ve Kültürel Soykırım' alt başlığı yayımlanan raporda Uygur Türklerine yönelik baskı politikalarının 2016'da yoğunlaştığı hatırlatılarak şunlar kaydedildi:
EN BASKICI DÖNEM 2016'DA BAŞLADI
"Çin Hükümeti Çin'in kuzeybatısındaki Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi diye nitelediği Doğu Türkistan'da uzun süredir Müslüman Uygurlara karşı sürdürdüğü baskı, asimilasyon ve yıldırma politikalarını özellikle 2016'da Komünist Parti Sekreteri Chen Quanguo'nun Xinjiang Özerk Bölgesi'nin lideri pozisyonuna geldikten sonra tırmandırmaya başladı."
Komünist Parti Sekreteri Chen Quanguo iş başına geldikten sonra 100 bin yeni güvenlik personelinin alındığının belirtildiği raporda, Entegre Ortak Askeri Operasyonlar Platformu'na Uygur Türkleri ile ilgili tüm verilerin yüklendiği aktarıldı.
3 MİLYONA YAKIN UYGUR TÜRK'Ü KAMPLARDA
Raporda 'toplama kampları'nda kalan Uygur Türklerinin sayısının 3 milyonu bulduğu vurgulandı:
"Doğu Türkistan'da gündelik hayat üzerindeki kontrol ve baskı özellikle Uygurlar, Kazaklar ve diğer azınlıkları etkilemekte ve bu uygulamalar ayrımcılığa karşı uluslararası hukukun getirdiği yasaklamaları ihlal etmektedir. Doğu Türkistan'da uluslararası medyanın ilgisi özellikle politik eğitim kampları'na odaklanmış görünmektedir.
Çin hükümeti kamuoyuyla bu kamplarda tutulan kişilerin sayısına dair hiçbir bilgi paylaşmasa da güvenilir kaynaklara göre sayının üç milyon civarında olduğu tahmin edilmektedir. Bu kamplarda tutsaklar günler, aylar ve hatta bir yılı aşkın süre boyunca politik endoktrinasyona mecbur bırakılmaktadır."
ÇİN'İN 'SOYKIRIM' UYGULADIĞI RAPORDA
ABD merkezli Newlines Strateji ve Politika Enstitüsü ve Raoul Wallenberg İnsan Hakları Merkezi'nin ortak raporunda da Çin'in ihlalleri 'Uygur Soykırımı' olarak ele alındı ve 'soykırımı' teşkil hususlar da şöyle sıralandı:
"*Yıkım niyeti,
*Bu niyetin yüksek düzeyde ifade edilmesi ve genel bir plana dönüştürülmesi, Bu niyetin yüksek düzeyde ifade edilmesi ve genel bir plana dönüştürülmesi,
*Uygurların evlerine sözde izleme uzmanı olarak Han Çinlilerinin gönderilmesi ve dahası Han Uygur evliliklerinin teşvik edilmesi, Uygurların sözde aşırılıktan arındırılması amacıyla temerküz kamplarının açılması, kitlesel doğum önleme stratejisinin uygulanması ve bunun zorla kürtajı da içermesi, Uygur çocuklarının yatılı devlet okullarına ve yetiştirme yurtlarına zorla nakledilmesi, Uygur kimliğinin, toplumsal yapısının 7 ve aile hayatının yok edilmesi ve entelektüellerin ve toplum liderlerinin hedef alınması),
*Özellikle Uygur liderlerinin öldürülmesi,
*Uygurların kamp görevlileri ve Uygur evlerine atanan Han kadroları tarafından tecavüz, cinsel istismar, sömürü ve kamusal alanda aşağılanma gibi olayları da içeren sistematik işkence ve zalimane muamelenin neticesinde ciddi bedensel ve ruhsal hasarlar alması,
*Doğumları önleyici yaptırımların uygulanması,
*Ebeveyninin kamplara götürülmesi durumunda Uygur çocuklarının ya devlet yurtlarına ya da Çince konuşulan ve Han çocuk yetiştirme kültürünün egemen olduğu yerlere nakledilmesi."
ÇOCUKLAR İLE İLGİLİ VERİYE ULAŞMAK İMKANSIZ
Toplama kamplarında tutulan yetişkinlere dair bilgilerin çok kısıtlı olduğunun belirtildiği raporda, çocuklar için ayrı bir parantez de açılmış.
Raporda şu ifadelere yer verildi: "Kamplarda tutsak olarak bulunan yetişkinlere dair bilgi ve veriye ulaşım son derece zorken çocuklara dair bilgi ve veriye ulaşım neredeyse imkansızdır. Yetişkinlerin tutuklanmasının aileler üzerinde yıkıcı etkileri olduğu açıktır.
Kamplara gönderilen ebeveynlerin çocukları genellikle devlet yurtlarında kalmaya zorlanmaktadır. Çin dışında yaşayan Uygur ebeveynler ise genellikle zor bir seçimle karşı karşıya kalmaktadır:
Yurtlarında kalıp tutuklanma riskini göğüslemek veya yurtdışına çıkıp çocuklarından ayrı düşmek ve hatta çocuklarıyla irtibatı yitirmek. Ebeveynler eğitim kamplarında tutsak edilirken çocukların da farklı merkezi okullarda eğitime/endoktrinasyona zorlandıkları anlaşılmaktadır.
The New York Times gazetesinin Doğu Türkistan'da çocukların durumuna dair Çinli yetkililerin açıklamaları ile gerçek hayat deneyimlerini karşılaştırmalı bir biçimde ele aldığı haberine göre (2020); Çinli yetkililer Doğu Türkistanlı çocukların merkezi okullarda eğitim aldıklarını iddia etmektedir. Ancak bu Çinli yetkililerin gerçeğin üstünü örtmek için kullandıkları bir ifadedir. Gerçekte yetkililerin merkezi okul diye ifade ettiği yerler yaygın endoktrinasyon kamplarından başkası değildir.
Çinli yetkililer çocukların ebeveynlerinin kamplara gönderildiğini kabul etmekte, bu durumu 'Üç Güç' kavramıyla meşrulaştırmakta ve ideolojize etmektedir. Buna göre, terörizm, ayrılıkçılık ve dini aşırıcılık biçimindeki 'Üç Güç' tutsak edilen insanları tesiri altında bulundurmaktadır. İnanç özgürlüğünün olağan görünümleri olan sakal uzatma ve günde beş vakit namaz kılma gibi davranışları Çinli yetkililerin aşırıcılık diye tanımladığı görülmektedir."
ÇOCUKLARIN DIŞ DÜNYA İLE BAĞLANTISI YOK
Baskı ve asimilasyon politikalarının kamplardan ibaret olmadığının aktarıldığı raporda Uygur Türkü çocukların Müslüman geleneklere göre yetiştirilmesinin de önüne geçildiği vurgulandı:
"Çin'deki insan hakları ihlalleriyle ilgili yayın yapan İtalya merkezli 'Bitter Winter' isimli derginin, anne ve babaları toplama kamplarına gönderilen küçük çocukların kaldığı, 'sevgi dolu kalp' anlamına gelen merkezlerden birini gizlice kayda alarak hazırladığı rapora göre, tam zamanlı olarak yoğun güvenlik önlemleri altında sadece Çince eğitimin verildiği merkezlerde tutulan çocukların dış dünya ile bağlantısı neredeyse yok.
ÇOCUKLARIN DIŞARI ÇIKMASI KESİNLİKLE YASAK
Ayrıca çocukların dışarı çıkmasına izin de verilmemektedir. Etrafı yüksek duvarlar ve dikenli tellerle çevrili söz konusu 'okullar' yoğun biçimde korunmaktadır. Çocukların, ebeveynleriyle ayda sadece bir defa, görevlilerin nezaretinde görüntülü görüşmesine izin verilmektedir. Adının açıklanmasını istemeyen bir anaokulu öğretmeni, verdiği mülakatta, kamptaki çocukların ebeveynleriyle konuşmalarının ardından uzun süre ağladıklarını ve kendine gelemediklerini ifade etmektedir.
"BEN ÇİNLİYİM VE ÜLKEMİ SEVİYORUM"
Merkeze alınan çocukların Çince giriş kaydı evrakları üzerinde yer alan ifadelerde, hem anne hem babası kamplara alınan çocuklar için 'çifte alıkonulmuş aile' tanımlaması yapılmaktadır. Gizli çekim görüntülerinde, tesisin girişinde bir odada toplumsal olaylara müdahalede kullanılan kask, kalkan gibi teçhizatın bulunduğu, askeri kamuflaj giymiş kişilerin çocuklara eğitim verdiği, çocukların tutulduğu yatakhanelerin girişinde Çin haritalarının asılı olduğu, duvarlarda 'Ben Çinliyim ve ülkemi seviyorum' gibi propaganda ifadelerinin yer aldığı görülmektedir. Pekin yönetimi, küçük çocuklara askeri eğitim vermesi için askerler de görevlendiriyor."
Çocukların Pekin yönetimi tarafından uğradığı baskı ve zulüm raporda şu verilerle detaylandırıldı:
"Human Rights Watch’un (2019) ülke dışında yaşayan ve çocuklarıyla irtibatı yitiren ebeveynlerle yaptığı mülakatlara göre, Çin Hükümeti çocukları aile rızası olmaksızın devlet kurumlarına yerleştirmiştir ve ailelerin çocuklarıyla irtibatını koparmıştır.
Bu mülakatlardan bazı pasajlar aşağıdadır:
*Ne zaman sokakta bir çocuk görsem ağlamaya başlıyorum. Gözlerim ağlamaktan perişan oldu.
*Çocuklarımı çok özlüyorum. Nerede olduklarını bilmiyorum. Tüm akrabalarım tutuklandı. Kimse çocuklarıma bakamıyor. Çin hükümetine 50 mektup yazdım. Çocuklarımın özgür bırakılmalarını ve Kırgızistan’a, anavatanlarına gelmelerini istiyorum.
*16 torunum nerede bilmiyorum. Herkes gitti. Onları çok özlüyorum. Hep hayaller kuruyorum. Tüm torunlarımla bir gün yeniden bir araya gelmenin hayalini kuruyorum."
UNICEF DOĞU TÜRKİSTAN'A SESSİZ
"Çin hükümeti kampların varlığını evvela reddetmeyi tercih etmişti. Ancak uluslararası kamuoyunun artan baskısından dolayı 2018 yılında kamplardan 'mesleki eğitim ve yetiştirme programları' diye bahsetmeye başladı. 2019 yılında kampların resmi adı 'mesleki eğitim merkezleri' oldu" ifadelerinin yer aldığı raporda, BM dair birçok uluslararası toplum kuruluşunun Doğu Türkistan'daki zulme karşı tavrı detaylandırıldı ve özellikle UNICEF'in sessiz kalmasına dikkat çekildi.
Raporda UNICEF ile ilgili şu bölüm aktarıldı: "Birleşmiş Milletler'in kaygı duyduğunu açıkça ifade eden çağrılarına rağmen Birleşmiş Milletler'e bağlı örgütlerin Doğu Türkistan'daki insan hakkı ihlallerine dair herhangi bir yüksek sesli çağrısı, raporu veya çalışması mevcut değildir. Doğu Türkistan’da söz konusu insan hakkı ihlallerinin en önemli mağdurlarının başında çocuklar gelmektedir ve örneğin UNICEF Doğu Türkistan'da çocukların durumuna dair sessizliğini henüz bozmamıştır."
'AİLEDEN KOPUŞ' POLİTİKASI İLE BAŞLADI
Raporun sonuç kısmında Çin hükümetine çağrı yapılarak şunlar kaydedildi: "Sonuç olarak, Çin hükümetinin uyguladığı baskı ve asimilasyon politikaları soykırım iddialarını gündeme getirecek boyutlara ulaşmıştır ve bu soykırım sadece yetişkinleri değil, aynı zamanda çocukları da etkilemektedir. Yetişkinler politik eğitim ve endoktrinasyon kamplarında tutsak edilirken çocuklar da devlete bağlı yurtlarda alıkonulmaktadır.
Bu yurtlara ironik bir biçimde sevgi, şefkat vb. isimler verilmekte ve çocukların bu yurtlarda aileleriyle bağları koparılmaktadır. Yurtlarda kalmaya zorlanan çocukların sayısı bilinmemektedir. Çin hükümetinin 'aileden kopuş'u bir politika olarak benimsediği anlaşılmaktadır.
EVRENSEL HAKLAR İHLAL EDİLEMEZ
Söz konusu bu politika ve uygulamaların BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin özellikle 'ayrımcılığa uğramama', 'çocuğun üstün yararını gözetme', 'çocuğun varlığını ve gelişimini sürdürmesini sağlama' ve 'katılım' haklarını açıkça ihlal ettiği ortadadır. Sözleşmeye göre çocukların diline, dinine, ırkına, kültürüne bakılmaksızın evrensel hakları vardır ve bu haklar ihlal edilemez.
ÇİN HÜKÜMETİNE ÇAĞRI
Doğu Türkistan çocukları istisna değildir ve dünya kamuoyu Doğu Türkistan çocuklarının uğradığı hak ihlallerine kayıtsız kalmamalıdır. Çin hükümetinin aileden kopuş politikası ve çocukları devlet yurtlarına ve okullarına zorla yerleştirmesi çocuğun üstün yararı ve katılım ilkelerini açıkça ihlal etmektedir.
Kendi hayatlarını etkileyecek kararlarda çocuklara danışılması gerekir. Çin hükümetini çocuk ve yetişkin ayrımı gözetmeksizin insana ve insan onuruna saygıya davet ediyoruz."