BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, son yayımlanan KHK ile ilgili, Bu madde tekrar ele alınmalı; ya ilgili madde metninde geçen ‘Devamı niteliğindeki…’ ifade çıkarılmalı ya da bu maddede cezai muafiyet elde eden sivillerin dokunulmazlıklarının 15 Temmuz gecesi ve 16 Temmuz sabahıyla sınırlı olduğu, yarın bir gün bir yargıcın yorumuna bırakılmayacak şekilde net bir şekilde yazılmalıdır" dedi.
BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, partisinin genel merkezinde gündeme dair açıklamalarda bulundu. Güneydoğu'da devam operasyonlar esnasında şehit düşen 3 askere Allah'tan rahmet dileyen Destici, "Terörle mücadele Türkiye'mizin en önemli maddelerinin başında yer alıyor. Geçmişte doğru, eksik mücadele yapıldığı dönemler oldu. Ama bugün terörün tüm unsurlarına karşı sonuç alan bir mücadele var. Biz bu mücadeleyi destekliyoruz. Devletimizin, hükümetimizin yanında olduğu ifade ediyorum" dedi.
‘TÜRK-İŞ'İN TEKLİFİ KABUL EDİLMELİ’
Destici, hükümetin asgari ücreti Cuma günü açıklayacağını hatırlatarak "İşçi sendikalarımızın, Türk İş başta olmak üzere talebi çok net ortada. Biz ısrarla vurguluyoruz. Hükümete tavsiyemiz Türk İş'in teklifini gözü kapalı imzalasınlar. İşçi kardeşlerimizle pazarlık konusu yapmasınlar. Bu rakam makul, kabul edilebilir bir rakamdır. Hükümetin bu rakamı imzalamasını önemsiyoruz" diye konuştu. Destici, taşeron düzenlemesi ile ilgili olarak ise, "Bu düzenleme adına hükümete, Cumhurbaşkanımıza teşekkür ediyoruz. En doğrusu meclisti ama iktidar böyle uygun gördü. Neticede bizim derdimiz üzüm yemektir. Dolayısıyla biz sonuca bakıyoruz" şeklinde konuştu.
‘BU MADDE TEKRAR ELE ALINMALI’
Destici, '15 Temmuz darbe girişimi ve devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden sivillere yargı muafiyeti getiren kanun hükmünde kararname (KHK) maddesiyle' ilgili olarak ise şöyle konuştu: "Bu son düzenlemedeki ilgili kanun maddesi metninin hukuk tekniği açısından eksik olması ve içeriğinde barındırdığı muğlaklıktan ötürü kamuoyunda tartışmalar yaşanmaya başlandı. Bu tartışmalar vehim ve kaygı tazyikiyle de birleşince toplum gerilmeye başladı, haliyle siyasetin dili de maalesef yine bozulmaya başladı. Bu madde 15 Temmuz Darbe Girişimini temel ve esas alıyor lakin, ‘…bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında…’ şeklindeki sınırları çizilmemiş, niteliği ve gerekçeleri belirtilmemiş ifadelerden ötürü kafada soru işaretleri üretiyor. Akla gelen ilk soru, gelecekteki eylemlerin 15 Temmuz Darbe Girişimi'nin devamı niteliğinde terör eylemleri olduğuna ‘kim’ karar verecek? Birde ilgili madde bu hâliyle, 15 Temmuz'u değil; bugünü ve yarını da kapsadığı noktasında tereddütleri arttırıyor. Böyle olunca, eylemin türü, şekli, içeriği hakkında niteleme ve sınırlama belirten ifadeler bekleniyor. İşte hükümdeki muğlaklık ve ‘ucu açık’ durum buradan kaynaklanıyor. Bu durumu düzeltmek çok zor bir şey değil. Bu madde tekrar ele alınmalı; ya ilgili madde metninde geçen ‘devamı niteliğindeki…’ ifade çıkarılmalı ya da bu maddede cezai muafiyet elde eden sivillerin dokunulmazlıklarının 15 Temmuz gecesi ve 16 Temmuz sabahıyla sınırlı olduğu, yarın bir gün bir yargıcın yorumuna bırakılmayacak şekilde net bir şekilde yazılmalıdır.
‘İKTİDARDA FARKLI BİRŞEY SÖYLEMİYOR’
Bu konu üzerinde zaten siyasi iktidarda farklı bir şey söylemiyor. Basın toplantılarında yaptıkları izahatı maddeye eklerlerse sorun kalmaz. Hukuk metinleri, yoruma kapalı bir şekilde net olmalıdır. Toplumun mutabakatı ve bu işlerle iştigal eden her kesimden hukukçuların mutabakatı azami seviyede olmalıdır. Dedik ya, zaten bu ilgili KHK maddesi meramını iyi ve net anlatabilseydi, kafaları ve gönülleri tatmin eden bir kanun düzenlemesi ürünü olsaydı, bugün ‘orada onu demek istemediler’ ve ‘burada bunu demek istemedik’ iddiaları ve bahaneleri havada uçuşur muydu? Ortada bir yanlışlık ve yanlış anlaşılma varsa yanlışta direnmenin anlamı yoktur. Diğer yandan bu tür muğlâk ve net olmayan hukuk metinlerinden de ‘iç savaş’ senaryoları üretmekte tehlikeli ve Türk milletinin sağduyu kodlarına aykırıdır. Bu yüzden ne bağcıyla uğraşalım ne de bağla. Maksadımız sadece üzüm yemek olsun. Gelinen aşamada bırakın siyasal görüş farklılıklarından kaynaklanan rekabet ve tartışmaları, ayrıştıkça kendini güvende hisseden toplum olmaya doğru sürükleniyoruz! Siyaset kurumu bu konuyu milli güvenlik meselesi olarak kabul etmeli bu istikamette acilen gerekli tedbirleri almalıdır. Böyle zamanlarda bilhassa aileden başlayarak devletin en tepesine kadar sorumluluk makamında olan herkes bu konuda hassas olmalıdır. Siyasetteki tartışmalı alanlar sokağa taşınmamalı, dış müdahalelere açık hale getirilmemelidir. Keskin ayrışma ve kutuplaşmanın uç sınırlara dayandığı, çevre coğrafyamızın ateş çemberi halini aldığı, hasımlarımızın arttığı ve ülkemizin her türlü dış müdahaleye açık hâle getirilmeye çalışıldığı bu günlerde, başta siyaset kurumu olmak üzere sokaktaki vatandaşımıza kadar herkesi toplumsal barış ve milli birlik noktasında yüksek hassasiyete davet ediyorum."
ANKARA/DHA