Bir vakitler her bayram İslam dünyasına akıl verirdik
Bayram münasebetiyle söylenecek çok söz vardır ama elimiz İslam dünyasının bitmek tükenmek bitmeyen acizliği, geri kalmışlığı ve en fazla da kendi içindeki dayanışma eksikliğine gider.
Dini bayram vesilesiyle bu lüzumsuz özeleştiriyi yapmaya pek heves ederiz. Hoş, bu bahsi açmak için bayramları beklemeye de gerek yoktur; Filistin’den Afrika’ya, Suriye’den Doğu Türkistan’a kadar hemen her bölgede İslam halkları eziyet altındadır. Onlar eziyet altında hayat sürdükçe diğerleri de “Bu halden hiç mi utanmıyorsunuz?” sorusuna muhatap olmaya devam eder.
Bu bayram da durum farklı değildir, malum. Bir öncekinden kötüdür hatta. Sebebi de sır sayılmaz.
Üç aşağı beş yukarı Türkiye dahil bütün İslam ülkelerinin mazlum Müslümanlar politikası aynıdır. Kimsenin kimseye bir cümle fazla edebilecek hali yoktur. Filistin meselesinde bütün ülkeler sözde kükremekte mahirdir çünkü esasında konuşmaktan başka yapılacak hiçbir şey yoktur. Çok konuşmanın hatta bağırmanın sanıldığı gibi mahsuru yoktur; zira İsrail’i himaye eden ABD, İslam dünyasından yükselen tepkileri anlayışla karşılamaktadır. Diledikleri kadar protesto metni, istedikleri kadar BM kınama kararı vesaire çıkarabilirler. Nitekim, bizim de en ağır tepkileri verdiğimiz son 10 yılda, İsrail ilerledikçe ilerledi sonunda Kudüs başkent ilan edildi. İlaveten yeni yerleşim birimleriyle Filistin’in kalbine kadar yerleşti. Tek bir İslam ülkesi Filistin davası için zerre kadar risk almadı; ne ABD’ye karşı ortak reaksiyon düşünüldü ne de uluslararası alanda işe yarar bir diplomatik hamleye cesaret edildi.
Filistin için edilmedi de Uygur Müslümanları için edildi mi? Orası daha kötü, daha acınası… Avrupa olmasa Uygur Türk/Müslümanları’ndan haber alınamayacak noktaya kadar geriledik. Ne Türkiye, ne de bir İslam ülkesi BM nezdinde hazırlanan kınama metinlerine Çin korkusundan imza atamadı. Avrupa ülkelerinin hazırladıkları karar tasarılarına destek bile veremediler. Dahası, birçok İslam ülkesi Çin’in isteğine boyun eğerek Doğu Türkistanlılar’ı “terörist” ilan eden kararları desteklediler. Türkiye ise, soydaşı olan bu topluluğun uğradığı zulüm ve yaşadığı asimilasyon için Çin’e tek kelime edebilmek şöyle dursun, Çin’i peşine takılıp bildirilere imza atan ülkelere de reaksiyon gösteremedi. Bir de Doğu Türkistanlılar’ın Tacikistan üzerinden Çin’e iadesi meselesi var ki; ne olduğunu bilen yok!
Sonuçta biz de İslam ülkesiyiz…
Bayramda İslam dünyasının dertlerini dökerken o bahise kolaylıkla giriyoruz artık. Birbirimizden farkımız yok aslında. Geriledikçe gerileyen demokrasimiz ve krizle yaşamaya alışmış ekonomimiz, kültür ve eğitimde diz çöken halimiz; en nihayet düştükçe düşen toplam kalitemizle o beğenmediğimiz İslam ülkeleri standartlarına doğru gerileyişimizi yazmak yazım. Bayramlarda artık oturduğumuz yerden İslam dünyasına akıl verme imtiyazımızı kaybettik. Hukuk, şeffaflık, eğitim hatta ifade özgürlüğü listelerine bakınca söylenecek lafımız kalmadı çünkü… Herhangi birinde iyi değiliz, birçoğunda iyi olan yerimizden bile isteye feragat ederek, otokrasiyi, içe kapanmayı, diplomasiden uzaklaşmayı ve küçümsediğimiz Ortadoğu usulü hamaseti tercih ettik.
Bir vakitler olduğu gibi, buradan o topraklara bakıp burun kıvırsak, akıl versek ya da sanki bir modelmişiz gibi kurumlansak kimin umurunda? Sözümüz kime tesir eder, etse ne fayda eder? Kendimize ediyor mu acaba? Bayramınız mübarek olsun.