Bir ırkçı Rolling Stones şarkılarına dadanırsa...
Hippi alt kültürünün simgeleşmiş adıydı Çiçek Çocukları... 1960’ların ortalarında ABD’de ortaya çıkıp pek çok ülkede karşılık bulmuşlardı.
“Sevgi, Barış, Özgürlük” (Love, Peace, Freedom) sloganıyla yola çıkmışlardı, savaş karşıtıydılar, özgür bir dünya istiyorlardı. Amblemlerini çiçeklerle yaptılar, silahlarının namlularına çiçek soktular, Vietnam işgaline karşı yürüdüler ve vahşi kapitalizmin yarattığı eşitsizliğe ve yabancılaşmaya baş kaldırdılar... Hayatın kötülüklerine karşı rock müziğine sığındılar...1969’da gerçekleşen Woodstock onlar için adeta bir dönüm noktasıydı. Bu akımın önemli müzik grupları ve şarkıcıları arasında Jefferson Aeroplane, Greathfull Death, Joan Baez, Jannis Joplin, Bob Dylan, Beatles, Rolling Stones, Jimi Hendrix, Carlos Santana, The Who, Lou Reed sayılabilir.
Geçtiğimiz günlerde efsanevi rock müzik grubu The Rolling Stones’un şarkılarını seçim kampanyasında izinsiz biçimde kullanan ABD Başkanı Trump’a dava açmayı planladıkları haberini okuyunca, bir anda Trump’a karşı bütün negatif dualar dans etmeye başladı zihnimde... Bilindiği gibi ABD Başkanı seçim mitinglerinde muhafazakar tabanını coşturmak için Rolling Stones’un 1969 tarihli klasik şarkısı “You Can’t Always Get What You Want”ı kullanıyor. Şarkının bir buklesi şöyle:
/Onu bugün resepsiyonda gördüm
Bardağında kanayan bir adam vardı
Kandırma sanatı üzerinde uzmanlaşmış
kan lekeli ellerine bakarak anlayabiliyordum/
Nasıl yani, özgürlüklerden nefret eden, ayrımcılığın, faşizan duyguların süslü ihtiyarı Amerikan halkını “Çiçek Çocukları”nın şarkısıyla mı kandıracak...
Politikacılar her zaman kandıracak birilerini bulabilirler belki, ama Stones’un olduğu bir dünyanın içine doğmak bir güneş, bir ay, bir de Rolling Stones... Onlar hep var olacak ve hepimiz için özgürlüğün şarkısını söylemeye devam edecekler.
Çünkü onlar hızlı hayatlar, yalanlar, acılar, çabalar, kavgalar; başkaldırı, özgürlük, eğlence, ölüm için söylenegelmiş daha ne varsa hepsini en uçta yaşayıp ayakta kalmayı başarmışlardır.
Yıllar önce 1998 yılında Rolling Stones Ali Sami Yen Statı’nda görkemli bir konser vermişti. O konsere gidemediğim için hep hayıflanmıştım, en sevdiğim şarkılarından birisi olan “I Can’t get no satisfaction”ı canlı dinleyememek benim için önemli bir kayıptı. Çünkü hayatımıza dokunan bazı anların tekrarı olmayabilir. İşte Rolling Stones konseri de o anlardan biriydi ve benim için bir daha tekrarı belki de hiç olmayacak...
Bilindiği gibi onların hikayesi; 1962 yılında, 18 yaşındaki iki yakın arkadaşın; Mick Jagger ve Keith Richards’ın bir araya gelmesiyle başladı. Bu iki arkadaş, ‘Little Boy Blue and the Blue Boys’ adında, kesinlikle umut vâdetmeyen bir grup kurmuştu. İkili daha sonra Brian Jones, Ian Stewart, Bill Wyman ve Charlie Watts ile bir grup kurdu ve Jones; gruba Rolling Stones adını verdi. 1963; Rolling Stones için bir metamorfoz yılıydı. O yıla, idealist bir blues müzik grubu olarak başladılar; yılı, uyuşturucu ve özgürlük kokan şarkılarla tamamladılar. Ve ondan sonra gelen yıllarda Rolling Stones efsanesi büyüyerek devam etti. Müzik akımları, trendler değişse de; grubun yeri hep farklı oldu.
Grubun şu günlerde “Living in a Ghost Town” adında yeni bir şarkısı yayınladı. Mick Jagger, Türkçe’ye “Hayalet Kentte Yaşamak” olarak çevirebileceğimiz bu yeni şarkıda, koronavirüs günlerinde değişen hayat tarzımızdan esinlendiklerini söylüyor.
Şarkının sözleri, koronavirüs salgınıyla birlikte değişen hayatlarımıza atıfta bulunuyor:
“Hayat çok güzeldi / Derken bir anda hepimiz tecrit edildik / Lütfen bitsin artık / Sonu olmayan bir dünyada sıkışıp kaldık”