İklim değişikliğini "varoluşsal bir tehdit" olarak niteleyen ABD Başkanı Joe Biden, karbon salınımını azaltmak için daha fazlasını yapmaya söz vermişti. Ancak Çin uzmanları, bunun ABD’nin Çin rejimiyle daha fazla samimi olmasına yol açabileceğinden endişe ediyor. Uzmanlar, ABD’nin iklim değişikliği konusunda Çin’le işbirliği yapmasını; insan hakları, ticaret ve ulusal güvenlik gibi diğer kilit alanlarda ABD’nin Pekin yönetimine boyun eğmesine neden olabileceğini belirtti.
SELMAN CÖMERT | KARAR
Biden kabinesi, Trump yönetiminin Çin’e karşı sert duruşunu sürdüreceklerini açıkça belirtmiş olsa da, analistler ABD ve Çin ilişkilerinin "iş birliğine dayalı" yönlerine de dikkat çektiler.
The Epoch Times’ta yer alan bir habere göre, Joe Biden seçim kampanyasında, iklim değişikliği ve nükleer silahlanmanın önlenmesi gibi konularda Çin rejimiyle iş birliği yapacağını söylemişti. Biden, "Halk sağlığı ve iklim değişikliği de dahil, bizim çıkarımıza olduğunda Çin’le iş birliği yapabilmek için çalışacağız" demişti. Eski ABD Başkanı Donald Trump’la olan başkanlık münazarasında da Biden, "Paris İklim Anlaşmasına tekrar katılarak Çin’in ona uymasını sağlayacağım" demişti.
Uzmanlar, ABD’nin iklim değişikliği konusunda Çin’le işbirliği yapmasını; insan hakları, ticaret ve ulusal güvenlik gibi diğer kilit alanlarda ABD’nin Pekin yönetimine boyun eğmesine yol açmasından endişeleniyor.
ÇİN: İÇ İŞLERİMİZE KARIŞARAK SİZİ DESTEKLEMEMİZİ BEKLEMEYİN
Komünist Çin rejimi, iki tarafın işbirliği yapabilmesi için kendi şartlarının kabul etmesi gerektiğini bildirmişti. İklim değişikliği konusunda Biden yönetimiyle iş birliği hakkında 28 Ocak’ta açıklama yapan Çin Dışişleri Sözcüsü Zhao Lijian, "Çin, iklim değişikliği konusunda Amerika Birleşik Devletleri ve uluslararası camiayla iş birliği yapmaya hazır" demişti. Zhao, açıklamasında söz konusu Çin-ABD iş birliğinin bir bütün olarak ikili ilişkilerle yakından bağlantılı olduğunu vurgulayarak, "Hiç kimse, Çin’in iç işlerine pervasızca karışarak ve çıkarlarını baltalayarak, Çin’in onları anlamasını ve desteklemesini hayal etmemeli" demişti.
ÇİN ZULMÜ TARTIŞMAYA AÇIK DEĞİL
Çin Komünist Partisi; Doğu Türkistan’da ve Tibet’te azınlıklara yönelik yaptığı zulmü, Hong Kong’daki baskısı ve Tayvan’ın sindirilmesi gibi konuları çıkarlarının en önemli parçaları olarak nitelendirerek tartışmaya açık olmadığını bildirmişti.
CHANG: ÇİN'LE AYNI GEZEGENDEYİZ, İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİ ÖNLEMEK ONLARIN DA MENFAATİNE
"Çin’in Yaklaşan Çöküşü" (The Coming Collapse of China) kitabının yazarı Gordon Chang, Çin rejiminin koyduğu koşullar göz önüne alındığında ABD’yle iş birliği yapmasının mümkün olamayacağını söyledi. Chang, "Çin’in pozisyonu, 'ya bizimle her konuda iyi ilişkileriniz olur, ya da hiçbiri'dir. Bize bu seçim hakkı verildiğinde, 'hiçbirini' seçmeliyiz. Çünkü Çin, yapıcı bir tartışma yapabileceğimiz alanları daraltmaya çalışıyor" dedi.
Çin rejiminin iklim konusunda harekete geçmesini sağlamak için ABD’nin herhangi bir şey teklif etmesine gerek olmadığını belirten Chang, "Çinliler bizimle aynı gezegendeler. Dolayısıyla, iklim değişikliğini önlemede bizimle aynı menfaatleri var, bu yüzden onlara hiçbir şey vermenize gerek yok" dedi.
ESKİ GÜVENLİK DANIŞMANI: ÇİN'LE MÜZAKERE BOŞA ZAMAN KAYBI
Reagen yönetiminde ticaret müzakerecisi olarak görev yapmış olan Clyde Prestowitz, Çin rejimiyle iklim değişikliği konusunda yapılacak herhangi bir müzakerenin zaman kaybı olacağını söyledi. Çin’in sözüne güvenilmeyeceğini öne süren Prestowitz, "Çin, bizim için kabul edilebilir herhangi bir anlaşmayı müzakere etmeyecek" dedi.
Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Yardımcısı Matthew Pottinger da benzer açıklamalarda bulundu. Çin’in müzakere tuzaklarına sıkışıp kalınmaması gerektiğini söyleyen Pottinger, ABD yönetimlerinin; IP hırsızlığı gibi ABD’ye karşı zararlı eylemleri sürdürmesine izin veren yılları boşa harcadığını, Çin’le resmi görüşmelerinde somut sonuçlar vermediğini belirtti.
Öte yandan, Gordon Chang, karbon salınımını azaltmak için ABD’nin, Çin’den alım yapmayı bırakmasını ve nakliye endüstrisinin 'ağır kirletici' olduğunu göz önünde bulundurarak, üretimin tekrar ABD topraklarında yapılmasına başlanması gerektiğini söyledi.