Gençlerin çoğunun kulağına Mehmet Erdem'in sesiyle çalınmıştır bu sözler; ben ise Zülfü Livaneli'den dinlemiştim ilk olarak Hakim Bey şarkısını.
Uğur Mumcu suikastinin yıldönümünde bu abide şahsiyetlerin uğruna canlarını hiçe saydıkları 'gerçekleri yazma'nın ne ifade ettiğini bir kere daha düşündüm.
Öyle bir tarihsel kavşak ki aynı zaman diliminde gerçekleri duyurmak için gençliğinin en güzel yıllarını gerçekleri fısıldamak isteyen insanları korumak için sistem geliştirmekle geçirmiş Julian Assange İngiltere'de bir cezaevinde. Bizler zulmet perdesinin çekildiği ikbalimizi, Assange ise meçhul istikbalini düşünüyor.
Bu sorular ve birbiri ardına zihnime sökün eden düşünceler arasında Netflix'de Bill Gates'i konu alan bir belgesele denk geldim.
Dünyanın en zenginler listesinde uzunca bir süre ilk sırayı, ama devamlı surette mevcudiyetini koruyan Bill Gates, sosyal sorumluluk projeleri ile pek çok hayata dokunuyor.
Kumsala vuran deniz yıldızı hikâyesinde olduğu gibi belki sadece eline alıp, suya kavuşturabildiklerine şimdilik.
Su mu? Evet mesele aslında su kaynakları ve bu kaynakları kirleten kanalizasyon sistemleri ile alakalı.
Belgesel serisinin ilk bölümünde Bill Gates'in kafa yorduğu bir soruna, üçüncü dünyanın kahredici bir sorununa değiniliyor: Kanalizasyon sistemleri ve suların kirlenmesi. Dünyada milyarlarca insan, bizlerin gündelik yaşantısının alelade bir ayrıntısı olan tuvalet ve kanalizasyon imkanından mahrum. Bu atıkların su kaynaklarına karışması ile birlikte yine bugünün dünyasında pekâla önlenebilir olan ishal gibi hastalıklardan ötürü bebek yaşta ölen, 'öte gecelerde büyüyen' milyonlarca bebek.
Bütün bunların konumuz ile ne ilgisi mi var? Bugün Bill Gates ve eşinin kurucusu olduğu vakfın öncülük ettiği, Afrika'da pek çok insanın temiz tuvalet ve atık dönüşüm tesisleri ile hayatına kavuştuğu proje bir köşe yazısı ile başladı...
Belki bulunduğu savaş ve mahrumiyet bölgelerinde yıllarını geçirmiş Nicholas D. Kristof da ıssız ve karanlık gecelerde kendisine bu soruyu çokça sormuştur. "Yazdıklarım neyi değiştirecek?"
Ama bir sabah Seattle'da yaşayan iki kişi, Bill Gates ve eşi Melinda, New York Times'ın serbest kürsü köşesinde Kristof imzasıyla yayımlanan "Üçüncü dünya ülkelerinde su hâlâ ölümcül bir içecek" başlıklı yazısını okuduğunda pek çok insanın hayatı değişti.
Elbette sonucun yazıya okuyan bu iki kişinin, Gates çiftinin Microsoft isimli teknoloji devi şirketlerinden kazandıkları parayı topluma geri ödemek isteyen idealist bir çift olmasıyla da alakası var.
Bu yazıyı okuduktan sonra Gates çifti üçüncü dünya ülkelerinin kanalizasyon problemine çözüm bulabilmek için milyonlarca dolarlık bir kaynağı seferber ettiler. Sonuç, üretilen tuvaletler hem atıkları yok ediyor, hem de temiz içme suyu üretiyor.
Yazmak neyi değiştirecek, neyi değiştirebilir sorusuna bir cevap olabilir belki bir belgeselden alıntıladığım bu küçük hikâye.
Belki bizim burada yazdıklarımızı da bir yerlerde birileri okur; bir sadra şifa olur...
Bir gazetecinin ölüm yıldönümünde, siyaset ve mafya eliyle tehdit edilen bir gazetenin köşesinde bir yazar yazmak hususunda başka nasıl ümitvar olabilir?
Hasılı, yazmaya devam...