Dilek kutusu, istek kutusu, şikayet kutusu kamu ve özel kuruluşlarının duvarlarını hatırı sayılır bir süredir süslüyor. Benim gibi "good citizen" olmaya ahd etmiş takıntılı kimseler dışında kullanan var mı bilmiyorum.
Bu kutuları pek çok kez gördüm ama memnuniyet ve teşekkür için hasredilmiş kutular görmedim hiç. Google görsellerde arama yaptığımda şikayet ve öneri dışında memnuniyet paylaşımı için tasarlanmış kutuların da var olduğunu öğrendim. Yanılıyorsam bağışlayın ama ben şükran ve memnuniyet kutularını işyerlerinde, kamu kuruluşlarında gördüğümü maalesef hatırlamıyorum. Bizde olsa olsa memnuniyet ve şükran muhatabına değil; dostlara söylenecek bir şey olarak telakki ediliyor.
Yaklaşık bir yıl önce çalışmaya başladığım Estonya merkezli şirkette daha ilk günden bir uygulama dikkatimi çekmişti. Kurum içi iletişimde kullandığımız Slack isimli programda #thanks isimli bir kanal vardı. Gördüğümde şaşırmıştım. Bu kanalda şirket çalışanları birbirlerine teşekkür ediyordu.
"Falanca kişiye filanca işteki yardımlarından ötürü teşekkür ediyorum."
"X arkadaşımızın oryantasyon sürecini hızlandıran, Y'nin yardımları için müteşekkirim. İyi ki varsın!"
"Geçen gün vuku bulan sistem hatasını ivedilikle halletmeme yardım eden X arkadaşımıza çok teşekkürler"
"İşte gerçek bir araştırma! X arkadaşımıza teşekkür ediyorum. Kendisinden çok şey öğrendim!"
Daha önce görmediğim türden, fakat ruhuma iyi gelen bir uygulamaydı bu. Böyle bir atmosferde kendinizi sadece güvende değil, aynı zamanda değerli de hissediyordunuz.
Birkaç gün önce şirket çıtayı biraz daha yükseltti. Teşekkür kutusu (Thanks Pot) isminde bir piyango uygulaması başlattı.
Uygulamanın ayrıntılarını okuduğumda ilk aklıma gelen rahmetli Doğan Cüceloğlu'nun "Kimin kime teşekkür edeceği belli değildir" sözü oldu.
Gönülleri fetheden uygulamanın işleyişi basitçe şöyle olacaktı: #thanks kanalında edilen her bir teşekkür için Teşekkür Kutusuna şirket 25 Euro atacaktı. Her ay sonunda da teşekkür eden ve edilenlerin dahil edildiği çekilişle birinciye toplanan paranın yüzde 50'si, ikinciye yüzde 30'i, üçüncüye ise yüzde 20'si armağan edilecekti. Çalışanları birbirlerine şükranlarını belirtmeye teşvik eden bu uygulamayı gerçekten çok beğendim.
Tıpkı üstadın, yazının başlığında da iktibas ettiğimiz sözü gibi kimin kime teşekkür edeceği belli değildi. Bir işbirliği neticesinde arkadaşının işini kolaylaştırdığı için aldığı bir teşekkür, sonra tekrar hem teşekkür edenin, hem şükran duyulanın büyük ikramiyeyi kazanmasına imkân verecekti.
Hayat da böyle değil mi?
Şükran ve rahmetle andığımız Doğan Cüceloğlu'nun sözleriyle bitirmenin tam zamanı:
"Vapura binerken aldığı simitten bir parça koparttı. O anda kuşların bir anda çevresine dans ettiğini fark etti. İçinde oluşan heyecanla simidi kuşlarla paylaşmaya başladı. Simidi böldükçe artıyordu kuşların sayısı. Bir parça daha, bir kuş, bir kuş daha... Ah onun kuşlarıydı artık onlar.
Diğer gün vapura iki simitle bindi. Birini kendisi yiyecek, diğerini kuşlara verecekti. Önce kuşların simidini koparmaya başladı. Küçük parçaları çoğalttı ancak çevrede tek bir kuş yoktu. İçinde tarifsiz bir hüzün, bir acı belirdi.
O an ufka bakarken düşündü ve anladı ki; simidinin olması yetmez. Kuşlara da ihtiyaç var. Son bir keşifle beraber gülümsedi. Kimin kime teşekkür edeceği belli değildi."