Sana minnettarız, amenna. Sen o görkemli medeniyetinle ortaya çıktığın zaman dünya durgun bir göl gibiydi. Kokuşmak üzereydi. O durgun suyun göbeğine bir taş attın da dünya o gün bugündür sürekli bir hareket, durmaz bir gelişme, baş döndürücü bir değişme içindedir. Hayat tazelendi sayende.
Müthiş gelişmelere sebep oldun. Mesafeleri yıllardan, aylardan, günlerden saatlere indirdin. Dünyanın hızına hız kattın. Bindiğimiz otomobil, uçak, tren ve daha nice ulaşım aracı senin eserin. Tekerleği biz icat ettik, ama kağnı arabası hızını geçemedik binlerce yıl. Sıfırı biz bulduk, ama ne yalan söyleyeyim birimizi iki yapamadık sen gelinceye kadar. Ufku gün batımı, ya da gün doğumu hizasından öteye geçmeyen dünyaya fezaları mümkün kıldın. İnkâr edersek çarpılırız maazallah.
Hakkını nasıl öderiz bilmiyorum. İnsanlığı kırıp geçiren nice hastalığın kökünü kuruttun, bunu inkar edemeyiz. Şu anda yaklaşık on gündür muzdarip olduğum şu nezleden bile binlerce insan ölürdü senden önce. En yanık türkülerin yakılmasına sebep olan verem hastalığını yendin, daha ne diyeyim. Şimdilerde korkunç bir canavar gibi her gün birimizi kapıp götüren kanser illetinin ilacını ha buldu ha bulacak diye dünyanın gözü sendedir, bir masal kahramanı gibi sahneye atlayıp bu canavarı alt etmeni dört gözle bekliyorlar, bunu görmemek ve sana medyunu şükran olmamak ne mümkün.
Şu çıkardığımız gazete bile senle hayatımıza girmiştir. Teşekkür ederiz.
***
Hepimiz kabul ediyoruz senin öncülüğünü. Hayata bir düzen, bir plan getirdin. Varlığa yeni anlamlar kattın. Parayı biz bulduyduk, ama ant olsun, sen olmasaydın paranın bu kadar işe yaradığını, yarayacağını imkanı yok bilemezdik. Binlerce teşekkürler.
Sen bizim için her alanda referans oldun. Düşün ki yollara tükürmeyi bile sana ayıp olur diye bıraktık. Sırf senin hatırın için bağrımıza taş basacağız, kokoreç yemeyi de terk edeceğiz, yemin ederim. Senin rızanı kazanmak için neleri terk etmedik ki bunları mı esirgeyeceğiz senden! Bu sözüme mushafa el basmış kadar inan. Bin yıllık alfabemizi mi bir gecede değiştirmedik. Binlerce yıllık kıyafetimizi bile çıkarıp sana benzemek uğruna acayip kılıklara girmeyi mi göze almadık. Bütün bunlar senin için, senin o muhteşem medeniyetinin kara kaşı uğrunadır.
***
Ama son yıllarda sende acayip bir kibir gelişmiş. Aklımızla alay ediyorsun!
Tamam, bütünsel bir akıl geliştiremiyoruz. Biliyorsun, kucağımıza attığın sorunlarla uğraşmaktan vakit bulamıyoruz düşünmeye. Aklımız bölük pörçük bu yüzden, herkese bambaşka bir dert takdir etmişsin de o yüzden hani.
Tamam, birbirimizi yiyip bitiren vahşiler görüntüsünden kurtulamıyoruz. En ufak bir sorunda silahları çıkarıp bitmez tükenmez bir öfkeyle birbirimize abanıyoruz, kabul. Bedenlerimize bombaları bağlayıp kendi ocağımızı havaya uçuruyoruz, elimize keleşi alıp kardeşimize kurşun sıkıyoruz, vallahi doğru. Bize hedef şaşırtmakta üstüne yok.
Ama bütün bunlarda birinci sorumluluk sana ait değil mi? Coğrafyamızı birer açık cezaevini andıran ülkelere sen bölmedin mi? Başlarımıza birer diktatör dikmedin mi? Ömrü boyunca senin emrinden çıkmasınlar diye yüreklerine, devrilme, bölünme korkusunu sen salmadın mı? Onlar birer paranoyak olup bize hayatı zindan ettikçe gelip medeniyetimizi, kültürümüzü, tarihimizi suçlamadın mı?
Öfkemiz biriktikçe, daha da öfkelenmemiz için üstümüze bombalarıyla abanmalarını sağlamadın mı? Onların yetersiz kaldığı yerde sen devreye girmedin mi? Evlerimizde diz üstü çöküp ölmemize sebep olan kimyasalı ellerine tutuşturmadın mı?
Senin açtığın yaralarımızda biriken cerahat bugün patlama noktasına gelmişse ve hatta yer yer patlıyorsa ve saçıntıları yüzüne gözüne bulaşıyorsa bunda senin sorumluluğun bizimkinden kat be kat fazladır be Batı!
Bütün bunlarda hiç sorumluluğun yokmuş gibi hala bizi suçluyorsun. Kitabımızı, dinimizi, peygamberimizi sorumlu tutuyorsun? Bu kibrini daha ne kadar sürdüreceksin?
***
Evet, sen ortaya çıkınca dünya durgun bir göl gibiydi. O durgun suyun göbeğine bir taş attın da o gün bugündür dünya sürekli bir hareket, durmaz bir gelişme, baş döndürücü bir değişme içindedir.
Şimdi düşünmen lazım sevgili Batı, biriken öfkenin cerahati başkentlerine de sıçramışken, attığın taş ürküttüğün bu kurbağalara değdi mi?
Nasıl, insan başkasının hayatının cehenneme dönüşmesi karşılığında yarattığı cennette yaşayabilir miymiş patlayan bombaların gölgesinde…
Sevgili Batı?…