Eskiden hastanelerde vahim derecede yaygın “bıçak parası” ve yolsuz kazanç vardı.
Doktorun muayenehanesinden geçmeden düzgünce muayene olamıyor, neredeyse bıçak parası vermeden hiç ameliyat olamıyordunuz.
Bıçak parası, tıbbi müdahaleyi yapacak hekimin, sorumluluğu gereği yükümlü olduğu görevi yerine getirmek (ameliyatı gerçekleştirmek) için, hastadan resmi ödeme yükümlülüğünün dışında ayrıca kendisi için para talebinde bulunmasıdır.
2000’lerin başından itibaren, doktorlara, maaşlarına ek olarak gerçekleştirdikleri muayene ve ameliyat sayısına göre ödeme yapılmasını sağlayan “performans” sistemi devreye girdikten sonra önemli ölçüde azaldı.
Performans düzenlemesi sonrası, eski yoğunluk ve yaygınlıkta olmasa bile, bu rezalet hastanelerde halâ devam ediyor.
Bu defa, hastalar üzerinden yolsuz kazanç girişimleri yeni ve farklı boyutlar kazandı. Performansa bağlı daha çok ücret alınabilmesi için olur olmaz bahanelerle muayene, tahlil, tetkik ve görüntülemelerin sayısı arttırıldı, gereksiz ameliyatlar gündeme gelmeye başladı.
Düşünebiliyor musunuz? Devletin kadrolu elemanısınız. Devlet, size hastanede mesai saatleri içinde hastaları tedavi ve ameliyat etmeniz için maaş ödüyor.
Hatta, eskiden, ameliyat yapan doktora da yapmayana da aynı maaş ödenmesi sebebiyle ortaya çıkan haksızlığı gidermek üzere, getirdiği performans sistemiyle yaptığınız ameliyat başına ayrıca ücret ödüyor.
Yani az veya çok, bir şekilde maaşınızın dışında emeğinizin karşılığını alıyorsunuz. Ama buna rağmen, ayrıca haksız kazanç peşinde koşuyorsunuz. Devletin işgücünüzü kiraladığı mesai saatleri içinde, kamunun hastane yatağını, araç ve gerecini kullanarak ücretini maaş olarak aldığınız iş için hastadan ayrıca para alıyorsunuz.
Bu açıkça yolsuzluktur, ahlâksızlıktır.
Maaş karşılığı çalıştığınız özel bir mühendislik bürosunda, firmanız adına çizdiğiniz her bir proje için müşterinin firmanıza ödediği proje bedelinin dışında, patronunuzun onayı ve izni olmadan kendisinden ayrıca para aldığınızı düşünün. Yapılanın, bundan hiç bir farkı yoktur. Hatta, mühendislik karşılığı aldığınız fazla para ile sadece patronunuzun hakkına girerken, devlette ameliyat başına aldığınız bıçak parası ile 85 milyonluk tüm ülke halkına karşı haksızlık ve sahtekârlık yapmış oluyorsunuz.
“Efendim, ben bıçak parasını devletin bütçesinden aşırmıyorum, vatandaşın cebinden alıyorum, bunda ne sakınca var?” diyemezsiniz. Hastalar, güle oynaya bu parayı vermiyorlar. Kimse zor durumda kalmasa ve mecbur olmasa size böyle bir ödeme yapmaz.
Hastalardan “bıçak parası” veya “ek tedavi ücreti” olarak kayıt dışı ve elden alınan para, ceza hukukumuzda yerine göre, “görevi kötüye kullanma,” “rüşvet” veya “irtikap” gibi suçlarla ilişkilendirilmiş ve bunlarla ilgili ciddi cezai müeyyideler öngörülmüştür.
Ha devlet okulunda öğretmen öğrencilere verdiği ders karşılığında veya nüfus memuru çocukları nüfusa kaydetme karşılığında iş sahiplerinden para alsın, ha doktor hastalardan yaptığı ameliyat karşılığında para alsın…Bunların üçü de birer yolsuzluk örneği ve kamu hizmetinin yerine getirilmesi sırasında görevi kötüye kullanma fiilini oluşturuyor. Verilen hizmetin tıbbi tedavi veya ameliyat olması, onu diğer kamu hizmetlerinden farklı hale getirmiyor ve görev sırasında para alınmasını meşru ve haklı çıkarmıyor.
“Sağlık hakkı, çoğu durumda öngörülemez ve geciktirilemez bir hak olduğundan, hastanın ve yakınlarının tıbbi müdahalenin ihmal edilmesini veya gereği gibi yerine getirilmemesini kabul etmesi mümkün değildir. Bu sebeple burada, hasta ve hasta yakınlarının, içinde bulundukları hassas ve kritik durumdan yararlanılarak iradelerinin baskı altına alınması ve kendilerinden ‘icbara yakın’ bir zorlama ile menfaat elde edilmesi söz konusudur.”(Eser Erçelik)
Neresinden bakarsanız bakın, bıçak parası, “utanç verici” ve “yüz kızartıcı” bir eylem ve suçtur. Menfaatin, hastanın içinde bulunduğu şartların ve hassas durumun istismar edilmesi suretiyle zoraki elde edilmesi, eylemin haksızlığını ve suç niteliğini daha da ağır hale getiriyor.
Devletin verdiği maaşı ve ek performans ücretini beğenmiyorsanız, orada sizi zorla tutan kimse yok. İstifa edip özel hastaneye geçersiniz veya kendi muayenehanenizi kurup hastalarınızdan istediğiniz parayı alırsınız.
Bundan 3-4 yıl öncesine kadar doktor maaşları, yaygın serzenişleri haklı çıkartacak derecede düşüktü…
O dönemde hekimlerimiz ciddi maaş yetersizliği nedeniyle haklı olarak ülkeyi terk edip Avrupa ülkelerine gidiyorlardı. Malum, “giderlerse gitsinler!”tartışması halâ hafızalarda tazeliğini koruyor.
Son yıllarda maaşlarda %300’e yakın oranda artış sağlayan oldukça ciddi bir iyileştirme yapıldı.
Öyle ki, normal maaş ve performans ödemeleriyle birlikte doktorların eline geçen ücret, Avrupa’da kamuda çalışan meslektaşlarının eline geçen miktarlara yakın bir seviyeye geldi. Hatta Avrupa’da hayat şartlarının daha pahalı, dolayısıyla Türkiye’de satınalma gücü paritesinin daha yüksek olduğu dikkate alındığında, nominal (rakam) olarak daha düşük gözüktüğü durumlarda bile, belki bazı ülkelere göre daha iyi seviyede olduğu da söylenebilir.
Bir çok hekimimiz Türkiye’de durumun daha iyi bir düzeye gelmesi nedeniyle tekrar geri dönmeye başladı. Ülkeyi terk eden 6000 doktorun geri döndüğüne dair haberler medyada yer aldı.
Burada doktor veya sağlık personeli maaşlarının miktarını ve yeterlilik durumunu tartışmıyoruz. Alınan maaşın yeterliliği veya yetersizliği, kişilerin beklenti ve tatmin düzeylerine göre değişebilir nitelikte olması dolayısıyla ayrı bir tartışma konusudur.
İhtiyaçlar ve beklentiler her zaman sınırsız, buna karşılık sağlanan kaynaklar sınırlıdır. Bu noktadan bakıldığında, hiç kimseyi tatmin etmek mümkün olmaz ve bu çerçevedeki tartışmaların sonu hiç bir zaman gelmez.
Sadece, yapılan düzenleme sonucunda, maaşlarının yetersizliği gerekçesiyle yurt dışına giden doktorların geri dönmesini sağlayacak derecede mali haklarının iyileştiğini tespit etmekle yetiniyoruz.
Velev ki, gerçekten yetersiz olsun…
Hiç bir neden veya gerekçe ve bu bağlamda yapılacak karşılaştırmalar, resmi görevin yerine getirilmesi sırasında, hastanın içinde bulunduğu zor durumdan yararlanılarak devletin sağladığı araç ve imkanlarla, devletin binasında yerine getirilen bir hizmet karşılığında, vatandaştan haksız ve yolsuz bir bedel alınmasını haklı ve meşru göstermez.
Cansiperane ve fedâkarca hizmet sunan, mesleğinin hakkını tam olarak veren hekimlere ve sağlık personelimize sözümüz yok!
Fakat, ne yapsanız, hangi tedbiri alsanız olmuyor.
Sağlık hizmetlerinin sunumunda, ilgisizlik, verimsizlik, yolsuz uygulamalar ve yetkilerin kötüye kullanımı yoluyla haksız kazanç sağlama girişimleri bir türlü bitmiyor.
Bıçak parası ve benzeri kazançlar, yalnızca doktordan hastaya para transferi sağlayan sıradan bir olay değildir. Yolsuzluk kategorisindeki diğer eylemler gibi, kamu hizmetinde adalet, eşitlik ve liyakat ilkelerini derinden zedeleyen bir suçtur.
Hekimin yerine getirmekle yükümlü olduğu sağlık hizmetini bıçak parası veya başka bir menfaat karşılığında sunması;
-Hizmetin eşit, adil ve tarafsız biçimde yerine getirilmesi ilkesini zedeler,
-Yoksul kesimleri yeterli ve nitelikli sağlık hizmetine erişmekten mahrum bırakır; zengin ve ayrıcalıklı kesimleri hizmete erişimde daha avantajlı hale getirir,
-Vatandaşların devlete, kurumlara ve topluma olan güvenini sarsar.
Bıçak parasının hala devam etmesi, Türk sağlık sisteminin ciddi bir ayıbıdır ve buna son verilmesi için gerekli tedbirler bir an önce alınmalıdır.
Hastanelerde bıçak parası ve yolsuz kazanç
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.