Türkiye, malum, kara para ile yeterli mücadeleyi yapmadığı için FATF tarafından “gri liste”ye alındı. Ülkemizin onuru adına esef verici olduğu gibi ekonomimize de ciddi zarar verecek.
IMF’ye göre, gri listeye alınan ülkeye yabancı sermaye girişi, milli gelirinin yüzde 7.6’sı civarında azalıyor. Demek ki Türkiye’ye faturası 64.6 milyar dolar olacak!
Evet, ülkemize zaten gürül gürül yabancı sermaye gelmiyor. Ama ülkemizin risk priminin artacak olması faiz borçlarımızı yükselteceği gibi, yatırım yapılabilir ülke görüntüsünü daha da sarsacak.
Oysa uyarılar olmuştu, yolsuzlukla mücadele kanunlarını çıkarmıyorsunuz, gri liste gelebilir diye…
Türkiye 2011 yılında Mehmet Şimşek’in gayretleriyle yapılan düzenlemeler sayesinde gri listeden çıkmıştı, on yıl sonra tekrar gri listeye düştük!
‘KÜLLİYE’YE SORALIM’
Mehmet Şimşek de “laf dinlemediği” için uzaklaştırılmıştı ama birlikte çalıştığı bürokratlardan, uzmanlardan fikir almak gerekmez miydi? Elbette gerekirdi ama 3 Sayılı CB Kararnamesi’yle Cumhurbaşkanı kendisine neredeyse sınırsız azil ve atama yetkisi verdi… Kurumlar daha bir “bizden” hale getirildi….
Yeni durumu, CB Yardımcısı Fuat Oktay’ın sözleri güzel anlatıyor: “İnisiyatif almak istemeyen yöneticiler… Külliye’ye soralım diyorlar.” (11 Mart 2021)
Artık bürokratlar ‘şunlar yanlış’ diye uyarmaktan çekiniyor ama dışarıda bu uyarıları yapan çok isim ve kurum var…
Uzun bir liste yazacak değilim. Prof. Şevket Pamuk’tan bahsedeceğim. Kitap ve makaleleri uluslararası akademik camiada referanslar alan iktisat tarihçimiz… 2014’teki açıklamasında, kurumların iyileşmesinin ekonomiyi iyileştirdiğini ama kötüleşmesinin ekonomiyi bozduğunu belirterek şöyle demişti:
“Bu açıdan AK Parti dönemi de 2007 yılına kadar olumlu bir dönemdir… Ancak AK Parti ekonominin önünü açmak yerine 2007 sonrasında ekonomiyi denetlemeye karar verdi. Partiye yakın yeni zenginler yaratmayı sanki ekonomik alanda en önemli hedef olarak benimsedi… Bu sürdürülemez… AK Parti’nin ekonomi modeli uzatmaları oynuyor.”
Prof. Pamuk’un açıklamasını Bilim Akademisi’nin şu linkinden okuyabilirsiniz:
https://bilimakademisi.org/wp-content/uploads/2014/03/Sevket-Pamuk-WSJ.pdf
Böyle çok uyarılar yapıldı, iktidar kulak verdi mi?..
Uzatmalar ancak 2017’ye kadar sürdü, ondan sonra ekonomide sıkıntılar başladı…
MERKEZ BANKASI 2002
Yargının siyasallaştırılması ile Merkez Bankası’nın bağımsızlığının tek imzalı CB Kararnamesiyle kaldırılması en çarpıcı, en yakıcı örneklerdir.
Yirmi yıl öncesine gidelim. Ecevit hükümeti, Merkez Bankası’nı bağımsızlaştıran kanunu Meclis’ten geçiriyor…
Kemal Derviş kürsüdedir, Merkez Bankası bağımsız olursa diyor:
“Biraz para basalım, şu anda biraz rahatlayalım, seçime üç ay kala… Merkez Bankası bu seçimde bize yardımcı olsun mantığı, artık ortadan kalkmış olur. Hem toplum hem piyasa, içerideki kamuoyu, dışarıdaki kamuoyu, Merkez Bankası’nın, para politikasını bağımsız bir şekilde yürüttüğünü bilir ve… güven gelir. Bence, bu yasanın temel taşı budur.” (Zabıt Ceridesi, 4 Nisan 2002)
Fakat kurumları “bizden” yapınca o “temel taşı” pelteye döndü…
Halbuki kurumların kanunla belirlenmiş liyakat şartlarına göre ve belli süreli görev tanımlarına göre oluşması, modern bürokrasinin birinci özelliğidir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Türkiye anonim şirket gibi yönetilmeli” diyordu. (16 Mart 2015)
10 Temmuz 2018 günlü ve 3 Sayılı CB Kararnamesi ile bu model gerçekleşti.
MERKEZ BANKASI 2021
Dünya ölçeğinde en başarılı Merkez Bankası başkanlarından biri olan Durmuş Yılmaz bugünkü Merkez Bankası’nı anlatıyor:
“Merkez Bankası’nın bilançosu son derece şeffaftı, tabiri caizse bu bilançoya bakan MB’nın ince bağırsaklarını bile görebilirdi. Bu şeffaflık zarar gördü, kayboldu. Ne oldu; mesela dövize doğrudan müdahalelerle ilgili bilgiler paylaşılmadı. Birçok konu karanlıkta kalıyor. 128 milyar doların nasıl satıldığıyla ilgili herhangi bir kayıt yok…” (Sözcü, 30 Ekim)
Ekonomi ne durumda? Kişi başına gelirimiz, 12 bin dolardan 8 bin dolara düştü.
Eleştiriler, uyarılar zamanında dinlenilip ona göre ekonomi yönetilseydi, bugün Romanya’nın gerisine düşmüş değil, refahı daha yüksek, itibarı daha güçlü bir ülke alacaktık...
Hür düşüncenin, eleştirinin değerini görüyorsunuz; ekmeğimizi bile etkiliyor.