Türkiye gibi başka birçok şey konuşabilecek ve buna da ihtilacı olan bir ülkede seçim kampanyalarının gelip PKK, Kandil, İmralı, Öcalan vesairelere dayanması garip değil mi? Topyekûn muhalefetin PKK destekçisi olarak yaftalanması terör örgütüne tarihinde görmediği bir reklam imkanı sağlamıyor mu?
“Bitirdik, yok ettik, kaynaklarını kuruttuk” diye övündüğümüz PKK’yı sanki ülkenin kaderini elinde tutuyormuş gibi sabah akşam konuşmak, toplumun gözünde asla hak etmediği bir önemli unsur gibi sunacak kadar önemsemek terörle mücadele açısından da yanlış değil mi? Bir terör örgütüne bu kadar “siyasal önem” atfetmek en büyük siyasi hata değil mi? Senelerce, “Adını dahi anmayalım, reklamı olmasın” dedikten sonra adını, mekanını, adamlarını, sembollerini tekrar tekrar sayıp durmak neyin nesidir?
***
Cumhur İttifakı’nın artık tamamen bu konuda propaganda yapması, bir süre buna aldırmayan Millet İttifakı’nın da savunmaya geçip cevaplar vermeye başlamasıyla gündemin tümüyle PKK üzerinden gelişmesi en çok kimin işine yarar? Bunu dert edinen biri var mı acaba?
Partilerin ve Cumhurbaşkanı adaylarının birbirlerini terörle mücadele konusunda eleştirmeleri ve daha iyisi için rekabet etmeleri normaldir. Kimi, “Ben daha iyi mücadele ederim” diyebilir, kimi “Terörün köküne inip onu kaynağında bitiririm” diyebilir, kimi de başka yöntem önerebilir. Muhalefet iktidarın yeterince iyi mücadele edemediğini, iktidar muhalefetin yetersiz kalacağını da iddia edebilir. Bir demokraside, hele bizim gibi terör sorunu olan bir ülkede bu çapta rekabet ve eleştiri normaldir. Hatta gereklidir. Ancak, Erdoğan ya da Kılıçdaroğlu’nun, Cumhur ya da Millet ittifaklarının terörle mücadele hassasiyeti konusunda şüphe ileri sürülemez. Terörün her türlüsüyle olduğu gibi PKK terörüyle mücadele de bütün siyasi partiler ve liderlere dair temel veridir, aksi düşünülemez.
Siyasi partilerin terör örgütüyle içi içe olduğu, beraber hareket ettikleri, birbirlerinden istifade ettikleri ve mesela muhalefetin Kandil’den sufle aldığı gibi iddialar gerçek dışıdır. Zira böyle bir şey siyasetin ve eşyanın tabiatına aykırıdır. Türkiye’de hiçbir parti bu ilişkilerle itham edilemez. CHP, İyi Parti, Gelecek, Deva, SP, DP veya bu partilerin liderlerinin PKK’yla mücadele konusunda samimiyeti tartışma konusu yapılamaz. Yapılırsa terör örgütüne hak etmediği bir reklamdan başka sonuç doğurmaz. Birkaç oy uğruna bu paye değmez!
***
Aynı şekilde, AK Parti ve MHP ortaklığının yerel seçimlerde HDP seçmeninin oylarını alabilmek için İmralı’dan mektup getirtmesi ve Öcalan’ın kardeşini TRT’ye çıkarması teröre taviz değil, büyük bir siyasi yanlıştır. Şimdi bunlar olmamış gibi davranıp PKK’yı yeniden kampanya konusu yapması da aynı yanlışın devamıdır.
Terör sorumumuz vardır ve PKK Türkiye’nin başında beladır. Ama, Türkiye gibi güçlü, potansiyel sahibi ve dinamik bir ülkede siyasal ortama bu kadar hakim olacak bir örgüt değildir. Topluma korku salacak ve siyaseti belirleyecek bir güç hiç değildir. HDP’nin yönetimi ve tabanında bile büyük bir kesim dahil, bütün siyasi partiler teröre karşı açık ve kesin tavırlıdır. Hal böyleyken, seçim kampanyasının belagat şehvetine kapılıp terör örgütünü bu kadar konuşulur kılmak bu ülkeye yakışmıyor.
İktidar, muhalefeti hedefe koyarken, muhalefet de iktidarın yakın geçmişteki Öcalan, Kandil, İmralı mesaisini masaya sürdükçe ortaya çıkan tablonun kimin işine yaradığı ortadadır. Terörü sevindiren, Türkiye’yi küçük düşüren bir manzaradır bu.
Siyasetin sorumsuzluğunun bir sınırı olmalıdır. Zaten vizyonsuz ve içeriksiz; ülkenin temel sorunları üzerinde gereken tartışma ve belin fırtınasından yoksun bir siyasi ortam var; seviye daha da düşmemelidir.