Önce, eşi benzeri az bulunur propaganda başarısının hakkını teslim edelim. İktidar, parlamenter sistemden başkanlık sistemine kadar şöyle böyle yirmi seneye yakın süredir 2023 hedeflerini anlattı. Tekrar tekrar anlattı, bu hedeflerin hatırına seçim üzerine seçim kazandı. Ama propaganda başarısı bu değildir. Çünkü hedefler makuldü ve 2023 hedeflerinin gerçekleşmesi pekala mümkündü. Vatandaş, seçmen kendi önüne koyan ve bunları gerçekleştireceğini iddia eden bir iktidara inanmakla yanlış yapmış değildir. İktidar da toplumu inanılmaz bir şeye ikna ederek propaganda başarısı sağlamış değildir.
Propaganda başarısı, aynı iktidarın şimdi 2023 hedeflerini gayet rahat şekilde 2053’e, olmadı 2071’e ertelemesidir. 30 yıllık bu sapmayı sıradan ve sakin anonslarla duyurabilmesidir. Hedefler 2023’te niye tutmadı da 2053’te nasıl tutacak demeden, kooperatif toplantısı haftaya ertelendi, rahatlığıyla işin içinden sıyrılabilmek büyük maharettir. Takdire de şayandır… Bu rahatlık aynı zamanda, ekonomideki kronik kriz haline rağmen iktidarın oylarının hala yüksek seviyede kalmasını da açıklıyor. Her şartta Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve iktidara sınırsız kredi açabilen bir kitle bulunuyor. Erteleme tarihlerindeki sembolleri bile heyecan verici bulabiliyor. İstanbul’dan Malazgirt’e bitmeyen bir heyecan sonuçta…
Bu tabloda, “Aya dört şeritli yol” benzetmesi hiç de yanlış değil, bilakis akla da yatkın. Hedeflerin rahatlıkla ertelenmesinden sonra aksini iddia etmek kolay değildir.
2023’te tahminen 85 milyon civarı nüfusa konulan hedeflerin kapağını açmadan, ihracatın, milli gelirin, enflasyonun vesaire noktasına virgülüne dokunmadan hepsini birden 2053’e kaydırmak da bir başka iletişim başarısı. O gün geldiğinde nüfusumuz kaç olur, dünya nerede olur, teknoloji nerelere ulaşmış olur. Günü gelince bakarız, nasılsa 2071 orada duruyor.
2023 hedefleri makuldü, tutturulabilirdi. Ülkeyi hamaset ve sloganla macera peşinde koşturmak yerine, sabah 9 akşam 5 mesai yapılsa bile Türkiye’de bugün kişi başına gelir 20 bin Dolar’a yakın bir yerde olabilirdi. Salgına rağmen, savaşa rağmen…
Olamadı ve önce tek parti iktidarı, ardından başkanlık sistemiyle bağlanan uzun siyasi istikrar dönemi üretmesi gereken yüksek verimin çok altında bir yere saplanıp kaldı. Bırakın 2023’ü, yıllar içerisinde ulaşılan iyi seviyeler bile hayal oldu. AK Parti bugün vadeyi uzatmak yerine yine kendi iktidarındaki 2013 yılını hedef olarak önüne koysa yeridir. O kadar geriledik, o kadar fırsat kaybettik.
Ülkenin önüne ekonomide hedef koymak demek aslında hukuk ve demokrasi için hedef koymak demektir. Ekonomik kalkınma, muhakkak surette, güçlü, şeffaf ve temel haklara saygılı yargı sistemine sahip olmayı gerektirir. Siyasi müdahalenin mümkün olmadığı bir hukuk düzeni ister. İfade özgürlüğünden vazgeçmeden, serbest piyasa ekonomisine bağlı kalarak, mal emniyeti ve girişim hürriyetinden ayrılmamayı mecbur kılar. Siyasi otoritenin ve bürokrasinin hesap verebilirliği de bir tercih değil mecburiyettir. Her türlü hedef için liyakat ve ehliyetli kadrolar gereği ise olmazsa olmaz sermayedir.
Bizde ise bunlar yoktur; nispeten olanlar özellikle başkanlık sistemiyle birlikte zayıflamıştır. Türkiye ekonomide gerilerken bütün bu alanlarda da gerilemiştir. Hatta önce bu alanlarda gerileme başlamış, müteakiben ekonomi zayıflamaya başlamıştır. 2023 hedefleri, faiz-enflasyon teorilerindeki tutarsızlıktan ve rekabetçi kur gibi hayal ürünlerinden önce hukuk ve demokrasideki gerilemeyle imkansız hale gelmiştir. Kötü ekonomi yönetimi, kaybolan hedeflerin üzerine bir de ekonomik kiriz getirmiştir.
İlan edilen ve tekrar tekrar vadedilen hedeflerin yakınına dahi yaklaşamamak bir yenilgidir. Telafisi ilave bedel isteyecektir. Geride bıraktığımız on yılı aşkın sürede yapmamız gerekenleri yapamamış olmanın önümüzdeki on yıllara çıkaracağı fatura olacaktır. Siyasi egoizm ve günü kurtarma vizyonu! devam ettiği müddetçe Türkiye, muhtemelen daha çok hedef ilan edecek ama hiçbirini tutturamayacaktır.