İnsanlığın büyük problemlerinin olması bir felaket, bunlara karşı çözüm geliştirme becerisini yitirmesi başka bir felaket. Sorunlu ve çözüm üretmekte isteksiz, yeteneksiz ve kayıtsız bir dünyada yaşıyoruz. Şu kadar binyıllık uzak, şu kadar yüzyıllık da yakın tecrübeden sonra; bütün bu birikim yokmuş gibi hala en olmadık adaletsizlik ve acıları yaşayan bir gezegende hüküm sürüyoruz. Sosyal hayat, teknoloji ve bilim akıl almaz tempoyla gelişirken, insanın bir eli bir eli bu gelişmenin sunduğu konforda, bir eli ise en vahşi ve bencil tabiatının emrindedir.
2023, insanlığın hayırsız tabiatının gövde gösterisi yaptığı yıllardan biriydi. Yeterince haksızlık ve adaletsizlik yokmuş gibi giderayak Gazze’den tarihe oluk oluk gözyaşı aktı. Hem de ne gözyaşı… Noel ışıkları yanarken hala çocuklar, kadınlar, siviller öldürülüyor. Ölüm hiç bu kadar normal olmamıştı. Hele bu çağda olamazdı… Neyse ki aynı anda insanlıktan geriye kalan tek umut olan dünya vicdanının sokaklardaki isyanı da büyüyor. Geride kalan senede sığınacak tek liman, büyük şehirlerin meydanlarına taşan bu barış ve dayanışma duygusudur. Gazze’de ölen insanlık dünya vicdanında nefes olmaya devam ediyor, diyebilmek 2023’ün tesellisi oldu. Dünyada vicdan hala ayaktayken gücün, siyasetin ve devletlerin öfkesinin giderek artması da ne büyük bir trajedi… Kim bilir ne kadar daha sürecek ve vicdan öfkeye karşı dayanabilecek mi? Kim bilir?
Küreselleşme gücünü artırırken içe kapanmacı rejimlerin ve siyasal akımların tafrasının artması da geçen yılın kötü bir hatırası… İnsan hakları ve demokrasi eski otoritesini ve referans gücünü koruyamıyor. Batı’dan gelişmekte olan ülkeler kadar tatsız bir rüzgar esiyor. Göçmenlere, öteki olana, etnik ve dini kimliklere karşı yükselen itiraz, makul olanı da etkisi altına alıyor. Daha önce tartışılması dahi düşünülemeyen hak ve özgürlük kalemlerine yönelik tehditler artıyor. En son Fransa, yılı bitirmeden göçmen haklarına ağır bir darbe indiren yasayı, aşağı sağın ittifakıyla kabul etti.
Biz de hiç boş durmadık malum. Yargının hukuki kapasitesi yeterince tartışmalı değilmiş gibi hukukla mücadeleyi Anayasa Mahkemesi’nin kapasına kadar vardırdık. Anayasa’nın açık emrine rağmen hem de… Kötü bir yılı uğurlamak için daha kötü bir örnek bulunamazdı, bulduk. Böylelikle, gelecek yıla sözün gelişi “umutla bakmak” için bile geride bahane bırakmadık. Şaşırma eşiği bir seviye daha yükseldi. Ekonomi politikalarıyla birlikte bu yapılan çok da rasyonel oldu!
Siyasetin muhalif kanadı Mayıs travmasından çıkamazken iktidar, içinde hukuk malzemesi olmadan inşa ettiği yeni tarzın etkilerini ve sonuçlarını gelecek yıl daha çok konuşacağımız artık tahminden öte realite haline gelmiş bulunuyor. Bu durumda, şaşırma eşiğinin yükseldikçe yükseleceğini tahmin etmek de maharet sayılmaz…
2023’te tıpkı hukuk gibi olmayan diğer şeylerin, gelecek yıl hayata geri döneceğini söylemek de hal böyleyken imkansızdır. Eğitim, akademi, ifade hürriyeti, şeffaflık, liyakat, ehliyet gibi yeni düzende değer yitiren kavramlar için iyi bir gelecek görünmüyor. Çünkü tamamı ayak bağı ve güçlü bir iktidar için zararlı fikirleri temsil ediyor. Tek başına beka hepsini birden mağlup etmeye yetiyor. Bekayı korumak için o değerlerin ayakta kalması gerekiyor olsa da!
Yine de lafın gelişine sığınarak bitirelim. 2024’te sağlık, mutluluk, hak, hukuk ve demokrasi olsun. Yurtta ve cihanda…