18 yıl önce bugün…

Mensur Akgün

18 yıl önce bugün Amerika’nın batı kıyısı saatiyle 08.46’da dünyanın şimdiye kadar hiç şahit olmadığı bir şey oldu, Boston Logan Havalimanından Los Angles’e gitmek üzere kalkan Amerikan Airlines şirketine ait bir Boeing 767 uçağı 76 yolcusu ve 11 mürettebatıyla New York’taki dünya ticaret merkezinin Kuzey Kulesine çarptı.

22 dakika sonra bu sefer de içinde toplam 60 kişi olan United Airlines uçağı aynı binanın Güney Kulesini vurdu. Saatler 09.37’yi gösterirken bir başka Amerikan Airlines yolcu uçağının Pentagon’un batı duvarlarını hedef aldığı haberi geldi. 10.03’de ise son uçak söylendiğine göre yolcuları tarafından Washington’a varamadan düşürüldü.

***

Amerika Birleşik Devletleri ilk defa ana karasında bu denli şiddetli, ani ve şok edici bir saldırıya uğradı. Birkaç saat içinde 2996 kişi hayatını kaybetti, 6 binden fazla insan da yaralandı. Kimileri bu saldırıların Amerika’nın derin devleti tarafından düzenlediğini iddia etse de elde edilen bilgiler o güne kadar adı kamuoyu tarafında pek bilinmeyen bir örgüte işaret etti.

7 Ağustos 1998’de Kenya ve Tanzanya’daki ABD Büyükelçiliklerine neredeyse eş zamanlı saldırılar düzenleyerek dikkatleri üstüne çeken El Kaide adlı bu örgüt 1988’de kurulmuş, Afganistan’daki Sovyet işgaline direnişte CIA başta olmak üzere diğer Batılı, Suudi ve Pakistan istihbarat servisleri tarafından kullanılmıştı.

Ama belli ki kimse bu örgütten böylesi bir saldırı beklemiyordu. Amerika hazırlıksız yakalanmış, planlamasını tespit edememiş, rotalarını değiştiren yolcu uçaklarını takip edememiş, 19 teröristin dört büyük uçağı ele geçirerek sisteminin hayati noktalarına saldırmasını ve böylece dünya çapında etki üretmesini engelleyememişti.

Saldırının sonucu içeride bir yandan müthiş bir sosyal ve siyasal dayanışma, diğer yandan bazı özgürlüklerin askıya alınması ve terörle mücadele için yeni devlet kurumlarının oluşturulması, var olanların da yetkilerinin arttırılması oldu. Güvenlik önlemlerinin seviyesi görülmedik düzeye yükseltildi.

Guantanamo’da hakkın ve hukukun olmadığı, insanlığın askıya alındığı bir esir kampı oluşturuldu. Toplumsal anlamda da tepkiler oluştu. İnsanlar dış görünüşüne ve inancına istinaden kötü muameleye maruz kaldı. Şikhler bile sakalları, türbanları yüzünden taciz edildi.

Ancak asıl değişiklik Amerika’nın dış politikasında ve güvenlik önceliklerinde yaşandı. Saldırılardan üç gün sonra Kongre Başkan’a terör saldırılarını düzenleyenlere, planlayanlara ve yardım edenlere karşı güç kullanma yetkisi verdi.

7 Ekim itibarıyla El Kaide’ye ev sahipliği yapan Afganistan’a, daha doğrusu Taliban rejimine karşı müdahale başlatıldı. İki ay sonra da Kandahar düştü, Taliban devrildi fakat savaş günümüze kadar sürdü. Doha’daki görüşmelere ve birkaç gün önce Camp David’de yapılması beklenen “son tura” rağmen “barış” gerçekleşmedi.

Saldırıları Ortadoğu’ya istediği şekli vermek için fırsat olarak kullanan zamanın Amerika Yönetimi, özellikle de Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, Irak’taki Saddam rejimi devirmek için daha ilk günden bahaneler aradı. Müdahale ise 19 Mart 2003’de başladı. Saddam rejiminin kitle imha silahları geliştirdiği ve teröristlere yardım ettiği iddia edildi.

Her iki gerekçe de tabii ki zorlamaydı, zaten daha sonra yapılan açıklamalar, ulaşılan bilgiler bu iddiaların gerçek olmadığını ortaya çıkarttı. Fakat Amerika’nın müdahalesi Irak’ı onlarca yıl geriye götürdü. Maceracı savaşlardan, Kuveyt’i işgal ve kendine bağlama girişimi ertesindeki yaptırım tedbirlerinden bitkin düşmüş olan Irak her anlamda yıkıldı.

***

Teröre karşı savaş El Kaide lideri Bin Ladin de dahil teröristlerin büyük ölçüde yok edilmesine, terörizmin tercih edilen bir eylem biçimi olarak geriletilmesine yol açsa da, teröre zeminde meşruiyet öngören nedenler üstünde ne yazık ki düşünülmesini sağlamadı. Filistin sorunu bırakın çözülmeyi bir yana 18 yıl öncesinden çok daha kötü durumda. Medeniyetler İttifakı’nın kuruluş aşamasında yayınlanan Akil İnsanlar raporunda dile getirilen hiçbir sorun için de samimi çaba harcamadı.

Geriye dönüp baktığımızda askeri-polisiye mücadelenin kaçınılmaz olduğunu görebiliyoruz. Hiçbir devlet kendisine saldıran bir örgüte karşı tepkisiz kalamazdı, ona yataklık eden bir rejime tolerans gösteremezdi. Ama daha akılcı davranabilir, uluslararası normlara sahip çıkabilir, kendi güvenlik çıkarları ve dünyanın geleceği için saldırıları araçsallaştırmayabilirdi. Güç kullanımı kadar siyasete ve diplomasiye de imkan tanıyabilirdi. Belki o zaman El Kaide gerçekten biter, IŞİD diye bir türevi ortaya çıkmazdı…

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.