Tarkan’ın yeni çıkan “GEÇÇEK” şarkısını ilk çalınışından beş saat sonra dinledim. Müzik tercihi açısından çok tarzım olmamakla birlikte hayatımda ilk kez böylesine popüler bir şarkıyı coşkuyla dinliyorum. Galiba sosyal medya hayatımızın rengini, hatta zaman zaman yönünü değiştiren müthiş bir olgu…
Kişisel olarak başta caz ve rock olmak üzere çok farklı müzikleri dinlemek benim için her zaman ekmek, su ve hava kadar hayati bir öneme sahiptir desem yalan olmaz.
Biliyorum biraz abartılı oldu ama, eğer söz konusu şiir ve müzikse, abartılı coşkularım konusunda “elalem ne der” benzeri sözleri umursamayabilirim…
Kim ne diyebilir ki muhtemelen müziğe mesafeli duran bazı çevreler “Allah seni bu şarkılarla haşretsin…” benzeri temennilerde bulunabilirler. Bunu söyleyenlerin Allah adına cennet ya da cehenneme bilet kesme gibi bir yetkileri olmadığına göre çok da önemli değil doğrusu…
Sonuçta şarkı dinliyoruz, şiir okuyoruz… Dolayısıyla müziğin o muhteşem ikliminde bazen Miles Davis, Rolling Stones, John Lennon, Berthoven, Mozart, bazen Dede Efendi, Hafız Post, Münir Nurettin Selçuk, bazen de Sezen ve Tarkan dinleriz.
Müzik konusunda daha rafine beklentiler içinde olan birisi olarak müzikalite açısından değerlendirmeyi bir tarafa bırakarak söylemek gerekirse Tarkan’ın şarkısı, toplumun farklı kesimlerinin duygu dünyalarına dokunan, yaşadığımız dönemin ruh halini yansıtan müthiş bir buluş ve de fıkır fıkır bir şarkı…
Nitekim şarkının ilk seslendirilişinin üzerinden iki gün gibi kısa bir süre geçmesine rağmen şimdiden Youtube’da 10 milyonun üzerinde kişi izlemiş…
Milyonların neredeyse hep bir ağızdan söylemeye can attığı “Geççek” şarkısının Türkiye’nin siyasal ve toplumsal gündeminde baş köşede yer alması doğrusu biraz tuhaf. Evet Tarkan gibi bir pop starın yeni çıkan klibinin, müzik listelerinde ilk sıralarda yer alması ve de müzikseverlerin ilgisine mazhar olması son derece doğal. Ama eğer yeni bir klip müzikseverlerden çok siyasi tartışmaların baş gündem maddesi haline geliyorsa, orda izaha muhtaç bir durum var demektir.
Açıkçası iktidar çevrelerinin bu şarkı üzerinden muhalefeti suçlaması çok anlaşılabilir bir durum değil. Sonuçta bu bir şarkı, muhalefet manifestosu filan değil, telaşlanacak bir durum yok yani…
Anlaşılan iktidarın etrafında konuşlanan bazı çevreler bugünlerde biraz fazla alınganlar, bu yüzden de “Gitçek gitçek geldiği gibi gitçek / Her şeyin sonu var, bu çile de bitçek / Oh oh zilleri takıp oynıycaz o zaman” gibi dizelerin iktidara yönelik söylendiği duygusuna kapılmışlar.
Bilmem farkında mıdırlar ama içinde “bu çile de bitçek” dizesinin yer aldığı bir şarkıya abartılı tepki vermek, bir bakıma ülkenin böyle bir hal içinde olduğunu kabul etmek anlamına gelir ki herhalde hiçbir iktidar böyle bir durumu kabul etmeyecektir.
Nitekim eleştirilerin ardından şarkıyı hangi duygularla kaleme aldığını açıklayan Tarkan da diyor ki: “Bir yıl kadar önce ruh halimin çok iyi olmadığı bir dönemden geçtim. Pandemi, dünyada olup biten üzücü olaylar, insanlığın endişe verici gidişatı, doğanın yok edilişi gibi bir sürü şey beni çok olumsuz etkilemiş, umudumu kaybeder gibi olmuştum. O anlarda bu şarkının melodi ve sözleri içimde yankılandı.”
Elbette şarkının mucidinin söylediklerine itibar etmek durumundayız. Ancak böyle durumlarda önemli olan şarkının toplumda nasıl bir karşılık bulduğudur. Şunu biliyoruz ki bu şarkı, içinde yaşadığımız sıkıntılı Türkiye atmosferinde hepimize iyi geldi…
Mesela ülkeye ilişkin umutlarını kaybeden ve gelişmiş dünyada gelecek arayışı içinde olan gençler, kısa süreliğine de olsa bu şarkıda durup kendilerini dinlemeyi isteyebilirler…
Ekonomik sıkıntıdan, adaletsizliklerden yorulan geniş kitleler şarkıdaki “Geççek geççek elbet bu da geççek” dizeleriyle umutlarına, hayallerine yaslanıp nefes almayı deneyebilirler.
Herhalde siyasi iktidar da, farklı siyasi aktörler de bu ülkede yaşayan insanların hayallerini, umutlarını tazeleyen şarkılara ses vermesinden, kollarını kaldırıp oynamasından rahatsız olmayacaklardır.
Korkmayın ve ülkeye güvenin… Kimimiz Sezen’le, kimimiz Tarkan’la, kimimiz Ahmet Kaya ile, Kimimiz Aşık Veysel’le, kimimiz Neşet Ertaş’la, kimimiz de Ruhi Su ile şarkı söyleyelim…
Geççek, geççek sabrın sonu selamettir…