Sanayileşme ve kalkınmışlık bakımından bugünkü Türkiye, elbette yirmi beş yıl önceki Türkiye değil. Bugünkü Türkiye’yi yirmi beş önceki Türkiye’yle karşılaştırdığımızda, çok büyük bir sıçrama olduğu görülür.
Bu dönemde Türkiye ekonomisinin rakibi olan ekonomiler de boş durmadı ve onlar da çok büyük sıçramalar yaptı.
Aşırı veri ve rakam kullanmadan şu söylenebilir: Türkiye’nin son yirmi beş yılda dünya ekonomisinden aldığı pay, kambiyo kurunun etkisiyle zaman zaman artıp azalmasına rağmen % 1 civarında seyrediyor.
Türkiye Gümrük Birliğine girmekle ekonomisinin daha fazla gerilemesini önledi fakat dünya ekonomisinden aldığı payı artırma ve atılım yapma imkânını da azalttı.
Gümrük Birliği ülkeleri kendi içlerinde, teknolojik seviye bakımından adeta bir piramit oluşturmuşlar. Piramidin dibinde, en düşük teknolojik ürünler üretme görevi, Türkiye dâhil eski doğu bloku ülkelerine verilmiş; böyle olduğu için de yüksek teknoloji ürünü üreten yabancı firmalar bile Türkiye’ye gelmiyor.
Türkiye’de yatırımı olan yabancı sermayeli şirketlerin neredeyse tamamının geliş tarihi Gümrük Birliği’nden öncedir.
Türkiye’nin Gümrük Birliğine girmesiyle başka şirketlerin de gelmesi ve teknolojik seviyenin artması bekleniyordu; tam tersi oldu, bazıları üretim tesislerini kapatıp ithalata başladı, mesela OPEL.
Mevcut uluslararası şirketler de, yurtiçi tüketim maddeleri pazarımızda çok yüksek paya sahip oldukları için ithalatlarını artırdı.
Sürekli tekrarladığım bu görüşler, Türkiye’de ittifakla görmezden geliniyor.
Peki, “Türkiye’nin elini tutan mı var, kendisi yüksek teknoloji ürünleri üretsin” diyemez miyiz?
Bunun için Türkiye’nin patenti kendisine ait ve bütün dünyada talep edilebilecek ürünler üretmesi gerekiyor.
Maalesef Türkiye’de ar-ge’den başlayıp, ürün keşfetmek sonra da bu ürünün küresel çapta patentini almak ve dünyanın muhtelif bölgelerinde üretmek gibi bir yeteneği, bir geleneği yok.
Başkasının makinasıyla üretilen hiçbir ürün, o makine tasarımcısının ufkunu aşamaz.
Bu işlerin kamu tarafından fedakârlıklara katlanarak desteklenmesi gerekiyor. Bu destek olmadığı için bütün engelleri aşarak ürün keşfetmiş şirketler bir süre sonra ya ağır rekabetle veya satın alınarak rakipleri tarafından etkisiz hale getirilir.
Bizim yöneticiler de yabancı sermaye geldi diye hava atarlar.
En güzel örnek TOGG yatırımı olarak gösterilebilir. Tarihte ilk defa Türkiye, yepyeni bir teknoloji konusunda bütün dünyayla aynı anda başlangıç noktasında buluştu.
Türkiye’nin ne yapması beklenir? Yemeyip içmeyip, bulduğu her kaynağı bu elektrikli araç işine aktarması.
Peki, ne yaptı?
Doğrusu çok iyi bir başlangıç yaptı fakat şimdi bu yatırımı batırmaları için Çinli şirketlere teşvik üstüne teşvik veriyor.
Türkiye’nin yapması gereken en doğru politika, ithal otomobillerden alınacak vergilerin TOGG’un gelişmesine aktarılması olmalıydı.
Türkiye tam tersini yaptı: BYD’den alması gereken vergileri, almayarak adeta BYD’ye iade ederek, BYD’nin Türkiye’de bir yatırım yapmasına izin verdi.
Bu ballı börek teşvikleri gören diğer Çinli şirketlerin de Türkiye’de yatırım yapmak isteyeceği kesin.
Türkiye, Çin menşeli araçlara, Avrupa’da üretilen araçlardan almadığı ilave %40 gümrük vergisi uyguluyor.
Peki, ithalat durdu mu? Hayır.
Varsayalım ki Çinli firmalar %10 gümrük vergisi uygulanırken para kazanıyorlardı.
Gümrük vergileri %40’a yükseltildi ve fakat Chery fiyatlarında çok düşük oranda zam yaptı; buna rağmen satışları yüksek oranlarda devam ediyor.
Ocak-Eylül 2024 döneminde Çinli Chery şirketi 48.000 otomobille en çok satılan ithal otomobil markası olmuş.
Eğer gümrük oranları artırılmasaydı Çinli Chery şirketinin, pazarın daimi hâkimi olacağı kesindi.
Peki, nasıl oluyor da Chery, gümrük vergileri artmasına rağmen satışlarına devam edebiliyor.
Çok kısa cevap: Çünkü arkasında Çin devletinin desteği var.
Şirketler ürettikçe öğrenir, öğrendikçe teknolojik sıçrama yaparlar; Çin devleti Chery’ye öğrenme bedeli yerine geçebilecek finansal destekler verdiği çok açık.
Ak Parti varken Türkiye ne uzar ne kısalır, diye yazsam muhalif okuyucular, eminim bu cümlemi çok beğenirler.
Gerçekte, bu kafa yapısı eski ve yaygın bir kafa yapısıdır.
Bu yazının özünde içkin kaygıları taşıyan bir zümre ve odak yoktur Türkiye’de.
Sayın Cumhurbaşkanı TOGG’u üretmek için eşi benzeri olmayan gayretler göstermişti; biz de sanayileşme zihniyeti gelişiyor diye umutlanmıştık; bugünlerde bu tavrı göremiyoruz, sebebini bilemiyorum.
Bize derler %1; bazen uzar bazen de kısalırız.