Müritlerini “haşhaş”ın da yardımıyla birer robota çevirerek bunları bazen düşmanlarını alt etmek üzere bazen de düpedüz bazı makamlara ve bazı şahıslara para karşılığında kiralık katil hizmeti vermek üzere silah gibi kullanıyordu Hasan Sabbah. (Bugün batı dillerinde suikast-suikastçı anlamında kullanılan “assasin” kelimesi köken olarak Alamut Şeyhi’nin müritlerine verilen “Haşhaşi” adından geliyor.) Aralarındaki sayısız benzerlikler dolayısıyla Fetullahçılara da bugün Haşhaşi diyoruz ki son olarak 15 Temmuz gecesi yaptıklarını gördükten sonra bunlarla ilgili hüsnüzan beslemenin mümkün olmadığını ve bu adlandırmanın ne kadar isabetli olduğunu herkes gördü.
Ama FETÖ’nün tarihteki tek benzeri Hasan Sabbah ile Haşhaşî fedaileri değil tabii. Konuşma becerileriyle, olmazsa olmaz teatral yetenekleriyle ve elbette insanları kandırmaya yetecek kadar bilgileriyle etraflarına topladıkları kişileri parmaklarında oynatarak toplumsal güç ve siyasi nüfuz kazanan Fetullah gibi adamların örneği tarihte çoktur.
En fazla bilinenlerinden biri Rus papazı Rasputin’dir bu tarz adamların. Bizim kuşak daha çok Boney M grubunun meşhur şarkısından bilir bu ismi. Rasputin’in müthiş bir ikna gücü olduğu, karşısına alıp konuştuğu herkesi kolayca etkileyebildiği söylenir. Hatta sadece insanları değil, vahşi atları bile konuşarak sakinleştirdiğine ilişkin bir hikâye de var. Aslında bu hikâyeden anlaşılan şey adamın “hipnoz” yeteneğine sahip olduğundan ibaret. Ama bunu kendisinin “doğaüstü güçleri olan bir kişi” olduğunu göstermek amacıyla kullandığı belli. Gençlik yıllarında “Meryem Ana’nın kendisine göründüğünü” iddia ederek kendisini bir aziz olarak göstermeye çalıştığı ve etrafına birtakım insanları topladığını da hatırlarsak masum bir papazla karşı karşıya olmadığımızı anlarız herhalde.
***
Gençlik maceralarının ardından Rus başkenti St. Petersburg’u mekân seçen Rasputin ikna gücünü ve dinî bilgilerini kullanarak önce saygın bir din adamı olarak kendisini tanıtıyor topluma. Ardından “şifacılık” özelliğini devreye sokarak Rus Çarı’nın oğlunu iyileştiriyor ve sarayda kendisine mutena bir yer açıyor. Derken devlet işlerine müdahale edebilecek derecede nüfuz kazanıyor. Öyle ki bakanlar kurulunun belirlenmesinde bile etkili olduğu söyleniyor. Devlet yöneticileri bu cerbezeli papazın varlığından rahatsızlar. Alman ajanı olduğuna dair söylentiler yayılıyor. “İnsanın arınmak için günah işlemesi gerektiği” gibi tuhaf dini görüşleri ve dine hiç de uygun düşmeyen yaşayışı yüzünden Rus Ortodoks Kilisesi’nin de öfkesini çekmiştir zaten. Derken ülkeyi bu adamın elinden kurtarmak gerektiğine inanan hanedan üyelerinden bir prens harekete geçiyor. Prens ve adamları Rasputin’i öldürüyorlar. Anlatılanlar doğruysa bu operasyona katılan bir İngiliz istihbarat görevlisi papazın alnının ortasına ateş ederek işi tamamlıyor. Yıl 1916. Cihan Harbi’nde Rusların müttefiki olan İngilizler iki ülkenin ortak çıkarlarına tehdit olarak gördükleri Rasputin’in ortadan kaldırılmasında fayda görmüş olmalılar.
***
Rasputin hikâyesine çok benzeyen bir hadise de Osmanlı Sarayı’nda yaşanıyor. Çocuk yaşta padişah olan “Deli İbrahim”in annesi Kösem Sultan, özel hayatını etkileyen bazı psikolojik sorunlar yaşayan oğlunu iyileştirmesi için zamanın namlı üfürükçülerinden birinden yardım ister. Derken yaptığı tedavi başarılı olan “Cinci Hoca” sarayın en önemli adamlarından biri haline gelir. O da tıpkı Rasputin gibi devlet işlerine karışacak derecede nüfuz sahibi olmuştur. Aynı zamanda da muazzam bir servete kavuşmuştur. Medrese mezunu bile olmadığı halde sarayla ilişkileri sayesinde getirildiği kazaskerlik görevini paraya tahvil etmeyi becermiştir çünkü. Ama sonunda tıpkı Rasputin gibi Cinci Hoca da “devlet çıkarları” adına duruma el koyan bürokrasinin hışmından kurtulamaz.
***
Her ne kadar toplumsal güç ve siyasi nüfuz kazanma yöntemi itibarıyla daha çok Hasan Sabbah’ı andırıyor olsa da Fetullah Gülen’in karakterinde de Rasputin şarlatanlığından ve Cinci Hoca entrikacılığından aşağı kalmayacak bayağılık damarları var. Ama ne olursa olsun yol bitti… Geçmiş yıllar boyunca suret-i haktan görünerek sergilediği hizmet şovlarıyla, değme tiyatrocuda olmayan oyunculuk ve ikna yeteneğiyle, hepsinden kötüsü dini bilgisiyle birçok iyi niyetli insanı kandırabilen Fetullah Gülen ve hempaları için de yolun sonu geldi... Yalanla kurulan düzen ne olursa olsun payidar olmuyor.