Ankara’nın çok şişmanladığını yıllardır yazıyorum. O nedenle şimdi yeniden aynı tabloları vermiyorum.
Ankara çok dağıttığı için çok topluyor.
Giderler hiç azalmıyor, tersine verilen seçim vaatleri ile arttıkça artıyor.
Ama tıkandık. Hem de nasıl tıkandık.
Gelin bazı verilere bakalım. Ve 2019’u nasıl yaşayacağımızı hep beraber çözelim:
Ekim ayında yıllık enflasyon %25,24. Ama ekim ayında vergi gelirleri sadece %6,5 arttı. 10 aylık toplam artış ise %17,9
Perakende satış cirosu ise ilk 8 ayda nominal yüzde 19,9 artıyor (reel ise %5,6 artış). Ama ağustos ayında ciro reel olarak yüzde 3,1 azalıyor. 2015/Temmuz ayından sonra ilk kez satışlar reel olarak geriliyor.
Anlayacağınız esnafın, marketlerin vs ciroları reel olarak azalıyor. Tüketimde sıkıntı var. Neden mi: Çünkü gelir azaldı.
İstihdam verileri ne diyordu: İşsiz sayısı hızla artıyor. Artış aylar itibari ile şu şekilde:
Mayıs 50 bin kişi
Haziran 179 bin kişi
Temmuz 216 bin kişi
Ağustos 139 bin kişi
Mevsim etkisinden arındırılmış istihdam verileri de bu yılın başından ağustos ayına kadar geçen sürede 445 bin kişinin işsizler hanesine yazıldığını gösteriyor. Ama asıl büyük kayıplar eylül ve ekim aylarında. İŞ-KUR verileri kayıtlı işsiz sayısının bu iki ayda 463 bin kişi daha arttığını gösteriyor. Buna bir de kayıtsız işsizleri ekleyin. Rakam gerçekten ürkütücü...(En az 550-600 bin yeni işsiz)
Ülkemizde İşsizlerin sayısı artık 4 milyonun üzerinde.
İşsizlikle beraber gelir de azalınca bu durum tüketime yansıyor. Tüketim azalınca üretim de azalıyor. Eylül ayında imalat sanayinde üretim kaybı yüzde 3,2. Ki, ihracat sayesinde krizden en az etkilenen alan sanayi sektörü oldu.
Önümüzdeki yıl seçimler var. Kamu personeline en az yüzde 20 zam kesin. Hatta ekstra kolaylıklar da verilmek zorunda. Çünkü 24 Haziran seçimlerinde devlet çalışanlarına epey söz verildi. Bu ne demek: Kamunun aylık personel gideri 20 milyar lirayı aşacak.
Emeklilere zaten her dini bayramda 1000’er TL harçlık keseden çoktan çıktı bile. Bunun bütçeye maliyeti yaklaşık 24 milyar TL.
Bir de ne var biliyor musunuz? Hazine garantili projelerin kullanılmayan bölümlerine ödemeler. Hani geçilmeyen köprü ve yol paraları. Gidilmeyen şehir hastanelerinin parası. Uçulmayan havalimanlarının parası...
Hakan Özyıldız blog yazısında Ferhat Emil’in tablosunu vermiş. 2019 yılında Hükümet bu projeler için 13,7 milyar ödeme öngörüyor. Siz bunu biraz daha fazla düşünün derim.
Bu yıl bedelli askerlik, imar affı vs ile epey para topluyoruz. Bu para sayesinde bütçe açığı çok olmayacak diyoruz ama daha şimdiden ilk on ayda açık 35 milyar liradan 62 milyar liraya çıktı bile.
Şimdi 2019 yılını düşünelim. Arızi gelirler artık öyle olmayacak. Vergi derseniz zaten reel olarak azalıyor.
O zaman ne olacak?
Bütçe açığı nasıl disiplin edilecek?
Yüksek bütçe açığı ve yüksek kamu borçlanma politikasına geri mi dönülecek? Yani 90’lı yıllara yeniden merhaba mı diyeceğiz. Yoksa zaten bunalan topluma yeni vergiler mi yüklenecek.
Ya da Ankara zayıflamayı göze alacak mı?
Ben size biraz daha gelecek açısından bilgi vereyim. Bu toplumda şu an yaş ortalaması 32 ama hızla yaşlanıyoruz. Önümüzdeki 5-10 yıl içinde emekli sayımız o kadar çoğalacak ki, bütçenin şu an yüzde 20’sini zaten SGK’ya aktarıyoruz. Bu oran daha da artacak.
Bir de kamu personel sayısı ve maliyeti o kadar artıyor ki, buna bütçe nasıl dayanacak ben de bilmiyorum.
Ve daha da sorunlu alan şu: O kadar çok Hazine garantili projeler sürüyor ki, bunlar boş boş duruyor ve Hazineden her yıl artan tutarda bunlara para ödenecek. Daha Çanakkale Köprüsü bile devreye girmedi. Daha devreye girmeyen sayısını bile bilmediğim şehir hastaneleri var. Daha yapımı süren ama kullanımı nerede ise imkansız havalimanları var.
Hepsine Hazine gelir garantisi verdi. Ve önümüzdeki yıllarda bu projelere milyarlarca lira akıtılacak.
Sizce devletin kasasında vatandaşa hizmet için hiç geriye para kalacak mı?
Şimdi cicim ayları. Projeler devam ediyor ama ödemeler daha yeni yeni başlıyor. Şimdilik 13 milyar vs diyoruz. Bir kaç yıla bu rakam 25-30 milyar liraya çoktan ulaşır.
Gelecek nasıl? Parlak mı? Siz karar verin...