Ahmet Davutoğlu, Türkiye’nin dört bir yanında “Duruş” konferansları veriyor.
Davutoğlu’na karşı üç senedir fevkalade iyi örgütlenmiş bir itibarsızlaştırma kampanyası yürüten fitne-fesat ehline kötü haber: Göreve seçimle gelen son başbakanımızın konuştuğu konferans salonları dolup taşıyor.
Geçen gün Karabük’te de öyle oldu.
420 kişilik salon yetmedi Davutoğlu’nun duruşunun celbettiği Karabüklülere.
Oradaki konferansında “Pelikan” komplosuna da değindi Davutoğlu; insanların şahsiyetini, haysiyetini, izzetini yok etmek için seferber edilen “iletişim teröristleri”nin iğrençliğine dikkat çekti.
Gençlere, sahte kimliklerin arkasına saklanmadan delikanlıca konuşmayı telkin etti.
Bazı gazeteler (Davutoğlu ‘cıs’ olduğu için çok az sayıda gazete) ve internet haber siteleri bunu haber yaptı.
Facebook ve Twitter’da bunun epey yankısı oldu.
Çokça konuşuldu bu.
İyi oldu.
Davutoğlu’nun konferanslarının esas konusunu teşkil eden DURUŞ – Gençlerle Yüz Yüze kitabındaki hayatî konular da çokça konuşulsa daha iyi olur.
Meselâ, “Ahlâkın Güç İle Sınavı” bölümünde geçen güç zehirlenmesi bahsi…
***
İktidarı kendi mülkü gibi görmek, onu herkesten kıskanarak kendi tekeline almak, sonra da iktidar tekelini kaybetme korkusuna kapılmak; “Siyasi güç alanında bu aşamaya gelindiği, biri diğeriyle çelişkili iki psikoloji ile kendini gösterir. Bir taraftan gücün zirvesine ulaşıldığı inancına dayanan aşırı bir özgüven, diğer taraftansa böyle bir gücü korumanın zorluğunun getirdiği kaybetme korkusundan beslenen yalnızlaşma duygusu.” diye anlatıyor Davutoğlu.
Devamı:
“Elde edilen gücü korumanın ancak daha büyük bir güç elde etmekle mümkün olabileceği düşüncesi bir kısır döngü oluşturur. Her bir döngüde güçle birlikte sorumluluk da artar, her sorumluluk artışı daha fazla güç ihtiyacını beraberinde getirir. Sorumluluk ve gücün bu derece odaklaşması gücün kaybedilme riskini de en üst düzeye çıkarır...”
“Bu aşamaya gelen güç zehirlenmesi riskini azaltmanın biri insani unsur, diğeri sistemle ilgili iki yolu vardır. İnsani unsur bağlamında böylesi bir riskin en etkili panzehiri gücü ve sorumluluğu paylaşacak güçlü şahsiyetlerin varlığıdır. Hangi düzeyde olursa olsun, iktidar gücünü kullananların çevrelerinde güçlü şahsiyetler bulundurması, gücün olduğu kadar sorumlulukların da paylaşılmasını beraberinde getirir. Paylaşılan sorumluluk, gücü kaybetme riskinin sonuçlarını paylaştırarak kolektif bir gücün korunmasını sağlar.”
“Tarihi tecrübenin gösterdiği bir gerçek var: Güçlü liderler devletleri tahkim eder, ortak akla dayalı kolektif güç ise kalıcı kılar…”
“Sistemik panzehir ise gücün, daimi bir mülk olarak elde edilmesini engelleyecek ve onun bir emanet olduğunu sürekli olarak hatırlatacak bir meşruiyet temeline sahip olmaktır…”
***
Bazı illerde gençler “Duruş Okuma Grupları” oluşturmuş.
İyi haber.