Birisi karşınıza geçip “Türkiye’de demokrasi cephesinin öznelerini sayayım mı” diye sorsa ve devam etse: “1) Kemalistler 2) Kürtler 3) Cemaatçiler 4) Liberaller… Bu güçleri birleştirirsek demokrasiyi kurtarırız”!...
Üstelik “liberaller” diye işaret edilenlerin AKP’den ölümüne nefret eden bir aydın çevresi olduğunu; “Kürtler” denildiğinde asla AKP’yi destekleyenlerin değil, PKK’nın etki alanının kastedildiğini; Cemaatin de, bildiğimiz sızmacı örgüt olduğunu biliyorsanız, nasıl karşılarsınız onun bu çağrısını? Onun “demokrasi tasavvuru” hakkındaki fikriniz ne olur?
Var bu ülkede böyle “derin demokratlar”…
***
“AKP’nin karşısında dört grup var, Kemalistler, Kürtler, Cemaat’e yakın olanlar ve “demokrat” kavramını kullanmayı bile beceremediğimiz için “liberal” demeyi tercih ettiğimiz insanlar.
Doğan grubu… Kemalistleri, Kürtlere, “paralel” dedikleri Cemaat’e ve liberallere karşı sürekli kışkırtıyorlar… Kemalistler eski ezberlerine ve düşmanlıklarına, yeni koşulları hiç düşünmeden devam ederlerse bu korkunç baskıyı atlatmak çok zorlaşır. Muhalefet bir araya gelemez, tek tek av olur.
Kemalist medya! (vurgu bana ait G.Ö.) eğer çok önem verdiği “laikliğe” sahip çıkmak istiyorsa, eski ezberlerinden kurtulmak, Kürtlere, cemaatçilere, liberallere beslediği düşmanlığı, Ergenekonculara darbecilere beslediği sempatiyi yeniden gözden geçirmek ve “demokrasinin” mücadeleleri için en önemli araç haline geldiğini anlamak zorunda” (Ahmet Altan: “Çetinkaya, Karan ve düşünmek” 2.5.2016)
Belli ki esas sorunun Kemalistlerde düğümlendiği kanısında Ahmet Altan. “ PKK, Cemaat ve bir grup ‘liberal’ aydının” iktidara karşı “demokrasi cephesi”nde birleşebildiğini; Kemalistlerin de bu cepheye kazanılması gerektiğini düşünüyor. Kemalist sosyolojiye yönelen medya aktörlerine sesleniyor: “Demokrasi cephesinin diğer öznelerine – PKK, Cemaat ve liberallere- düşmanlık yapmaktan vaz geçin; burada siz de yerinizi alın…”
Tabi bazı özneler açık adlarıyla yer alamıyor bu sözlükte. Mesela PKK yerine “Kürt siyasi hareketi” deniliyor. Hatta bugünlerde sadece “Kürtler” olarak anılıyorlar. “Gülen örgütünün yanına gelmekten çekinmeyin” çağrısı fazla çiğ kaçacağı için; onlar da “cemaate yakın kişiler” oluveriyorlar. “Liberaller” de kendileri…
Kemalistlere gelince; elbette bu nezih fikirleri kendi hırslarına araç kılan darbeci paşalar değil kastedilen. Koltuk değneği Baykal’ı da geçiniz. Asıl özne, Kemalizmi çağdaş laik değerlerle özdeşleştiren milyonlarca insan. Galiba “Sözcü okurları” denilemediği için yapılmış bu süsleme.
***
Yüz binlerce insanı usulsüz dinlemiş; şantajlar yapmış; Gladyo’yu tasfiye davalarını yeni bir Gladyo inşa etmek uğruna alabildiğine kirletmiş; sızmacı, üzerindeki emperyal kontrolü çocukların bile görebileceği istihbarat karakterli bir örgüt…
Suriye krizinden ne pahasına olursa olsun bir devlet nüvesi çıkartacağım diye, kendine itaat eden Kürtler dışında hiç kimsenin hiçbir hakkını tanımayan; sivillerin canlı bombalarla katledilmesi ve etnik temizlik dâhil göze almadığı suç bulunmayan; siyasal desteğini kazandığı yüz binlerce Kürtün bile güvenli yaşama hakkını yok sayıp göçlere yol açan; binlerce Kürt gencini korkunç bir savaşa sürüp ölüme gönderen; ağır yenilgilere rağmen bütün bu trajik kararları alanların kimseye hesap vermek zorunda olmadığı; “liberallerin” bildirilerinde görünmez olmayı başaran, silahlı, totaliter bir örgüt…
Dindarlara ikinci sınıf insan muamelesi yapmaktan hiç vaz geçmeyen; seçim kazanamayan CHP’den daha çok, darbe yapamayan paşalarına kızan; “mültecileri Ege’mize sokturmayacağız” ırkçı direnişlerinde bayrak sallayan; öbek öbek nefret paçavralarını almak için her gün gazete büfelerinde sıra bekleyen bir sosyoloji..
Bir de bildiğimiz “liberaller”…
İşte demokrasi cephesi diye ben buna derim…
AKP’nin yıllardır seçimleri neden eze eze kazandığını daha iyi anlamak istiyorsanız bu cepheden gözünüzü
ayırmayın…