Kudüs hiçbir devletin başkenti değildir. Kudüs benim başkentimdir.
Kudüs, amerika olmayan yerdir. amerika diye bir yer olabilir, buna izin verebiliriz fakat her yerin ve başkentimizin amerika olmasına izin vermeyeceğiz. Kudüs bizimdir. Siyaset başka söyleyebilir, “reel politik” başka şeyler anlatabilir. Onu, onun uzmanları konuşsun. Ben sınırları bile belli olmayan bir işgal yapısına devlet demeyi reddediyorum, meseleye uluslararası konjonktürden bakamam.
Ben her sabah Mavi Marmara gibi kalkıyorum, otoriteler beni bağlamaz.
Ben Hanzala’nın yüzünü arıyorum her çocukta, kalabalık sözler beni yatıştıramaz.
Ben Filistin’i bir parçam olarak görüyorum, Kudüs’ü bir yaram; reelpolitik beni bağlamaz.
Ben bu sınırlara inanmıyorum, siyasete iman edenler beni anlamaz.
Ben bir devrimin duasını ediyorum, putlar önümde duramaz.
Benim olanı benden almaya, benim olanı başkasına vermeye, benim olanı bana vermeye kimse cüret edemez. amerikanın jandarmalığını tanımıyorum, tanımayacağım.
Slogan sevmiyorum fakat size uzun cümlelerle bir şeyler anlatmayacağım. Bunlar hepimizin bildiği şeyler. Anlatmaya utanırım, dinlemeye utanırsınız.
Dünyanın en açık ve en acı, en haklı ve en halklı davasının nesini anlatalım?
Sivil ve sivri bir direniş kurtaracak bizi, bunu teklif ediyorum. Her şeyi değil, hiçbir şeyi devletten beklemeyeceğiz bu direnişte. İktidarlar gelir, politika değişir, günler geçer, “günün başbakanı” değişir. Devletten ayrı bir sivil direniş, devletin direnişi çiğnemesine müsaade etmeyen bir sivri direniş benim teklifim!
20 milyona bozdurulmayan bir direniş.
O Hitler’den gördüğünü bana uygulamaya çalışan zalim şey; o gücünü sonsuz, kendini kutsal sanan zavallı, biz direnirsek yok olup gidecek. Şiirini yazar türküsünü yakarsak, marşını söyler tiyatrosunu oynarsak, filmini çeker resmini yaparsak...
Bir sosyal bilinç inşasından bahsediyorum. Hiç kimsenin amerikan bayrağıyla giyinmediği bir ülke hayalinden. Emparyalizm belasından haberdar olan ve ona düşmanlık eden gençlerin ülkesinden. Vahşi karar denemeleri yapıldığında zalimleri uyutmayacak bir toplum idealinden.
O ülke yakındır.
O ülke yarındır.
Yeter ki biz şiirini okumaya devam edelim.
Birhan Keskin’le başlayalım mı? :
Gazze
Senden kalkıp başka ellere gidemem.
Rüzgâr ve kuytu,
Yağmur ve uykuyduk birbirimize
Aklına geldikçe viran teknelerinde
sev beni.
Gazze’de hava bulutlu on yedi derece,
Nem yüzde 16, rüzgâr saatte 13 kilometre.
Saldırıda ondukuzuncu gün, yirminci gece.
Ölü sayısı binin üstünde, yaralı binlerce.
Şimdi önüme dört çöl fotoğrafı koydum.
Dört mecaz olsun diye serin, kanlı dünyaya
Duygusal konuşmak için şairler var diyor,
Okkadar dallama birileri tv’de Gazze üstüne
Yağmurda karda doluda iki kere sev beni,
Altüst edilmiş cümleyim ben senin elinde
Zalimin rişte-i ikbalini bin ah bile bazen
Kesmiyor, gördün işte, delik deşiğim ben.
Naylonlara bezlere sarmışlar, büyümeden...
Büyümeden allahım bakamam,
bakamam onlara... onlar mermiden,,,
Bu çocuklar korrrrrrrrkunç
Vurulmuş allahım.
İnsan; insan ne ki,
Şeytanın bacağı kırık kalıyor
İnsan derken.