Zaman zaman yuva ya da anaokuluna devam eden çocuğunun çantasında, ona ait olmayan minik oyuncaklar ya da lego parçaları bulan anne babalar, derhal çocuğunu sorgulamaya başlar… Anne babasının, “Bu kimin? Nereden aldın? İzin aldın mı?” gibi sorularıyla karşılaşan çocuk ise bu telaşı anlayamayarak şaşkınlıkla kendini savunmaya çalışır. Bazen söz konusu oyuncağı tanımayabilir bile... Hatta sorgulandığında, rahatça; “yolda buldum”, “arkadaşım verdi”, “kendim aldım” ya da “ödünç aldım” şeklinde açıklama getirebilir.
Çocuklarda, erken çocukluk çağından itibaren bir şeyi izinsiz alma davranışına rastlanır. Özellikle 5-8 yaşları arasında, gösterişli olan her şey hoşlarına gider. Birbirlerine ait olan renkli boyaları ve kalemleri, kendilerinde olan ya da olmayan oyuncakları, tokaları alabilirler. Çocuğun bu davranışı bu yaşlarda basit çalma olarak nitelenir. Çocukta gerçek anlamda çalma davranışından söz edebilmek için, mülkiyet duygusunun ve kavramının gelişmiş olması gerekir. Çocukta mülkiyet duygusunun gelişmeye başlaması ise, 7-8 yaşından sonraya denk gelir. Dolayısıyla, okul öncesi yaşta bulunan, henüz oyun çağındaki çocuk, birçok oyuncağın kendisine ait olup olmadığını bilir ama bunların değeri hakkında bir fikri yoktur. Kendi oyuncaklarını bırakır, unutur, sonra da başka çocukların oyuncaklarını alır. Bunlar istendiğinde de kendisine aitmiş gibi geri vermek istemez. Ya da arkadaşlarının veya okulun eşyalarını sadece parlak renkleri ya da şekli nedeniyle ilginç bulup çantasına veya pantolonunun cebine yerleştirebilir.
6-8 yaşlarda hatta biraz daha büyük yaşlarda annesine veya babasına ait saat, mücevher, para gibi değerli / değersiz eşyaları gizlice alıp saklamak da, seyrek olmayan bir davranıştır. Aile içinde endişe yaratan bu tür durumlarda da, mülkiyet duygusunun henüz tam olarak gelişmemiş olmasının yanı sıra, sınırların net olmaması çocukların başkalarına ait eşyaları rahatça almalarının nedenlerindendir. Çocukların kendilerini ve çevrelerini tanımalarını, bulundukları ortama uyum sağlamalarını kolaylaştıran kurallar ve beklentileri içeren sınırların onlara net olarak aktarılması çok önemlidir.
Aileler çocuklarına mülkiyet kavramını öğretmek için; küçük yaşlardan itibaren çocuğun kişisel eşyalarını alırken izin istemeli, onlara örnek olmalıdır. “Bu senin, bu benim” gibi cümleler kullanarak farkındalık sağlamalarına yardımcı olabilirler.
Bu tür durumlarla karşılaştığında ebeveynler, sakinliklerini koruyarak çocuğa eşyayı kimden ve nereden aldığını sorup, bunun uygun bir davranış olmadığını kısa ve net cümlelerle anlatmalı; çocuk bu yüzden cezalandırılmamalı ancak ona yaptığının uygun bir davranış olmadığı mutlaka anlatılmalıdır. “Bu eşya sana ait değil, senin olmasını istediğini anlayabiliyorum ama başkasına aitse izinsiz alman doğru değil” şeklinde bir açıklama getirilebilir. Aynı zamanda, eşyanın en kısa sürede sahibine teslim edilmesi sağlanmalıdır. Amaç, çocukta başkasına ait eşyaları almanın hatalı bir davranış olduğu bilincini geliştirmektir. Burada önemli olan, durumu takip etmek ve çocuğun izinsiz aldığı eşyayı iade ettiğinden emin olmaktır. Çocuğun kendisine ait bir eşyanın izinsiz alınması ile ilgili örnekler vermek de işe yarayabilir.
Eğer işin içinde okul var ise mutlaka sınıf öğretmenlerinin konu ile ilgili olarak bilgilendirilmesi gerekir. Eğitimin her aşamasında olduğu gibi, çocuğun doğru davranışlar kazanması için okul-aile işbirliği bu konuda da çok önemlidir. Öğretmen-veli işbirliği ile bir süre çocuk anlamadan rutin bir uygulama kapsamında çantası ve cepleri kontrol edilmelidir. Aldığı eşyayı çocuktan rica ederek ve kendi kendine vermesi sağlanmalıdır. Bu rutinde çok hassas olmalı ve çocuk asla rencide edilmemelidir.
Alışkanlığın istenmeyen noktaya gelmesi, sıklıkla çocuğun çevresindeki yetişkinlerin, çocuğun bu davranışını görmezden gelmesi ya da fazlaca üzerinde durarak konuya dikkat çekmesinin sonucudur. İzinsiz alma davranışında çözüm bulunamayan nadir örneklerde, anne ya da babasından yeterli sevgiyi bulamayan çocuğun onlara ait bir eşya ile tatmin yolu araması söz konusu olabilir. Böyle bir durumda, çocuğun yaşadığı duygusal boşluğun keşfedilmesi ve giderilmesi önemlidir.