Hani Çin atasözüydü, iktisatçı Mahfi Eğilmez’den okumuştum.
Diyordu ki “kara gömülen ceset, yazın ortaya çıkar.”
Seçim kazanmak için makyajla saklanan acı tablo, seçimden sonra meydana çıkmıştı.
9 Haziran’da bunu yazmıştım, üstünden bir ay geçti. Gelin, o yazıyı birlikte güncelleyelim şimdi.
Mehmet Şimşek, kara gömülüp seçimden sonra karşımıza dikilen cesedi kaldıracaktı, bunun için göreve çağrılmıştı.
Milletten de tabuta sabırla omuz vermesi isteniyordu. Omuz vermemek gibi bir şansı mı vardı zaten milletin, ortak kaybımızı taşıyordu.
Peki cenaze nasıl kaldırılacak, ekonomi nasıl düzelecekti?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a göre, uluslararası itibara sahip finans yönetimiyle.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’se rasyonel ve kurallı bir yönetime dönüşle mümkün olacağını söylüyordu.
Ama iktidarın tamburası da ayrı telden çalıyordu. Türkiye Yüzyılı başlamış, ekonomimiz şahlanıyormuş, kazmayı vurduğumuz yerden gazla petrol fışkırıyormuş, AB ile ABD buna çıldırıyormuş, çünkü dünya artık bizden sorulacakmış, Macaristan’ı yalnızlaştıran Orban’la Venezuela’yı batıran Maduro yanımızda oldukça da sırtımız yere gelmezmiş gibi havalar.
Oysa ne Maduro, rasyoneldi ne de Orban, muteber. Bunlardan uzaklaşıp rasyonel ve muteber eski dostlarla arayı düzeltmezsek zor çıkardık düze, millete çok sabır düşerdi daha.
Yöneticilerin; gösteriş ve forstan tasarruf etmemesi, itibarı korumaya yetmemişti.
Seçimden sonra takke düşüp kelimiz görününce itiraf edilmişti.
Akla aykırı gidip itibara yazık etmenin cezasını çekecektik. Daha çekeceğimiz vardı, yeni başlıyordu.
Bir ay sonra bugün hâlâ Avrupa’daki en yakınımız, Orban. Bu değişmedi.
O da değişmedi; yazılı kurallar, herkese eşit işlemiyor. Duruma göre, kendi kurallarımıza kendimiz uymayabiliyoruz.
E o zaman fakirleştiren büyüme mücizesi niye değişsin!
Sebep düzelmedikçe sonuç düzelir mi!
Bir maaşa, bir vergilere zamla... Kuyruğunu yakalamaya çalışan kedi kısır döngüsünde durmak yok, dönmeye devam.
Bize Putin’le Orban yeter mi?
Erdoğan onaylamazsa İsveç’in, NATO’ya girişini Macaristan da onaylamayacak.
Dışişleri Bakanı Peter Szijjarto, Hakan Fidan’la konuştuktan sonra açıkladı.
Hukuk ve güvenlik sistemindeki açıktan yararlanan bir provokatör, başkent Stockholm’de Kur’an yakmıştı. Buna izin verdiği için, sadece bizim haklı tepkimizi çekmemiş yani İsveç. Putin’in yanı sıra Avrupa’nın en Müslüman düşmanı, en İslamofobik lideri Orban’ı da kızdırmış meğer.
Hadi Erdoğan, İslamofobi ve Müslüman düşmanlığıyla mücadelede başı çekiyor. Avrupa’da Müslüman düşmanlığının başını çeken, İslamofobinin bayraktarı Orban’a ne oluyor ki; bu mücadelede yanımızda yer alıyor? İşkillenmez misiniz?
Sonuçta Müslümanlara nefreti, göçmen düşmanlığını körükleyerek seçim kazanan biri. İslamofobi tüccarı bir ucuz popülistten söz ediyoruz.
10 milyonluk Macaristan’ı, 20 bin Müslümanın varlığıyla korkutan o değildi, isim benzerliği sanki.
‘Müslümanlar Avrupa’yı bastı, Hristiyanlık saldırı altında, kiliselerimiz camiye çevriliyor’ yaygaralarıyla seçilen Orban, başkası mıydı?
Yine de Batı’ya ihtiyacımız yokmuş, Putin ve Orban bize yetermiş, itibar açığımız onların saygınlığıyla kapatılabilirmiş tafraları satılabiliyor hâlâ.
MHP lideri Bahçeli’ye kulak versinler bari. Salı günkü grup konuşmasında söyledi.
İsveç’te Kur’an’a alçak saldırı, “Irak asıllı meczubun tek başına planlayıp” yaptığı bir eylem olamaz. “NATO zirvesi öncesinde, nefret suçu mahiyetinde, kuşku verici bir provokasyon”.
Fakat nerede o büyük resmi şakkadanak gören, küresel oyunları şipşak bozan cengâverler!
Zamanlama tamamen tesadüf, o bile manidar değilmiş gibi altında bit yeniği aramıyorlar.
Putin’le Orban, Kur’an’a saygısızlığa karşı yanımızda duruyor sanırsınız. Batı’ya ve NATO’ya karşı dolduruşa getirmek için değil de...
Esad’la, Sisi’yle normalleşebilen iktidar, Rusya’nın dümen suyundan çıkıp Batı’yla niye normalleşemesin?
Çıkarlarımızı, iki provokasyonla ipotek altına aldırmadan da Batı’ya karşı hakkımızı, hukumuzu koruyabiliriz.