Hâli, vakti yerinde; bizden vatandaşlık almış. İkinci tur için gümrükte oy kullanırken A Haber'in uzattığı mikrofona sevinç ve iddiayla konuşuyor. Vallahi "ben Türkiye'deki gibi bir demokratik seçim görmedim" diyor.
O bile inanamıyor bu kadarına. Başka yerde bu derece kolay oy hakkı verilmeyeceğini biliyor, bildiği anlaşılıyor.
Oyunu kullanan seçmen şaşkın. Arapça konuştuğunu görünce ona mikrofon uzatan muhabir de öyle, bunu beklemediği belli oluyor.
'Ev alana vatandaşlık hediye' promosyonuyla seçmen yazılan ama Türkiye'de yaşamayanlar da bu seçime katıldı. Yurt dışı sandık kuyruklarında görüyoruz. Tek kelime Türkçe öğrenmeleri ve burada belli bir süre yaşamaları gerekmeden.
Kendi ülkelerinde oturup bizim Türkiye'de kimlerce, nasıl yönetileceğimize karar vermek için oy kullanıyorlar. Paralı turistlere de oy hakkı tanınsa yeridir.
Fakat iktidar fedâileri, bu işte bir terslik yokmuş gibi üste çıkmaya çalışıyor. Bu çarpıklığı yadırgayanları ırkçılıkla, ayrımcılıkla, göçmen düşmanlığıyla filan suçluyorlar.
Yahu, adam burada yaşamıyor bir kere.
Kenarda dursun, fazla mal göz çıkarmaz, gider gelirim, pasaportu lazım olur, tatilimi geçiririm filan diye Türkiye'den bir ev, eşantiyondan da vatandaşlık kapmış.
Neresi mecburi göçmen bunun? Zor durumdan, savaştan mı kaçıp da bize sığınmış? Yerleşip burada kendine yeni bir gelecek mi kurmak istiyor? Ne alâkası var?
Irkçılığa, ayrımcılığa gelince... Hem suçlu hem güçlü savunması bu. Eeştirileri, tepkileri üste çıkarak bastırabileceklerini sanıyorlar.
Oysa ayrımcılıkta kimse ellerine su dökemez. Kuveytli seçmen olayında da bu ayrımcılıkları kabak gibi sırıttı. Onu kapatma telaşıyla saldırıyorlar.
'ELOĞLU BİZDEN AMA KILIÇDAROĞLU DEĞİL' AYRIMCILIĞI
Burada yaşamayan, Türkçe bilmeyen yabancıları, yerli ve milli seçmen sayacaksınız.
Ama bu ülkenin, bu milletin öz evlatlarını tercihlerinden dolayı yerli ve milli kabul etmeyeceksiniz. Oylarına saygı duymayacak, demediğinizi bırakmayacaksınız.
Hatta A Haber'de ikinci tur pusulasını tanıtırken öbür adayın adını, resmini saklayacaksınız. Ayrımcılığın daniskası bu değilse nedir?
Kuveytli kardeşimize sorsanız; bu kadarı niye olmaz, o dahi anlatır size. 'Aklınızı mı kaçırdınız, delirmiş olmalısınız' şeklindeki şaşkınlık tepkilerine de hazırlayın kendinizi.
İtiraf edin; kara propagandanızın saçmalığı, bir canlı yayın kazasında kendini ele verdi, ondan rahatsız oldunuz.
Yoksa A Haber niye kendi yayınından bir kesiti, telif atarak sosyal medyadan sildirmeye uğraşsın ki?
Oğlunu, damadını yanına alıp başkalarından birinci derece yakınlarını işe karıştırmamalarını istemek gibi bir durum çıktı açığa.
Ya da Kılıçdaroğlu'nun ağzına vaat uydurup düzmece videolar, sahte broşürlerle yayanların; muhalefeti yalancılıkla suçlaması gibi.
Kılıçdaroğlu'nu destekleyenlere Allahsız, kitapsız, dinsiz, imansız, küffar, işgalci, terörist, düşman diye saydıran siz değilmişsiniz gibi yapmaya da benzer. Siz kardeşlik dili kullanırken Kılıçdaroğlu kin kusuyor, nefret saçıyor, kindar nesil yetiştiriyor, milleti birbirine düşman ediyor, kardeşi kardeşe düşürüyormuş gibi.
Veya Apo posteri açmak, PKK bayrağı taşımak, özerlik ve eyalet istemek yasakken suç olmaktan çıkarmakla siz övünmemişsiniz gibi.
Yahut da Hizbullah'la PKK'ya 'terör örgütü' demeyi reddeden ve eyalet, özerklik önerenler CHP listesindeymiş, Gaffar Okkan'ı şehit edenler cezaevinden salınmamış da Kılıçdaroğlu gelirse çıkaracakmış, sizle bir alâkası yokmuş gibi.
Muhalefeti teröristlerle kol kola girmekle suçlamak, bu suçlamadan kurtulmak için altına saklanılan bir örtü ne kadar değilse...
Karşı tarafın üstüne atarak kendi ayrımcılıklarınızı da ancak o kadar örtebilirsiniz.