İçinden geçtiğimiz şu 'Evde Kal' günlerinde, bizlere 'ev gibisi yok' deyişini armağan eden Oz Büyücüsü'nü hatırlamak bir vefa borcudur.
Geçmişte izleyip de imkanı olanlar bugünlerin yüz suyu hürmetine tekrar izlesin. Olmayanlar imkan bulmanın, hiç duymayanlar klasiklere karışmış bu masalın fantastik kahramanlarını filmiydi, kitabıydı keşfetmenin gayreti içinde olsun.
Korona münasebetiyle bugün lafı, onlardan ikisine getirmek isterim; beyin arayan Korkuluk'la kalp arayan Teneke Adam...
Medyamıza bulaşan bazı tipler, ne hikmetse Korkuluk kardeşi çağrıştırmıyor mu?
Hani şu, "İmamoğlu niye ısrarla İstanbul'da sokağa çıkma yasağı istiyor? Tezgah belli; önce halkı evlerine kapattırıp sonra PKK ve Gezi teröristlerini sokaklara salacak, şehri ele geçirecekler, yönetime el koyup bağımsızlık ilan edecek ve FETÖ yardımıyla devlet içinde paralel devlet kuracaklar" yaveleri yumurtlayanlar!...
Fukaranın tavuğu tek tek yumurtlar, bunlar maşallah bir batında sürüyle. Tek ayak üstünde su gibi palavra sıkıyorlar. Hepsini bir arada sunan kokteyl komplo teorilerinde üstlerine yok. Bilinç kaybıyla beliren bir ishal salgınına yakalanmışlar da tutamayıp paçalarından kaçırıyorlar sanki.
Kim dikti peki bunları tarlaya?
Muhalefeti korkutmaya oynadıklarına göre iktidardır diyebilirsiniz.
Fakat İmamoğlu, sokağa çıkma yasağı ihtiyacını kafasından uydurmadığını, İstanbul Valiliğinin pandemi kurulundaki bütün bilim adamlarının önerdiğini söylüyor.
Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyeleri de uluorta demiyor mu aynısını?
Gaziantep Belediye Başkanı Fatma Şahinse 65 yaş üstüne yasağı ilk CHP'li Başkan Yavaş'ın önerdiğini açıkladı.
İktidar, darbe hazırlığı için sokakları boşaltacağından, başkaldırı planladığından işkillense Yavaş'ın teklifini uygular mıydı?
Ayrıca Cumhurbaşkanlığından Fahrettin Altun, bu tiplerin savurduğu hezeyanlara karşı şöyle uyarmamış mıydı:
"Söylentiler, kehanetler, komplo teorileri, kaynaksız ses kayıtları, duyumlar...
Koronavirüs ile ilgili medya mecralarında hemen her gün bu tip belirsiz ama zararlı içeriklerle karşılaşıyoruz ve inanın, hepsi en az virüs kadar tehlikeli!
Çözüm: Resmi açıklamaları takip edelim."
Buna ne buyrulur!
Çok hak vermiştim ben de Altun'a. Demiştim ki: "Komploculuk gerçeklikten ve akıldan koparıyor, yanılttığı ve kandırdığı için her zaman tehlikeliydi, siyaseten yaradığında bile.
Ama şimdi daha da tehlikeli. Gerçek değil diye salgına inanmamaya, tedbirleri hafife alıp uymamaya, virüsten korunmamaya yönlendiriyor. Direkt halk sağlığına zarar!"
Ha, diyeceksiniz ki bunlar iktidarın korkuluğu olmasa İçişleri çoktan alırdı. Her hafta 'yanlış yönlendiren, asılsız ve provokatif paylaşım' gerekçesiyle yüzlerce hesabı tespit edip onlarca kişiyi gözaltına aldıklarını açıklıyorlar. Manipülasyon, dezenformasyon yayıyor diye bunlara dokunan duydunuz mu?
Fakat bence bunlara dokunulmamasında değil yanlışlık. 'Şehirde açıklanmayan iki ölüm var, korona vakaları saklanıyor, süper bulaştırıcılar sokaklarda kontrolsüzce cirit atıyor' diyen gazeteciyi karga tulumba gözaltına almakta sorun. Doğrusunu söyleyerek yalanlamak ne güne duruyor!
Eşkaline bakıp gerçek hayatta kimi temsil ettiğini bulmanız gereken tek kahraman, beyin arayan Korkuluk değil bu arada. Kalp arayan paslanmış Teneke Adam'ı ihmal etmeyin.
Tarife kim uyuyor, teşhis edebildiniz mi kimseyi?
'Kalp adam' diye de bakınabilirsiniz. 'Kalpazan'daki 'kalp'ten ama. Dandik, sahte, naylon kahraman manasına.
Ben birini gördüm, bir 'teneke şovmen', Macaristan Başbakanı Orban. 'Halk kahramanı' geçinip ucuz popülist şovları gerçek bir tehditle sınanınca fos çıkan, halkı bırakıp salgından siyaseten yararlanmaya odaklanan, fırsatçı, vurguncu şarlatan.
Orban, parlamentoyu ve seçimleri askıya aldı, korona bahanesiyle korona diktatörlüğü kurdu, kopardığı yetkiyle ağzından çıkan kanun sayılacak.
Koronayı yasaklayarak, adını ağza aldırmayarak 'ölen ölsün ses etmeyin, tek imajim bozulmasın, tahtım sarsılmasın' diyen, 'emperyalizmin komplosudur, hedef benim' diyen, iktidarını korumaktan ve takviyeden halkı düşünmeye vakit bulamayan benzerleri de var. Türkmenistan'da, Kuzey Kore'de, Brezilya'da...
'Teneke Adam'ın şahsında bu teneke şovmenleri de tanıyalım, tanıtalım.
Ne diyordu İngilizlerin araştırması: Merak öldürmez ama meraksızlık öldürür. Çünkü kronik can sıkıntısına yol açar. O da kaygı bozukluğuna, strese, depresyona, bunalıma ve dolayısıyla sağlıksız beslenmeye, bakımsızlığa ve kötü alışkanlıklara...
Beyindeki dopamin seviyesinin düşmesiyle de meraksızlık arasında bir bağ var demek.
Dopamini azalanlar farkında olmadan can sıkıntısı çeker, geçirmek içinse kendilerini yollara vurur, suçu da 'öğle vakti şeytanı'na atarlardı.
Dromomaniyi depreştirmenin sırası değil, gezi manyaklığına tıp ve devlet müsaade etmiyor.
Sosyal tecrit zamanında geçim sıkıntısı yetmezmiş gibi bir de can sıkıntısını azdırmak püsküllü bela olur. Kaçınmanın yolu, merak oyunları icat ederek sardırmak. Tevfik Fikret'in 'meşgaleli
inziva' dediği, uğraşlı hatta verimli aylaklık gibi...
Ben birini başlattım, siz de deneyin.
Birkaç maaş giren evlerden ne haber!
Merkez Bankası, Halk ve Vakıf bankaları, BDDK, TMSF ve birçok kamu kurum ve kuruluşu daha...Cumhurbaşkanı’nın yardım toplama kampanyasına kasalarından bonkör bağışlarda bulundular, yardımı bol tuttular.
Özellikle bazılarının yönetim kurulu üyelikleri, eskilerin ‘arpalık’ dediği ballı maaş kapısı. Buralara atanmak, başına talih kuşu konmasına denk bir ödüllendirme sayılıyor. Böyle, üç dört ayrı kapıdan evine ‘torpilli asker tayını’ gibi yağlı maaş girenlerin olduğu sır değil.
Milletin kesesinden millete cömert bağış kararları için kutlayalım kendilerini tamam da...Maaşlarından birini bağışlama fedakarlığını kaçı gösterdi, evlerinin lambalarını yaksalar da asıl onları bir görsek.
Cumhurbaşkanlığı Yardımcısı Oktay söylemişti, ihtiyaçtan toplanmıyor zaten bu yardımlar, sosyal dayanışma duygularını canlandırma tatbikatı bir nevi.
Ben de idmanda yok yazılan oyuncuları bilmeyi, merak egzersizi olarak istiyorum, o kadar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK partili belediye başkanlarını telekonferansla uyarmıştı. “Geçim sıkıntısı yaşayan vatandaşlarımızı asla yalnız bırakmayın” diye.
“Hayırla yad edilmek için bugünleri fırsat bilip, milletimizin gönül kapılarının bize sonuna kadar açılmasını sağlamalıyız” hatırlatması da yapmıştı.
Ballı maaş bağlananlar, üstlerine alınmıyor mu hiç? Partili başkanlara söylüyor, kendilerine değil mi talimat?
Oysa kapsayıcıydı, kimseyi dışarda bırakmadan herkese mesaj verdi Cumhurbaşkanı.
Şunu da dedi: “Milletimiz, göz boyamaya çalışanla halis niyetle hizmet edenin ayrımını daha iyi yapar. AK Parti olarak bugüne kadar milletimizi hayal kırıklığına uğratmadık, bu salgın döneminde de uğratmayacağız.”
Bunu da: “Salgınla mücadele günlük siyasetin malzemesi değildir. Böyle günlerde siyasi rant hesabı yapanları maşeri vicdan asla unutmayacaktır. “
Başka partililerin yardım faaliyetine kalkışmasını devlete karşı gelmek, kafa tutmakla bir de tuttu: “Sergiledikleri hukuksuzluk ve tehlikeli söylemlerle, dayanışma yerine ayrışma peşinde olanlara izin vermeyeceğiz. Kendilerini Türkiye Cumhuriyeti Devletinin dışında ve üstünde görenlere milletimiz hak ettiği cevabı veriyor ve verecektir.”
Kıyak maaşçıların hissesine birinden biri de mi isabet etmiyor bunların?
Şu bile mi: “83 milyonun kader ortaklığını sembolize eden bir projeyi dinamitlemeye çalışmak, gafletten öte bir davranıştır. Adı üzerinde bu bir iyilik seferberliğidir. Gönüllü dayanışma ve yardım kampanyasıdır.”
El insaf, daha ne deseydi!