Deprem müdahalesindeki gecikmenin, hayat pahalılığının, kötüleşen ekonominin hesabını; sandıkta Kılıçdaroğlu’na sordurdu.
Şimdi de seçim yenilgisinin hesabını, CHP içinde Kılıçdaroğlu’na sordurmaya uğraşıyor.
Erdoğan, ilkini başardı; ikincisini de başarır mı?
Kılıçdaroğlu’na karşı kullandığı argümanların, muhalefette karşılık bulmasına bağlı. Kimi muhaliflerde şimdiden buldu.
Bundan bağımsız olarak, İmamoğlu da muhalefette değişim istiyor.
Seçimdeki ‘nefer gibi çalışma’ performansından sonra bu çağrıya hakkı doğdu.
‘Ahmak’ davasından siyasi yasak cezasıyla adaylığının önü kesilmişti. Henüz kesinleşmedi cezası ama iş gördü.
Önünde uzun, ince bir yol açıldığını o gün yazmıştım.
Bu yola artık çıkma niyetinde. Nasıl ilerleyecek?
İki açmazı var.
Biri, Kılıçdaroğlu’na rağmen CHP’de lider değişimi zor.
İkincisiyse 10 ay sonraki belediye seçimleri.
Muhalefetteki bir çatlak, ittifaktaki bir bölünme; doğrudan etkileyecek seçimi.
İkisini de yönetmesi gerekecek. Yol ayrımında olduğu anlaşılıyor. Fakat yolları ayırmadan değişimi başarmak gibi de bir güçlükle karşı karşıya.
Erdoğan için, başını yine kaldıran doları bastırmak ne kadar öncelikliyse... CHP’de Kılıçdaroğlu’na bir başkaldırıyı tetiklemek de o kadar öncelikli.
Hesabı belli. Erdoğan, bölmek ve çatıştırmak için CHP’de değişim taleplerini kaşıyor.
İmamoğlu’nun değişim çağrısı ise parçalamak değil, muhalefetin birliğini güçlendirmek için.
İkilemi ortada, aşabilecek mi?
Cezasının açıklandığı gün İmamoğlu’na desteğe koşmuştu. Saraçhane’deydiler. Akşener, “bu şarkı da burada bitmez” demişti. Erdoğan’ın hikayesine göndermeydi.
İmamoğlu’nun şarkısı, zorlama bir siyasi yasakla bitmeyecekti elbette.
Erdoğan’ın albümündeki “bu şarkı burada bitmez” repertuvarı, tek parçalık değildi.
İmamoğlu’nu; beraber yürünecek yollar, beraber ıslanılacak yağmurlar ve gündüz gece gidilecek uzun, ince bir yol bekliyordu.
Siyasi kaderini o aşamada partisine, Kılıçdaroğlu’na ve Altılı Masa’ya emanet etti. Ayrılık, çatlak, çatışma hesaplarını suya düşürdü. Üstüne düşeni yaptı, diyebiliriz yani.
Sıra artık başkalarında...
İmamoğlu’nun önündeki yol, bugün daha da açılabilir. Nasıl ilerleyeceğini, nereye evrileceğini ise sadece cezasının onanıp onanmaması belirlemeyecek. Ondan da çok, CHP’nin bu yenilgiden hangi dersi çıkaracağı belirleyecek.
KİMLER SEVİNDİ KİMLER ÜZÜLDÜ?
İsmi lazım değil, iktidar medyasında şunu yazmış biri:
“Fransa, Almanya, ABD, Yunanistan, PKK, FETÖ gibi dış çemberler Millet İttifakı ve Kılıçdaroğlu’nu desteklerken... Balkanlar, Kafkasya, Afrika, Kudüs, Afganistan, Pakistan gibi ülkeler ise Cumhur İttifakı’nı ve Erdoğan’ı desteklediler.
Birinciler her türlü maddi desteği, özellikle istihbarat savaşları ve medya üzerinden verirlerken, ikinciler ancak Allah’a dua ettiler...
Sonunda Allah’a dua edenler kazandı.”
Madem Erdoğan’ı destekleyenler, hayrına dua etti ama Kılıçdaroğlu’nu destekleyen güçler, öyle hayırsever değil...
Sonraki yazıda da Kılıçdaroğlu’na; Körfez’den, Katar’dan, Rusya’dan hayrına mı emanet para ve borç erteleme desteği aldığını sormak artık şart. Karşılığında ne sözler verdi diye Bay Kemal’in üstüne gidilmezse şaşarım.
Sevinen, arayan, kutlayanları; Erdoğan’dan bir daha dinleyelim mi:
“Çünkü bu zaferi bizimle gerek Batı’da gerek Körfez’de... Katar arıyor, aynı şekilde o da bu mutluluğu paylaşıyor.”
Demek ki arayarak Erdoğan’ın kazanmasına bir Putin, Sisi, Körfez emirleri, Biden ve Avrupa’dan Hans’la George sevindi... Bir de Sisi, Biden ve Hans’la George kaybetti, kahroldular zanneden yerli ve milliciler sevindi.
Hayrolsun.