AFAD'ın yardımlarını kendine mal etmiyor, Kızılay'dan rol çalmıyor, İHH'nın arama kurtarmalarının önünde poz verip şov yapmıyor. Devletin ve başka STK'ların önüne geçmek gibi bir çabası yok...
Aksine, sürekli AFAD'ı öne çıkarıyor. Haluk Levent ve derneği Ahbap, yine de devletle yarıştırılmaktan ve hedefe konmaktan kaçınamıyor.
Nedeni, MHP lideri Bahçeli'nin şu sorusunun cevabında saklı:
"Devleti kenara itip ahbap-çavuş ilişkisiyle yardım toplanması, bu kapsamda paralel bir hat kurulması, devletin inandırıcılığını gölgelemektedir. Devletin yetişemediği ne vardır da Ahbapçılar ve Babalacılar, akbaba gibi kanat çırpmaktadır?"
"Müdahaleleri, arzu ettiğimiz hıza ulaştıramadığımız bir gerçektir" diyen, Cumburbaşkanı Erdoğan. Üstelik, deprem bölgesinde durumu gözleriyle gördükten sonra söyledi.
Devletin yetişemediği şeyler var demek.
Sorun da başkası yetişince bunun çok görünür olması galiba.
Halbuki görünür hale gelmesini engellemek, zevahiri kurtarır ama yetersizliği ortadan kaldırmaz.
Devlet, yardımda gerekli hıza ulaşamadıysa suç Ahbap'ta mı? Görüntüyü kurtarmak için millet de ağırdan mı alsın?
Devlet acz içinde, yetersiz görünmesin diye millet; enkaz altındaki canların, aç ve açıkta kalan depremzedelerin imdadına yetişmesin mi?
"İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" ilkesinde "önce insan" geliyordu, devlet değil.
Devletin hazırlıksızlığını saklamak için, insanın feda edilmesi istenmiyor herhalde.
Halkın kendi arasında yardımlaşması, depremzedelerle dayanışması da henüz suç değil sanırım.
Toplaşıp yardıma koşmak; devlete karşı bir kalkışma, devleti aciz göstermeye dönük örgütlü bir suç eylemi sayılmasa gerek.
Gecikeni, aksayanı, vaktinde yetişemeyeni nasıl düzeltip hızlandıracağımıza bakalım.
Hızlı gideni, inanılanı ve güvenileni kötüleyip cezalandırmak; devlet yönetimini daha iyi, daha başarılı, daha inanılır göstermeyecek. Yetişilmeyen depremzedeleri de enkaz altından kurtarmayacak. Geç kalan yardımı yerine ulaştırmayacağı ise muhakkak.
'Siz kim oluyorsunuz da yardıma koşuyor, devleti gölgede bırakıyorsunuz' diye STK'ları suçlamak, olacak şey mi!
Varsa düşen bir gölge, ondan rahatsız olalım elbette. Fakat Haluk Levent'le Ahbap'ı da sorumlu tutmayalım bir zahmet.
Hayır; suçu, sosyal yardımlaşma ve dayanışmaya hiç yıkamayız.
Devleti kenara itmekmiş, devlet düşmanlığıymış gibi yardımlaşmayı, ne devlet tekeline alabilir ne de yasaklayabiliriz.
Devletin yetersiz görünmesinde illa bir sorumlu arayacaksak bakacağımız yer, devlet yönetiminde yetki ve sorumluluk sahipleridir.
***
İSTİFA EDECEK TROL ARANIYOR
Karar'ın dünkü manşeti şuydu:
"İlk istifa Haluk'tan".
Çarpıklığı anlatıyor...
Tabii burası, Japonya değil. Öyle bakandan, genel müdürden filan çıkıp istifa etmesini bekleyemeyiz. Yerli ve milli siyaset geleneğimize uymaz.
Fakat kabak, bula bula Haluk Levent'in mi başına patlayacaktı?
İnsani yardım gönüllüleri dahi geri çekilecek kadar yıldı, bunaldı. İktidarınsa trolleri bile 'bana mısın' demiyor.
Milletin yüreği ağzında, canı burnunda... Şımartılmış trol tiplemeleri ise hâlâ insani değil siyasi yararlılık gösterme peşinde. Uyduruk bir devlet fedailiği taslıyorlar. Âdeta devleti, onu aciz göstermesin diye milletten, depremzedelerden koruyorlar. Güya iktidar müdafaası adına, küfür ve karalamaya deprem arası da vermediler. Devleti ve yardımın nerede kaldığını sorana, kaldıkları yerden şarlamaya devam ediyorlar.
Yahu, bari bir besleme trol de mi sorumluluk alıp istifa etmeyecek!