Sözcüsü Ömer Çelik'in açıklamasına bakılırsa AK Parti, hilafete kesin karşı. Şiddetle laiklikten yana.
Çelik "Türkiye’nin siyasal rejimiyle ilgili kamplaşma üretmek yanlıştır" bile dedi.
Yeni Şafak'ın dergisi Gerçek Hayat'a söyledi üstelik bunu. Tartışmayı onlar açtı çünkü.
Ayasofya'dan sonra "Hilafet için toparlanın, şimdi değilse ne zaman" başlığını Cumhuriyet atmadı ki!
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın da hilafet gündemini suni buldu. Hilafetin geri getirilmeyeceğine, saltanat rejimine geri döndürülmeyeceğimize söz verdi.
Ama tartışmayı kesmeye yetmedi. Ne hilafet talebini durdurdu ne de kaygıları giderdi.
Bir yanda "Hilafet hayal değil" kampanyası yürüdü. Diğer yanda "TC laiktir laik kalacak" tepkileri...
Demek ki karşıtları da taraftarları da iktidarın sözüne güvenmiyor.
AK Parti'nin bir sözü neden tartışmaları kesmeye yetmiyor? Önce ne dediyse sonra rahatlıkla tersini savunup yapabilme esnekliğinden olabilir mi?
Son örnek Ayasofya. Dünkü sözleri, bugün iktidarı bağlamadı. Dün camiye çevrilmesinin niye yanlış olduğunu anlatıyordu. Bugün niye çok doğru ve büyük başarı olduğunu topluma telkin ediyor.
Taraftarları bu yüzden farklı algılıyor mesajları. Parti liderliği bir şeye yanlış dediğinde, gerçekten inanarak söylemediğini düşünüyorlar. Hatta muhalefeti atlatmak için, "tavşana kaç tazıya tut" taktiği izlediğine yoruyorlar.
"Dur" komutuna rağmen "Durmak yok yola devam" etmeleri ondan.
Karşıtları ise AK Parti'nin sabah söylediklerini akşam inkar edebilme kabiliyetini takiyecilikle açıklıyor. Bu güvensizliği aşma imkan ve ihtimali de görünmüyor.
Düşünün ki hilafet romantizminin hiçbir gerçeklik zemini yok, ham hayal.
"Ümmetin birliği" adına hilafet isteyen Yeni Şafak dergisine dahi sorsanız, dünyada Türkiye düşmanlığının başını "Körfez çetesi" çekiyor. Yani Suud, Emirlikler ve Mısır başta, bütün Arap Birliği.
Gırtlak gırtlağa gelmişiz, nerede kaldı ümmet birliği?
Hz. Peygamber'den sonra bir daha ne zaman bir oldu ki, şimdi hilafet makamı etrafında birleşsin ümmet?
2015'te Suud'la Türkiye öncülük etmiş, Riyad'da bir "Teröre karşı İslam İttifakı Ordusu" kurulmuştu. 2016'da, 200 bin askerle "Kuzeyin Gök Gürültüsü" diye 3 haftalık tatbikat yapmıştı. 34 İslam ülkesi katılmıştı. "Toplam silah envanteri İsrail'in 10 katı, asker mevcudu İsrail'in toplam nüfusundan fazla, savaş gücüyle korku saldı" deniyordu. Esti, gürledi ama yağmadan dağıldı.
Ankara, ona güvenerek bir ara 'Haçlı' NATO'suna rest bile çekti. Alternatif olarak bir İslam NATO'su doğuyor diye, heyecan ve coşkuyla ön kutlamaları başlamıştı. Duyan, gören, bir daha haber alan var mı o İslam Ordusu'ndan?
Çocukça bir romantizm körükleniyor. Çiğ ve yavan bir ergen hamasetiyle. Dünyadan bihaber avamın hayalleriyle oynamaktan başka hiçbir karşılığı yok.
AK Parti takkesini önüne koyup 'niye' diye sormalı kendine. Yine de niye taraftarı ve karşıtlarını iknaya güç yetiremiyor?
"DÜNYA 5'TEN BÜYÜKTÜR"CÜLER NEREDE!
Türkiye, sadece ümmetin son umudu değildi. Yeryüzü mazlumlarının da gözü üstümüzdeydi. Ahlaki sorumluluğumuzun bilincinde bir dış politika izlemekten kaçamazdık. Şanlı tarihimizin ve inancımızın bize yüklediği bir görevdi bu. Ümmete ve mazlum halklara sırtımızı dönemez, yüz çeviremezdik. Bedeli ne olursa olsun...
5 daimi üyeli küresel BM düzeni, adil değildi. Türkiye, bu adaletsizlikle mücadelenin liderliğini üstlenmişti. Düzeni değiştirecek, daha adil bir dünya kuracaktı.
Daha önceki gün AK Parti Sözcüsü Çelik, “Türkiye Cumhuriyeti, tüm dünyada ‘bilhassa kimsesizlerin kimsesidir” demedi mi!
Bu söylem bir sınamayla karşı karşıya şimdi. Müslüman Uygur Türklerine insanlık dışı muamele gerçeğiyle test ediliyor. Geçeceği konusunda ise şüpheler var.
Nedeni, 5 daimi üyeden Çin’i maddi sebeplerle üzmeme hassasiyeti.
İçişleri Sözcüsü İsmail Çataklı, Twitter’dan şöyle çıkıştı: “Bir siyasi partinin genel başkanı tarafından 50 bin Uygur Türk’ünün Çin’e gönderileceği iddiasında bulunulmuştur. Uygur kardeşlerimiz müsterih olsunlar. Bu iddia tam bir hezeyandır.”
Yalanlama sevindirici. 50 bin kişi doğrudan gönderilmeyecek. Fakat bir kişi bile ve üçüncü ülkeler üstünden gönderilmeyecek diyebiliyor muyuz?
Bir de iddia, bir genel başkanın değil. Uluslararası toplum bunu konuşuyor.
Dünyanın vicdanı harekete geçti. Kimsesiz Uygurlarla dayanışıyor, mazlumlara sahip çıkıyor. Küresel boykot kampanyası başladı.
Tam sırası. En öne düşme, dünyanın 5’ten büyük olduğunu eylemle gösterme zamanı. Neden bu konuda da bir şey söylenmiyor?