-İlk söylenecek olan söz herhalde şu: Takviyeli adaylık: Çoklu formülle kazanmak
-Gitti, çünkü Akşener masaya yönelik çok sert sözler söyledi. Gerekçesi “Kazanacak aday” formülüne dikkat edilmemesi, “Kılıçdaroğlu’nun adaylığının dayatılması” idi. Ona göre kazanacak aday, iki büyük şehir belediye başkanı, İmamoğlu veya Yavaş’tan birisi idi.
-Geldi, çünkü İyi Parti’nin gitmesinin İyi Parti’ye de bir hayrı yoktu, Millet İttifakı’na da. Böyle bir hadise, tamamen iktidarın işine gelmekteydi. Oysa Millet İttifakı iktidarı ülke için tehlike olarak görüyor ve onun değişmesini gerekli görüyordu. Bütün partilerin birikimli insanlarının katkılarıyla yapılan bunca çalışma vardı. Özellikle Akşener’e bunu söyleyenler oldu, formül arayanlar oldu. Akşener’in duyguları incinmişse onu tamir edenler oldu. Davutoğlu ve Babacan uzlaştırma çabaları için uykusuz gece geçirdi. Ayrıca iki belediye başkanı da partilerine bağlılıklarını, Kılıçdaroğlu’nun adaylığını destekleyeceklerini, dolayısıyla Kılıçdaroğlu’na rağmen bir hareket içinde olmayacaklarını ilan ettiler. Ancak sonunda ilginç bir formül bulundu.
-Akşener’in itirazı madem “Kazanacak aday” noktasında odaklaşıyor, alternatif olarak da İmamoğlu ve Yavaş’ı öne sürüyordu. Kılıçdaroğlu’na “Sen vazgeç, senin partinden başkanları aday yapalım” demek çok yakışıksız olacağına ve tabii kabul edilmeyeceğine, ayrıca adaylık durumunda seçimden önce iki büyük şehrin başkanlığını bırakmak gibi bir büyük risk bulunduğuna (Kılıçdaroğlu başkanların adaylığını reddederken bu gerekçeyi ortaya koyuyordu) göre Cumhurbaşkanlığı adaylığını “takviyeli” hale getirecek bir ara bir formül olamaz mıydı? Ne de olsa demokrasilerde çare tükenmezdi.
-“Peki ama Takviyeli” ne demeye geliyordu? Kim önerdi bilmiyorum, ama Cumhurbaşkanı adayının yanına iki belediye başkanını da “yardımcı” olarak yazıp halkın huzuruna çıkılabilirdi. Bu durumda Kılıçdaroğlu kazanacak aday değil idiyse, işte bütün kamuoyu araştırmalarında Tayyip Erdoğan’ı geçtiği görülen iki başkan da, parti başkanlarının durumunu gölgelememek kaydıyla onun hemen yanında vitrindeydi.
-Akşener, iki belediye başkanının İyi Parti’de kendisini ziyaretinin ardından bir otelde Kılıçdaroğlu ile de görüştükten sonra, önce saat 14.00’te, sonra 15.00’te ilan edilen ama ancak saat 16.00’da Saadet Partisi’nde gerçekleşen toplantıya geldi. Gerilimin bir safhası sona erdi. Liderler konuştular konuştular.
-Toplantı 4 saati aşkın sürdü. Sonunda uzlaşma oldu ve açıklama yapıldı. Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı adayı olarak belirlenmişti. 5 lider için başkan yardımcılığı öngörülmüştü. İki belediye başkanının yardımcılığı ise Cumhurbaşkanının gerekli görmesi halinde ve onun belirleyeceği görevler çerçevesinde olacaktı. Yani bir yerde 5 asıl başkan yardımcısı iki de ihtiyaç halinde devreye girecek başkan yardımcıları oluşuyordu. Bu, yol haritasının 12’inci maddesi olarak belirlenmişti.
- Yaşananlara bakarak şu söylenebilir ki, farklı toplumsal damarlardan gelen 6 partinin bir araya gelmesi ve ülke sorunlarına ilişkin ortak çözümler üretmesi önemliydi. Ama sonuçta 6 siyasi partiden söz edilmekteydi, farklı hesapların ortaya çıkması, partileri oluşturan kadroların kimi hesaplar yapması, bu hesapların kimi gerilimlere yol açması tabii idi. Ne denebilir? Daha çıkış noktasında yaşanan bu gerilim herkese ders olsun, mu demek lazım?
-Toplumda her çevrenin, bu oluşumun ahenkle yürüyüp yürümeyeceğine bakıyor olduğunu bilmek önemli. Şayet önümüzdeki seçimlerde iktidar ile hem de kıran kırana bir siyasi mücadele söz konusu ise, iktidarın bu çok parçalı yapıdaki her gerilimi ümitle takip edeceği de muhakkak. Herhalde bundan sonraki “vazo çatlamaları”na dikkat edilmesi gerekiyor. Bunun için de lider buluşmalarında problemleri erkenden görmek, açık konuşmak, müzakere dilini kaybetmemek, sinirleri sakin tutmak, duygusallıklara yer vermemek, tabii herkesin -her partinin- saygınlığını kollamak gibi hassasiyetler önem kazanacak.
-Son söz: Vatandaş bakıyor.