Soruyu Sabah gazetesinden Okan Müderrisoğlu "Bazen içiniz cız ediyor mu?” kılçığını sokarak soruyor:
“Bir tarafta Saadet Partisi var milli görüşe sahip çıkıyor bir tarafta sizinle bir dönem yol yürüyen önemli makamlara gelenler var ayrı partiler kurdular. Geriye dönüp bakınca onlar için ya da bu süreç için bir tanımınız değerlendirmeniz oluyor mu?"
Ben düşünüyorum ki Cumhurbaşkanlığı makamında bulunan bir kişi bu soruya şöyle cevap verirdi:
“Evet farklılaştık. O arkadaşlar başka yol çizdiler kendilerine. Tercihlerine saygı duymak gerekir. Herkes memleket için farklı arayışlar sergileyebilir. Kıymetli arkadaşlardı, birlikte güzel hizmetler verdik. Ben şimdi de memlekete hizmet yolunda kendilerine başarılar dilerim. Bize yönelik eleştirilerinden de istifade ederiz.”
Ne diyorsunuz? Çok mu uçuk ya da naif oldu? Türkiye siyasetini, ya da Tayyip Erdoğan’ı hiç tanımadığıma mı hükmettiniz?
Sayın Cumhurbaşkanı Müderrisoğlu’nun attığı pası şöyle değerlendiriyor:
"O tür bir değerlendirmeyi zul addederim. Onu, onların düşünmesi lazım. Onlar nasıl bir ihanetin içerisinde olduklarını kendilerinin düşünmesi lazım. Onlar o makamlara kendi layık oldukları için gelmediler, o makamlara getirildiler. Eğer onlara bakanlık, başbakanlık verildiyse; onlara bir irade o makamları verdi. Ama onlar bunun kadir kıymetini bilemedi, ha keza diğeri de aynı..."
İhanet… O makamlara layık oldukları için gelmediler… Başbakanlık, bakanlık bir “irade” ile verildi onlara.
İrade tamam… da…
Layık olmadıkları halde, başdanışman, başbakan, bakan yapmak nasıl bir şey? Ülkeyi, ülkenin ekonomisini emanet etmek nasıl bir şey? Dış politikada akıl danışmak nasıl bir şey?
Biliyorum, bu “tema” dolaştırılıyor Ak Parti muhitlerinde… Aslında gazetecinin sorusu da alacağı cevabı tahmin ederek sorulan bir soru. Çünkü artık “Erdoğan medyası” diye nitelenebilecek bir medya zemininde “Davutoğlu’nun, Babacan’ın, hatta Gül’ün, bazen Arınç’ın bir şey oldularsa Erdoğan’ın lütfu sayesinde oldukları” işlenip duruyor. Bu tema whatsapp gruplarında dolaşıyor. Bir ara ben “Gül, Davutoğlu, Babacan, Arınç birer hiçti, onları Tayyip Erdoğan var etti” dedim, “Haşa” kelimesini ekleyerek.
Bunun böyle olmadığı açık da, gelin siz bunu Tayyip bey’e ya da bu yaklaşımı kitlelere taşıyanlara anlatın. Buna inanan insanlara anlatın.
Hiç mi sormaz insanlar? Davutoğlu’nun, Babacan’ın şimdi tabii ki isyan ederek seslendirdikleri “Birer hiçtik de niye akıl danıştın, niye dışişlerini, Başbakanlığı emanet ettin, neden 13 yıl ekonomiyi emanet ettin, AB Başmüzakerecisi yaptın?” sorularını…
Davutoğlu ve Babacan için söylenen sözlerin bir başka acayip yanı, halen görevde bulunanların kendilerini nasıl hissettikleri ile ilgilidir. “Layık oldukları için değil, irade ile gelmiş olmak…” Yani O var sadece. Geriye kalanların tamamı onun lütfu keremi sayesinde oradalar. Bunu içselleştirmek ve yarın farklı bir pozisyon almak durumunda olurlarsa “ihanet”le suçlanmayı kabul etmek. Nasıl bir ilişki bu?
Davutoğlu ve Babacan, bugün Ak Parti’nin kendilerinin görevde oldukları dönemi aradığını hatırlatarak haklı olarak soruyorlar: Her şey bir irade ile oluyorsa, neden üstelik Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi ile o irade çok daha keskin hale geldiği halde bir irade ile enflasyon düşürülmüyor, neden iktidar gemisi su alıyor? O iradenin görevlendirdiği kadrolar neden sonuç alamıyor?
Farkında mı bilmem ama sayın Cumhurbaşkanı’nın o ifadeleri bir “kibri” yansıtıyor. Bizzat kendisi, Ak Parti ile kitleler arasına “kibr”in girdiğini defalarca seslendirmiştir. Kibir alt kadrolarda yanlış da, tepelerde yakışan bir özellik mi?
Birlikte yola çıkılan ve çok zor zamanları birlikte göğüsleyen yol arkadaşlarını, bugün farklı bir mecrada memlekete hizmet etmek istedikleri için “ihanet”le suçlamak hoş değil. Yakışık almıyor. Sağlıklı değil. Kayıp psikolojisini, özgüven kaybını, tedirginliği yansıtıyor.
Kendisi de biliyor ki, birlikte yol aldığı insanlar, Gül, Davutoğlu, Babacan, Arınç ve daha birçoğu, kıymetli insanlardı. Onların ürettiği yer yer o “irade” denen şeye itirazı da ihtiva eden “ortak akıl” ile başarılı icraatlar yapıldı.
Belki de yola birlikte çıkılanlardan ayrılıp, yolda farklı saiklerle – belki hesaplarla kervana katılanların zaafında aramak lazım Ak Parti’deki patinajı… Belki de o “irade” denen şey, herkesi “laf dinler” hale getirmiş olmasında aramak lazım.
Hiç şüphesiz o “irade” de önemli. O “irade”nin iyi seçimler yapmış olması, “iyi kadrolarla çalışma” gibi bir özelliğe sahip olması da önemli. Bugün kendi geçmiş seçimlerini - iradelerini sıfıra müncer etmenin anlamı var mı?