Siyasetin en kritik konularından birisinin Millet İttifakı’nın başkan adayı olduğu muhakkak.
Kim olacak?
Cumhur İttifakının adayı belli. Banko Erdoğan. “Aday olabilir mi? Anayasa müsait mi? ” gibi tartışmaların o cenahta karşılık bulmadığı açık. “Anayasa izin vermese Yüksek Seçim Kurulu verir” gibi bir mantığın işleyebildiği bir iklim söz konusu oralarda. İttifakın paydaşı olan MHP de liderlik seviyesinde “Erdoğan tek aday” dediğine göre, seçime kadar bir öküz ölüp ortaklık bozulasıya kadar Erdoğan tek aday olmaya devam edecek. Öyle bir öküz ölme olayı olduğunda ise her bakımdan yandı gülüm keten helva durumunun hasıl olacağında kuşku yok.
Dediğim gibi Millet İttifakı’nın aday sorunu kilit mesele olmaya devam ediyor. Öncelikle İttifak’ın kendisi için, sonra da, şayet bir iktidar değişikliği olacaksa memleket için.
Çünkü Millet İttifakı bir sistem dönüşümünü vaad ediyor, bunu, seçilecek başkanın inisiyatifi ile gerçekleştirecek ve seçilecek başkan kendisini öneren partilerle uyum içinde bunu yapacak.
Bunun için de başkanın halktan oy alması lazım. Tamam İttifak’a dahil partiler destek verecek ama o destek de çantada keklik değil. Yani partiler ceket koysa kazanır mantığının bu alanda işlemesi beklenmez. Yani başkan adayının bizzat kendisinin de halkın ilgi göstereceği bir özgül ağırlığının olması gerekiyor.
Yani şöyle bir şey değil:
Kılıçdaroğlu ile Akşener bir isim belirleyecek, o ismi kamuoyuna deklare edecekler, o isim saksıdaki bir çiçek gibi ortada duracak ve halk sandığa gidip sırf o ismin cazibesi ile destek oyunu atacak. Bu olmaz.
Peki ne olacak?
O isim her kimse, meydana çıkacak, diyelim Erdoğan’la denklik sınavı verecek, konuşacak, ülkeye dair değerlendirmeleri olacak, vizyon çizecek, ya da vizyonu biliniyor olacak, sistem değişikliğinde İttifak’la aynı çizgiyi paylaşıyor olsa bile getirilecek sistemin kodlarına ilişkin açıklamalar yapacak, halkta, sembolik bile olsa o makamı dolduracağı güvenini oluşturacak…. Konuşacak, konuşacak… Belki Türkiye siyasetinin iklimine uyum gösterip polemik yapacak. Hakkında çıkacak iddiaları cevaplandıracak. Belki de hepsinden önemlisi “dışardan güdümlü” rolü içinde gözükmemek.
Bu arada, kendisini aday olarak gösteren partili çevrelerinden gelecek farklı seslere muhatap olacak.
Demem o ki bu alan güllük gülistanlık bir alan değil.
O kişi, şerbetlenmiş kişi olmak zorunda. Bir parti mensubu “lider veya değil” olsa da sorun var, olmasa da.
Şu an İttifak’a dahil olan veya potansiyel olarak dahil olmaları öngörülen partilerden hiçbirinin MHP ve liderliğinin Erdoğan’a verdiğine benzer peşin angajmanlarda bulunacağı bir durum yok.
Sorun zor bir sorun.
Peki “Bu zorluğa paralel bir çalışma var mı, Millet İttifakı’nda?” diye sorulursa, benim en azından Kılıçdaroğlu ve Akşener’de gördüğüm, eğer sorular karşısında topu taca atmak gibi okunmazsa, “biz o işi çözdük rahatlığı” dır.
Biz o işi çözdük… Yani;
-O ismi bulduk, üzerinde anlaştık, kendisi ile konuştuk, mutabık kaldık vs…
Bu mudur?
Görüntüyü böyle algılasam da, işin bu kadar kolay olmayacağından eminim. O ismi bulmak, partilere iyi geleceğini düşünmek, kendisi ile konuşmuş olmak, her konuda mutabık kalmak ve o kişinin İttifak’ın şu anki ve gelecekteki bileşenlerinin de mutabık kalacağı kişi olmasından emin olmak, eşyanın tabiatını bilmem ama, Türkiye siyasetinin genel akışı ile mutabakat arz etmiyor.
O zaman?
İyimserliğin gerekçesini anlayabilmek için bir ipucu verilse, demek geliyor içimden…