ABD Demokrat Başkan adayı Joe Biden’ın Tayyip Erdoğan’a ve muhalefete ilişkin sözlerini Amerika’nın Türkiye siyaseti ile ilk defa ilgilendiğini görmüş gibi tartışıyoruz. Ne garip.
Amerika Tayyip Erdoğan’ı destekler de köstekler de. Aynı şekilde Amerika, muhalefet üzerinden Türkiye politikasına yönelik kurgular yapar da, muhalefetten hiçbir şey çıkmaz deyip, iktidar ile iş götürür de. Amerika’da her yana oynayan ayrı ayrı güç odaklarının varlığı da meçhul değildir.
Henüz kurulmadan önce ABD’ye yapılan ziyaretlerde geleceğin Ak Parti kadrolarına ABD’deki farklı platformlarda gösterilen ilgiyi nasıl okumalıyız? Ya da tersine Ak Partinin müstakbel kadrolarının (içlerinde Tayyip Erdoğan da vardı) ABD’de farklı platformlarla ilişki kurmalarını nasıl okumalıyız? Demek ki Amerikan mahfilleri Ortadoğu gibi kritik bir coğrafyada, Türkiye gibi bir ülkede doğacak siyasi hareketlerin cenin halindeki durumlarıyla bile ilgileniyorlar. Cenin halindeki siyasi oluşumlar da Amerika’ya kendilerini anlatma çabası sergiliyorlar.
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) neydi ve Türkiye’nin oradaki eş-başkanlık rolü nasıl bir Türk – Amerikan iş birliğini resmediyordu?
Belli ki Amerika, mesela Erbakan ile Erdoğan gibi iki “İslamcı lider” arasında tercih yapmıştı. Oysa bir yerden baktığınızda Erdoğan’ı “İlk gençlik yıllarından itibaren Erbakan’ın rahle-i tedrisinde yetişmiş bir siyasetçi” olarak okumaları ve Erbakan’a uygulanan “kategorik dışlama”yı ona da yöneltmeleri mümkündü. Ama biliyoruz ki ABD’deki siyaset yapıcılar Erdoğan’dan farklı bir siyasi profil oluşacağını ümit etmişlerdir.
Nasıl olmuştur bu? Erdoğan’ın hangi davranışı onlara böyle bir değerlendirme imkânı vermiştir? “Erdoğan ya da Ak Parti kadroları, İslam dünyasında rol model olabilir” derken, nasıl bir Erdoğan ya da Ak Parti tasavvuruna ikna olmuşlardır?
Bunları, Ak Parti’nin ABD veya bir başka dış güç ile (mesela AB gibi) kurduğu ilişkileri yadırgadığım için yazmıyorum. O dönem Saadet camiası Erdoğan’ı ABD’nin iktidara getirdiğini söylerken ben bu ilişkileri “İçerdeki meşruiyyet sıkıntısını aşmak için dışardan -ABD ve AB üzerinden- destek arama” olarak nitelendirdim. Yakın zamanda bir Ak Parti medya grup başkan yardımcısı da “FETÖ ile ilişkiyi böyle bir iç mücadelenin parçası” olarak izah etmemiş miydi? Şu anda Ak Parti’nin başka gruplarla ilişkisi bir reel-politik hesabının sonucu değil midir?
Bu tür ilişkilerin hepten masum olduğunu söylemek istemiyorum. Bunların hepsi bir dosya oluşturur. Kimlerle ne konuştunuz, nasıl fotoğraflar seçildi, neden sevildiniz, neden nefret edildiniz, hepsinin dosyaları bir yerlerde mevcuttur.
Biden diyorsa ki “muhalefetle ilişki kurmalıyız, onlara yardımcı olmalıyız” belli ki kurulacak her ilişki, söz konusu grupların dosyasına girecek ve bir gün ortaya konacaktır.
İktidardan iktidara ilişkiler de dosya oluşturur. Erdoğan – Trump arasındaki inişli – çıkışlı ilişkiler hep siyaset arşivinde gün yüzüne çıkacak zemini bekler. Bir dönem Amerikalılara “Deliğe süpürmeyin” anlamına da gelecek kelimelerle “Bu liderden yararlanın, harcamayın” denmedi mi?
Kasımda yapılacak seçimlerde Biden Başkan seçilirse, Erdoğan’ın yönettiği Türkiye’yi gözden çıkarır mı? Erdoğan’la savaşa mı soyunur?
Tabii ki böyle olmaz. Şu anda Trump yönetimi iyi ilişkiler içinde olduğu farz edilen Erdoğan’ın bir dediğini ikiletmiyor mu?
Tabii ki öyle de değil. Bu dönemde de Türkiye’ye rezerv var, yarın Biden döneminde de Türkiye’nin üstü çizilmeyecek.
Olay, içerde siyasi vuruşma için kullanılacak olay değil. Dışardan birileri “Türkiye’de insan hakları ihlali var, otokrat bir yönetim oluştu” diyorsa, durur, kendinize bakarsınız, çünkü insan hakları ihlali ülkeniz adına bir erdem değildir, ama Türkiye’nin çıkarlarına karşı bir tavır sergiliyorsa en net şekilde karşı çıkarsınız.
Dünya ile ilişki kesilmez. Amerika ile de Rusya veya Çin ile de… Ama insan hakları konusunda nasıl biz Çin’e Doğu Türkistan’ı hatırlatıyorsak, birileri de bize her türlü hukuk ihlalini hatırlatır.