Mustafa Yeneroğlu: Mesele Sevda Noyan değil, iktidarın dili kötülüğü teşvik ediyor

Hukuk ve insan hakları konularında tutumuyla ön plana çıkan DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, darbe tartışmalarına paralel olarak gündeme gelen en son Sevda Noyan'ın sözleriyle alevlenen tehdit dilini değerlendirdi: Sorun hanımefendinin söylemesi değil. Onun söylediğini ilk önce İçişleri Bakanı söyledi. Belediye başkanlarını terör örgütleriyle yan yana koyarsanız, vatandaş da bunun gereğini yapar...

Deva Partisi Hukuk İşleri Başkanı ve İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu KARAR TV canlı yayınında yazarlarımız Ahmet Taşgetiren, Elif Çakır ve Yıldıray Oğur’un gündeme ilişkin sorularını cevapladı. 90’lı yıllarda devlete itiraz eden Muhafazakar-mütedeyyin kesimin devletçi olduğunu söyleyen Yeneroğlu, darbe tartışmalarının ardından TV ekranlarına bile yansıyan tehdit diliyle ilgili “Kötülüğün banalleşmesi gibi bir süreçle karşı karşıyayız. Bunu durdurulmalı ancak Sevda Noyan’la başlamamak lazım. İçişleri Bakanı 15 Temmuz’da yapacaklarımız yarım kaldı derse, belediye başkanları terör örgütleriyle yan yana getirilirse, vatandaş da gereğini yapmak ister” ifadelerini kullandı.

HUKUKU GEÇTİK KANUN DEVLETİNİ ARAR OLDUK

Koronavirüs önlemleri için “Hukuk devleti derken kanun devletini arar olduk” diyen Yeneroğlu, “Birçok tedbir açıklanıyor ama bunların yasal dayanağı yok. Kimse itiraz etmediği için keyfilik yol yapıyor. Sokağa çıkma yasağı yerine sokağa çıkma kısıtlaması deniyor. Çünkü temel hak ve özgürlükler meselesi diye itiraz ettik. Yasak yerine kısıtlama demeye başladılar. Bilim Kurulu tavsiyelerinin doğru olup olmadığını tartışmıyoruz. Mesele bu değil. Mesele uygulamaların kanuni dayanağı olup olmadığı. Fermanlarla uygulamalar yapılıyor, biz de bunu kabullenmek durumunda kalıyoruz” dedi.

Yeneroğlu, en son Sevda Noyan’ın Ülke TV’deki sözleriyle bir kez daha gündeme gelen tehdit dili konusunda ise şöyle konuştu:

SORUN SEVDA NOYAN DEĞİL, SİYASETİN DİLİ KÖTÜLÜĞÜ TEŞVİK EDİOR

Bu mesele bir ya da birkaç kişiyle değerlendirilemez. Türkiye’de öyle bir iklim oluşturuldu ki son yıllarda kullanılan şiddet diliyle, muhalefetin terörize edilmesiyle, Kılıçdaroğlu’na saldırı ile İçişleri Bakanı’nın Anayasa Mahkemesi’nin ayak bağı olduğunu ifade etmesiyle… 15 Temmuz’da biz tam olarak üzerimize düşeni yapamadık diyen o hanımefendi değildi ki! İlk söyleyen İçişleri Bakanı’ydı. Yüksek tepelerde kullanılan şiddet dilinin açtığı yolda ‘ben daha sadığım’ edasıyla hukukun çiğnenebileceğini insanların katledileceğini çok rahatlıkla söylüyor insanlar. Üzücü tarafı bu hanımefendiyi destekleyen bir kitle olması. Maalesef iktidar devleti kutsadıkça, hukuk devletini ezdikçe devletin altını oyduklarını göremiyor. Bu hukuksuzluk herkesi ezip geçecek, hukuksuzluk her geçen gün çok daha fazlasını talep edecek. Kötülüğün banalleşmesi süreciyle karşı karşıyayız. Bunu durdurmak lazım ancak Sevda Noyan’la başlamamak lazım. Siz halkın yüzde 50’den fazla oyunu almış belediye başkanlarını terör örgütleriyle yan yana koyuyorsanız, halk da bunun gereğini yapayım diyecektir. Yukarıda kullanılan bu söylemlerin, doğal seyri içerisindeyiz. Maalesef bu son zamanlarda çok fazla arttı. Kanal 7’nin açıklamasında da bunu net olarak görüyoruz. Samimi bir özür, tehdidi reddetme gibi bir durum yok. Öyle olsaydı, insanları hayvana benzeten moderatörün yayın yapmasını engellerdi.

MUHFAZAKAR CAMİA KORKUNÇ HALDE

AK Parti tabanının bir savrulma yaşadığını söyleyen Yeneroğlu, ‘itiraz edilen devlet’in yerini kutsal devlet anlayışının aldığını söyledi. Yeneroğlu şunları söyledi:

Muhafazakâr-mütedeyyin camia öyle bir dönüştü ki korkunç bir haldeyiz. Herkesin eşit şekilde yer bulabileceği, özgürlükçü hukuk devletinin olduğu bir toplum düzenini savunuyorduk. AK Parti 2002’de zaten bu amaçla kuruldu. Devleti sınırlandırma, vatandaşlarının hakların öncelemek, özgürlüklerin önünü açmak ve hukuk devletinin temel hakların çerçevesinde konumlandırma yani 90’lı yıllarda yaşanan o acı tecrübelerden hareketle devletin özgürlükçü hukuk devletine dönmesini hedefliyorduk. Ancak bugün muhafazakâr-mütedeyyin camia, insan devlet için vardır ve gerekirse insan devlet için araçsallaştırılabilir noktasına geldi. Muhafazakârlar için en öncelikli mesele adalettir. Allah Müslümanlara adaletli olmayı emretmiştir. Fakat bugün hukuk devleti ayaklar altında, adalet yerlerde sürünüyor. Maalesef mütedeyyin kesimin öncelemesi gereken tüm değerler iktidar ve kazanımları adı altında bir kenara bırakıldı. Toplumu ötekileştirici “Ne mutlu Türküm diyen” yazıları dağlara yazılmaya başlandı. Tayyip Bey de daha 17 yıl önce bunları eleştiren bir noktadaydı. Maalesef Tayyip Bey, muhafazakar-mütedeyyin camiayı korkunç derecede dönüştürdü.

DARBE İDDİALARIYLA KORKU SALINIYOR

Darbe girişimi iddialarının karşılığı olmadığını belirten Yeneroğlu, “18 yıldır iktidarda olan bir hükümet, toplumun her kesimini kavraması gerekirsen, bir de darbe girişimi iddiasıyla topluma korku salıyor. Tek sesli medyada bu iddiayı inanmadan yazıyor. Çünkü yazmayanın açığa çıkıyor” yorumunda bulundu.

AK PARTİ’DE DE UÇURUMU GÖRENLER VAR

Yeneroğlu, “Mağduriyetler, hukuksuzluk vs. konularında AK Partili vekiller neden duyarsız” sorusuna ise şu karşılığı verdi:

“AK Parti’dekiler ayrılanların başına neler geldiğini görüyor. AK Parti’den ayrılınca hain ilan edileceklerini biliyorlar. FETÖ’cü olarak köşeye sıkıştırılabileceklerini, geçmişten bir şey çıkarılarak her türlü baskıyı göreceklerini biliyorlar. Dolayısıyla korkuyorlar. 18 yıllık iktidar beraberinde herkesi yozlaştırdı. Sadece sonuçta gücün kendisi o güçten menfaatlenen herkesi yozlaştırabiliyor. İktidar menfaatlerinden yararlanırken, bu haksızlıkları dile getirip ayrıldığı zaman çevresini de karşısına da alacak. İl, ilçe teşkilatını ikna etmesi gerekecek. İnsanlar ‘vuruyoruz, kaçıyoruz, uçuyoruz’ söylemi ile gerçeklerle alakası olmayan bir dünyada senaryolarla besleniyorlar. Bu ortam içerisinde insanlar gittikçe daha duygusal oluyor. Aslında oturup konuştuğunuz zaman akl-ı selim düşünüyorlar. Türkiye’nin nereye gittiğini, gidişatın uçuruma doğru olduğunu görüyorlar. Bakanlık yapmış, milletvekilliği yapan birçok arkadaşımından ben bunu duyuyorum. Ciddi manada endişeliler.

700 BİN TERÖR ÖRGÜT ÜYESİ OLABİLİR Mİ?

15 Temmuz’da Türkiye’nin büyük bir facia yaşadığını, 255 şehit vererek süreci atlattığını söyleyen Yeneroğlu, sonrasında yaşanan mağduriyetlerin, devletin soruşturmalardaki hukuksuzluğu ile arttığını belirtti. Geçmişte bu örgütün faaliyetlerine katılan yüz binlerce insanın da mağdur olduğunu belirten Yeneroğlu, “Bu örgütün bu insanları mağdur etmesine devletin hukuksuzlukları da çok ciddi manada katkıda bulundu. Adalet bakanlığının istatistiklerine göre 2016-2018 arasında en az bir milyon kişi terör soruşturması geçirdi. En az 700 bin insan FETÖ mensubiyeti iddiasıyla terör soruşturması geçirdi. Bu bile bir facia. Bir ülkede bu kadar mensubu bulunan bir örgüt varsa o ülke batmış demektir. Bir terör örgütünün yüz binlerce mensubu olmaz. Bir örnek vereceğim. Kişi astsubay, abisi, kız kardeşi bu örgütün içinde olduğu gerekçesiyle ihraç ediliyor. Kimse kusura bakmasın ama bu durumda olan bakan ve büyükelçi arkadaşlarımız var. Haksızlık karşısında benim başıma bir şey gelmesin diye susuyorlarsa haksızlığa destek veriyorlar demektir” diye konuştu.

DEVA’YA GEÇMEK İSTEYEN VEKİLLER VAR

Mustaf Yeneroğlu, DEVA Partisi’nin henüz teşkilatlanmasını tamamlamadığını bu nedenle anketlerdeki sonuçların yanıltıcı olacağını belirterek “En az 7-8 ay geçmeli. Daha komuoyunun önüne çıkamadan anketleri değerlendirmek yanlış olur” yorumunda bulundu. Yeneroğlu birçok milletvekilinin Deva Partisi’ne geçmek istediğini de belirtti.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.

Güncel Haberleri