Türkiye'de ilerlemiş son dönem kronik akciğer hastalıklarından muzdarip hastalara uygulanan akciğer nakli, yaygınlık kazanmaya başladı. İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi'nin öncülüğünü yaptığı akciğer nakilleriyle oksijene bağımlı hayatını devam ettiren, çok basit günlük aktivitelerde bile zorluk çeken hastaların yaşam kalitesinde iyileşmeler yaşanıyor.
Hastanede gerçekleştirilen son üç akciğer nakil ameliyatında başarılı sonuçlar elde edildi. Tamamen oksijene bağımlı hale gelen üç hasta şu an oksijen kullanmadan tüm temel ihtiyaçlarını yerine getirebiliyor.
İlk ameliyat 11 Ekim 2004'te yapıldı
İstanbul Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Toker, Türkiye'de 2000'li yıllarda akciğer nakline karşı farkındalık başladığını belirterek, o yılların başında akciğer naklini tecrübeyle yapan kliniklerdeki durumu öğrenmek için kısa bir süre Viyana'da bulunduğunu kaydetti.
Oradaki ortamı gördükten sonra ilk akciğer nakli ameliyatını 11 Ekim 2004'te yaptıklarını aktaran Toker, şu bilgileri verdi:
"Hastamız iki taraflı akciğer nakli oldu. Ameliyattan çok kısa bir süre önce hayatını kaybetmek üzere olan ağır durumdaki bir hastaydı. Hastamızı yoğun bakım sürecinden geçirerek, ardından akciğer nakli ameliyatı yaptık. Ameliyat sonrasındaki süreç başarılı gitti fakat hastayı yoğun bakımdan çıkaramadık. Bunun arkasından yine iki taraflı akciğer nakillerine devam ettik. Akciğer nakline tekrar başladık. Şu anda Türkiye'de dört merkezde akciğer naklinin yurt dışına erişebilecek düzeyde başarı oranlarıyla yapıldığını söyleyebiliriz."
Türkiye'de 5-6 yıldır akciğer naklinde bir hareketlenme var
Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Adalet Demir, akciğer naklinin, ilerlemiş son dönem kronik akciğer hastalıklarına sahip ve hastalığı dolayısıyla oksijen kullanmak mecburiyetinde olan, temel ihtiyaçlarını karşılamada zorluk çeken, yürüyemeyen, yaşam kalitesi düşük hastalarda uygulanan bir yöntem olduğunu bildirdi.
Akciğer naklinde amacın hastaların sağ kalımını ve yaşam kalitesini artırmak olduğunu belirten Demir, şunları kaydetti:
"Son çeyrek asırdır karaciğer, kalp, böbrek gibi organların nakli yaygın yapılabilmesine rağmen akciğer nakli kendine has sorunlarından ötürü yeterince yaygınlaşmadı. Dünyada yılda 50'den fazla akciğer nakli yapan merkez sayısı 10'u geçmez. Akciğer nakli için uygun akciğeri bulmak diğer solid organ nakillerine göre daha zor. Bu oran böbrek için yüzde 90, karaciğer için yüzde 73, kalp için yüzde 28 iken, akciğer için ancak yüzde 15-25. Son 5-6 yıldır akciğer nakli konusunda Türkiye'de bir hareketlenme yaşandı. Akciğer naklinin az yapılmasının sebeplerinin başında organ bağışında yaşanan sıkıntılar geliyor."
Akciğer naklinin zor, yorucu ve eğitilmiş, kendini işine adamış multidisipliner bir takım gerektiren süreç olduğunu, nakil işleminin geniş bir ekip tarafından yapıldığını anlatan Demir, "Ekip organize olmayı başarmak zorundadır. Eğer bir ayağı eksik olursa o döngü dönmez ve başarı elde edilmesi çok zor olur. Bu ekip, yılın her günü, her saat müsait olmalıdır. Kısaca bu iş başarılı bir ekip çalışmasını gerektirir" ifadesini kullandı.
Hastanede kalış süresi minimum 10 gün
Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Evren Şentürk, akciğer naklinin Türkiye'de yeni başlayan bir operasyon olduğunu ve hastanelerinin bu anlamda öncü olduğunu aktardı.
Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Esen Kıyan da akciğer nakli yapılan hastanın ameliyattan sonra ve önce yoğun bakım ünitesinde daha sonra da serviste izlendiğini aktardı.
Hastanede kalış süresinin minimum 10 gün olduğunu ve duruma göre uzayabildiğini bildiren Kıyan, "Vücudun akciğeri reddetmemesi için ameliyat sonrası immun yanıtı baskılayan ilaçlara başlanıyor ve hasta ömür boyu bu ilaçları kullanmak zorunda. Nakil sonrası immun yanıt baskılandığı için enfeksiyon riski yüksek. Bu nedenle tedaviye bazı özel enfeksiyonların gelişmesini engellemek için koruyucu antibiyotikler de ekleniyor. Bunların da aylarca kullanılması gerekiyor" bilgisini verdi.
Başhekim Prof. Dr. Şükrü Öztürk ise tüm çalışanların özverili bir şekilde nakil işlemlerini ve diğer sağlık işlemlerini gerçekleştirdiğini belirterek, "Bir üniversite hastanesi olarak belki de pozitif ayrımcılık olarak algılanabilecek destek sağlamaktayız. Bu nedenle hemşire desteğinde bir miktar kayırma ya da pozitif destek diyebileceğimiz bir değerlendirmemiz mevcut" değerlendirmesinde bulundu.
İSTANBUL/AA