Uygur ve Kazaklara yönelik sistemli asilimasyon uygulayan Pekin, bugüne kadar milyonlarca sivili ‘eğitim merkezi’ adı altında inşa ettiği kamplara doldurdu. Vahşeti dünyaya haykıracak toplumun kanaat önderlerini de gözaltına alarak susturan rejim, yüzlerce yıllık kültür varlıklarını da kepçe darbeleriyle yok ederek kültür soykırımı da yürütüyor. İşkence kamplarında kalanların tanıklıkları ise, Pekin’in insanlık utancı yöntemlerinin vardığı dehşet verici noktayı en çarpıcı haliyle ortaya koyuyor. İndependent Türkçe’nin haberine göre teröre yardım ettiği gerekçesiyle Doğu Türkistan’daki kamplardan birinde 15 ay tutulan Gülbahar Celilova “20 kişilik koğuşta 40 kişi vardı. Sırayla uyuyorduk. Ayda bir kez banyo yapma hakkınız var. 15 ay boyunca aynı kıyafetleri giydim. Çıktığımda kolları yırtılmıştı. Pislikten bitlenmiştik. Vücudumuzda yaralar çıkmaya başlamıştı pislikten. Çıktığımda 20 kilo vermiştim” dedi.
Zulüm merkezlerinde baskıya maruz kalan 43 yaşındaki Kazakistan vatandaşı Ömer Bekali de bir toplantı için gittiği Urumçi’de anne babasını ziyaret ettikten sonra polis tarafından kelepçelenip başına siyah çuval geçirilerek gözaltına alındı. Pasaport, kimlik ve cüzdanına el konularak DNA testinden geçirilen Bekali yaşadıklarını şöyle anlattı: Domuz eti yemeyi, Çince konuşmayı ya da onların Çin Komünist propaganda şarkılarını okumayı reddediyorsanız, üç, dört polis dövdükten sonra 24 saat aç karna duvara bakıp duracaksınız. İkinci olarak 24 saat oturacaksınız. Üçüncü olarak elinizi arkadan kelepçelenerek karanlık odada 24 saat kalacaksınız. Dördüncüsü yaz aylarında sadece iç çamaşırınızı giyerek sıcak taşın üstünde duracaksınız, kış aylarında çıplak ayak buzun üstünde duracaksınız. Beşinci olarak ise su hapsi cezası verilir. Su hapsi demek bazen dizinize kadar bazen onun yukarısına kadar suyun içinde duracaksınız demektir.