“15 Temmuz’da açıklanacak mı?”
Heyecan ve beklenti yükseltiliyor. Dün iktidar medyasının başlıklarındaydı: "15 Temmuz'da açıklanacak mı?"
Sabah Ankara Temsilcisi Müderrisoğlu duyum almış, Danıştay karara varmış, açıklanacakmış.
AK Partili Numan Kurtulmuş'a soruyorlar: "15 Temmuz'da açıklanacak mı?"
Cevap veriyor: "İnşallah daha önce açılır. Bana sorarsanız bugün açılsın. Şu an yüksek yargıda olan bir iş. İnşallah yargı bu konuda müspet bir karar verir. Bekliyoruz..."
Muhalefete soruyorlar, çoğu diyor ki: "Beklendiği kabahat, elinizi tutan mı var, ne duruyorsunuz, bugün açılsın, daha evvel niye açmadınız..."
Danıştay savcısı, iktidarın takdirinde olduğunu, yargının konusu bile olmadığını, ne zaman isterse tam yetkiyle müjdeyi verebileceğini söylüyor.
Yine de belli bir tarihe randevu veriliyor, önden altı ısıtılıyor, kamuoyu kızıştırılıyor.
15 Temmuz'da açıklanacakmış, sürpriz!
Ama hayır, 15 Temmuz'a saklanması sizi yanıltmasın. Açıklanacak olan, 15 Temmuz şehit aileleri ve gazileri için toplanan yardım paralarının akıbeti değil.
Ayasofya'nın akıbeti açıklanacak. Resmi statüsünün müze mi kalacağı, tabelasına cami mi yazılacağı...
Öbür mevzunun meraklısı yok. Ne iktidar medyası bir duyum aktarıyor. Ne Numan Kurtulmuş açıklamak için sabırsızlanıyor. Ne de kamuoyu, beklentiye sokuluyor.
T24'te kaçtır soruyor Mehmet Yılmaz, dün yine hatırlattı.
309 milyon lira toplanmış. En son 2 Ocak'ta, Ziraat'ten Hazine hesabına 338 milyon 971 bin lira olarak nakledildiği duyulmuş.
Hakkında başka da haber alınamıyor.
Türkiye Şehit Yakınları ve Gaziler Dayanışma Vakfı kurulmuştu. Bu yardımlara vaziyet edecekti. Ama onun da bugüne dek ne yaptığı bilinmiyor.
Mehmet Yılmaz'ın merakını gidermek, yakışmaz mı oysa iktidar medyasına?
Numan Kurtulmuş, şehit aileleri ve gazilere o yardımları bir an önce dağıtma konusunda da sabırsızlansa...Hiç değilse 15 Temmuz'da açıklanacağını bildirse...Dört gözle bekleyenlere bir tarih verse yakışmaz mı?
15 Temmuz yaklaşıyor, 4. yıldönümü...
Yok mu muhataplardan üstüne alınan, çıkmayacak mı ilgilenmeye bir talip!
Ayşenur Arslan’la ne olmuştu?
RTÜK, Medya Mahallesi’ne ceza verdi ve ben eleştirdim mi!
Ya da sosyal medyaya ‘unutulma hakkı’ getirilecek de, ben amacını mı sorguladım! ‘İktidar bugün ters düştüğü siyasi geçmişini sildirip unutturmak mı istiyor’ dedim!
İki taraftan amigolar, CNNTürk’te Ayşenur Arslan’la programımızı hatırlatıyor, ‘nasıl bittiğini unutturamazsın’ diyor.
Sağ olsunlar. Ben de unutulmasından korkuyordum zaten.
Hafıza tazelemek isteyenler, nasıl başladığına buyursun.
Yeni formatı tanıtmak için birlikte Radikal’e konuşmuştuk. 7 Ekim 2012’de, İpek İzci’ye. “Ekranların yeni zıt kardeşleri” başlığıyla çıkmıştı.
Tamamı erişime açık. Tadımlık bir kesit size.
AYŞENUR ARSLAN’DAN:
-”Bana ilk söylediklerinde itiraz ettim, ‘Hayıııııııııır, olamaz’ dedim. Şaka bir yana benim için de Akif Beki pozitif bir isimdi. Yeni kuşağın deyimiyle elektriğimiz tutuyor. Centilmen ve zeki...programda didişe didişe...”
-”Herhalde Akif’in ‘hayata karşı duruşum var’ derken, ahlaklı olmaktan vicdan kavramına kadar götürdüğü yerler vardır. Orada bence biz ortak bir tavır içerisinde olacağız. Ama geri kalan her başlıkta farklı düşündüğümü söylemeliyim.”
-”Akif, Ayşenur’un ekrana dönüş bileti oldu’ gibi yorumlar yapıldı, ben hem kendimi hem de Akif’i bundan tenzih etmek isterim...Benim sesimi kısmak, dengelemekten çok belki de benim sesimi çoğaltmak adına benim bir yol arkadaşım olacak. Yani o zaman beni çıkartmazlardı da Akif tek başına program yapardı...”
-”Zaten Akif olmasaydı ben kendimi neredeyse buradan gitmeye hazırlamıştım, bu bünyede birtakım başka tekliflere hayır dediğim için.”
AKİF BEKİ’DEN:
-”Bana ‘Seninle her halükarda bir şey yapmak isteriz, ilk önerimiz bu’ dediler. İkincisini düşünmedim bile. Farklı olanla bir arada olmayı tercih ederim. Muhalefeti ortadan kaldırarak, medyada aykırı görüşler olmadan, özgür bir ortamdan söz etmek mümkün mü?”
-”Türkiye’de demokratikleşme hâlâ yürüyen bir süreç. Farklı, aykırı bir ses olarak Ayşenur’un ekranda var olması gerektiğine inandığım için teklifi kabul ettim...”
***
Nasıl bittiğine gelince...
Program ortağım, nasıl başladığıyla ilgili beni ‘hükümet komiserliği’ zannı altında bırakmaya kalkıştığı için.
İlkinde uyardım. Onu kastetmediğini, yanlış anlaşıldıysa özür dilediğini söyledi. Kamera önünde söylediklerini, kamera arkasında düzeltti.
İkincisinde programdan ayrıldım. Meydanda işlenen kabahatin tenhada özrü olmaz diye.
İnşallah unutulmaz!