Salgını iyi mi yönettik?
Covid 19 salgını Türkiye’de iyi yönetildi.
’Böyle bir kanaat vardı ve bu kanaat arada tereddüde düştüğümüz günler olduysa da aşağı yukarı Temmuz sonuna kadar sarsılmadı.
Nisan’da vaka sayımız 5 bini aşmıştı. Ramazan Bayramını dahi sokağa çıkma yasağıyla geçirdiğimiz Mayıs ayında 1000’in altına düştük.
Ağustos’un ilk günlerinde tekrar 1000’in üstüne çıktık ve artık inmiyoruz.
Önce pik yaptık, sonra 0’a doğru inmeye başladık, derken geri döndük, bin 500’ü geçtik 2 bine doğru yükseliyoruz.
Sağlık Bakanı Koca’nın açıkladığı vaka sayıları artmaya devam ediyor.
Bir ara yerel yetkililerin açıklamalarıyla bakanlığın açıklamaları arasında ortaya çıkan çelişkiler, toplumu, (en azından toplumun bir kısmını) rakamların doğruluğu hakkında kuşkuya düşürdü.
Piyasada resmi ve gayrı resmi Covid rakamları yan yana dolaşmaya başladı.
Resmi rakamlar düşük, gayrı resmi rakamlar yüksek.
(Bu bazen döviz fiyatlarında, enflasyon, işsizlik rakamlarında da oluyor.)
Zamanlaması önemliydi normalleşmenin.
Turizm mevsiminde başladık.
Uçaklar uçmaya başladı. Oteller doldu.
Plajlarda ne sosyal, ne asosyal mesafe kaldı.
Kahvehaneler, lokantalar açıldı. Kafede, lokantada maske takamazsın ki, çay içmek için, yemek yemek için ağzını açmak zorundasın.
Düğünler süresi biraz kısıtlı da olsa yapıldı.
Böylece, bazı sektörlerde çarklar, yavaş yavaş döndü. Vatandaşın cebine üç beş kuruş girdi.
Normalleşmeseydik, zaten iyi bir durumda olmayan ekonomimiz daha çok hırpalanırdı.
Tamam, iyi ki normalleştik.
Şimdi ise vakalar yükseliyor.
Bu gidişle, eğer bir tedbir almazsak, eski ‘pik’imize ulaşacağız.
Kim alacak tedbiri?
Bir görüşe göre vatandaş alacak.
Maskesini takacak, mesafesini koruyacak.
Devlet uyardı. Doktorlar uyardı. Daha ne yapsınlar!
Artık sorumluluk vatandaşın.
Bu görüş, gitgide resmi görüş haline geliyor.
İyi de...
Madem o kadar basitti, neden salgının başlangıcında devlet sokağa çıkma yasağı ilan etti?
20 yaşından küçükleri, 65 yaşından büyükleri evde tuttu?
Ramazan Bayramında bile insanları sokağa çıkarmadı?
Demek ki o kadar basit değilmiş.
Devletin de yapacağı bir şeyler varmış.
Nüfusumuz 83 milyon civarında.
Ne kadar maske mesafe derseniz deyin. 80 milyon uysa da uymayacak iki-üç milyon, ya da birkaç yüz bin kişi çıkıyor.
Kaldı ki bir memleketi hasta etmeye tedbirlere riayet etmeyen birkaç yüz kişi bile yeter.
Kayseri Valisi açıkladı, hepimiz güldük geçtik. 80 yaşındaki teyze, 72 saat içinde 5 düğüne gitmiş.
Ne heyecanlı, ne meraklı teyzeymiş!
Bir düğün halkını enfekte etmeye bir tane Covid’li teyze yetti işte.
Kısıtlamalar, tedbirler, zaten böyle bir günde üç düğüne giden meraklılar, şoför beni otobüse almadı diye kavga çıkaran manyaklar, otobüsün camına tırmanan dengesiz tipler içindir.
Bizim nüfusumuzun içinde de hepimize yetecek miktarda arızalı, dengesiz tip vardır.
Diyeceğim şu ki, eğer salgının ilk aylarında bilim kurulunun tavsiyesiyle ve devletin takibiyle alınan tedbirler, getirilen kısıtlamalar doğru idiyse...
Bugün de doğrudur.
Yoksa bugün, bilim kurulu bir kısıtlama, bir tedbir önermiyor mu?
Ya da öneriyor, ama devlet, dur bakalım, hele okullar açılsın, okul ücretleri ödensin, servisçiler paralarını alsın, kitap-kırtasiye piyasası satışını yapsın, turizm mevsimi de tamamen kapansın, evli evine köylü köyüne gitsin mi diyor?
Eskisi kadar itibar edilmiyor mu bilim kurulunun görüşlerine?
Evet, başlangıçta iyiydik.
Avrupa’dan, Amerika’dan -moda tabirle- pozitif ayrıştık. Eğer aslı varsa ekonomimiz de ‘pozitif ayrıştı.’
Ama böyle devam edersek, istatistikleri esnetmek de kafi gelmez. Ekonomimiz de sağlığımız da negatif ayrışmaya başlayabilir.
“Türkiye Covid 19 salgınını iyi yönetti” kanaati de buharlaşır gider.