Deveni bağla, sonra Allah’a emanet et
Termal kamerayla kovid-19’un teşhis edilemeyeceğini yetkililerimiz de yetkisizlerimiz de biliyordur.
Dereceyi koltuğunun altına ya da ağzının içine sokmadan insanın ateşini ölçen termometreler geliştirildi.
Arkadaşlar bizim gazeteye de bir tane aldı. Cihan hepimizin ateşini ölçtü, maşallah herkes iyi. 36,5, bilemedin 37.
Termometreyle de kovid-19 teşhis edilmez.
Ancak, ateşin yükselmişse termal kamera veya termometre harareti algılar.
Ateşinizin yükselmesi mutlaka korona virüsünün size bulaştığı anlamına gelmez.
Belki alelade bir gribe yakalandınız.
Dün Sağlık Bakanı Fahrettin Koca söyledi, havaalanlarında termal kamerayla 4 milyon 603 bin yolcu taranmış.
Bunlar arasından ateşi yüksek bulunup muayene edilenler olmuştur.
Fakat, henüz ateşiniz çıkmamışsa, virüsünüzle birlikte elinizi kolunuzu sallaya sallaya termal kameranın altından geçersiniz.
Kapıdaki memur virüsünüzü asla göremez.
Umreden gelenlere önce evlerinde kendi başlarına karantina uygulamaları tavsiye edildi.
Evlerine gittiler.
Kendilerine karantina uyguladılar mı?
Hane halkıyla sarmaş dolaş olmamayı başarabildiler mi?
İnsanların ‘Allah kabul etsin’ ziyaretlerine mani olabildiler mi?
Bundan emin olamayız.
Yine Fahrettin Koca, umrecilerden birine korona virüsünün bulaştığı anlaşıldığı andan itibaren umreden gelenlerin öğrenci yurtlarında tekli odalarda izole edildiklerini anlattı.
Fahrettin Bey 1 Mart itibarıyla bugüne kadar yurtdışından gelen kişi sayısının 372 bin olduğunu açıkladı.
Tabii ki onlar da taranmıştır.
Durumu şüpheli bulunanlar izole de edilmiştir.
İzole edilenlere teşhis için test de yapılmıştır.
Ama enfekte olduğu halde ateşi çıkmadığı ve sağlığı normal göründüğü için sınırdan geçenler yok mudur?
Şöyle bir varsayımda bulunalım.
Yurtdışından gelenlerden 5 kişi, umreden gelenlerden de 3 kişi virüsleriyle birlikte gümrükten geçip evlerine kadar gitmeyi başarmış olsun.
Virüsü huduttan geçirmeye muvaffak olmuş 8 insan, ülkenin tamamını mayalamak için yeterlidir.
Evet, çok çalıştık, çok dikkat ettik.
Ama açık verdik.
Muhtemelen yurtdışından gelenlerden ve umre yapan vatandaşlarımızdan.
Bir de, teşhis için test uygulamasını yaygınlaştırmayışımızdan.
Yaygın bir şekilde test yapsaydık daha çok hastayı başkalarına virüs bulaştırmadan izole edebilirdik.
Bakan Koca bir iki gün içinde bütün büyükşehirlerimizde test yapabileceğimizi söyledi. Günde 10-15 bin test yapabilir hale geleceğiz.
Gecikmiş bir teşebbüs. Ama hiç olmamasından iyi.
Cumayı, cemaatle namazı durdurmakta, kafeleri kapatmakta, maçları, toplantıları ertelemekte erken davranabilirdik. Umrecileri ilk gelişlerinde izole edebilirdik.
Ettik edemedik, geçirdik artık o safhayı.
Tamam mı şimdi? Mayalandık mı? Hepimiz korona mı olacağız?
Hayır.
Hekimlerin uyarılarına harfiyen uyarsak, ortalıkta dolaşan korona hurafelerine kulaklarımızı tıkamayı başarırsak korona felaketini hafif bir şekilde atlatmayı başarabiliriz.
Benim anladığım şu: ne limon, ne zencefil, ne portakal suyu, ne kelle paça, sirke, sarımsak, karabiber, zerdeçal...
Hiçbiri korona virüsünün ilacı değil.
Yiyin için, afiyet olsun. Faydası da vardır. Dinç olursanız, bünyenizi sağlam tutabilirseniz hastalığa karşı direnciniz artar. Vücudunuz hastalıkla daha iyi mücadele eder.
Ama sarımsakla virüs ölmez.
Korona virüsünün ilacı veya aşısı henüz yok.
Çin bir-iki ilaç kullanmış, tedavi sürecinde faydasını görmüş.
Hepsi o kadar.
Virüse karşı hamaset de sökmüyor.
Doğu-Batı edebiyatı, din, mezhep, kavim asabiyeti şifa getirmiyor.
Korona virüsünün bize yaptığı oyunu, ancak birbirimizle fiziki teması keserek bozabiliriz.
Fiziksel teması kes, mesafeyi koru, elini yüzünü her fırsatta sabunla veya dezenfektanlarla yıka.
Mutlaka dini bir motivasyona ihtiyaç duyuyorsan...
“Deveni bağla, ondan sonra Allah’a emanet et.”