Çok amaçlı DAİŞ ve Paris saldırıları

Paris olaylarını Fransa’nın Esed’e karşı bir tavır içinde olmasının cevabı olarak görenler bana göre fena halde yanılıyorlar. Fransız yönetimine bir cevap olduğu kısmı doğru; ama Esed rejimine karşı bir tavır içinde olduğu için değil, tam tersine Esed rejiminin devamını istediği için. Nitekim olayların hemen akşamında Viyana görüşmelerinden bir sonuç çıktı ve ABD ve Rusya’nın Suriye’de geçiş süreci konusunda uzlaştıkları duyuruldu. Fransa mesajı almış olmalı diye düşündüm.

DAİŞ çok operasyonel bir proje. Onunla sınırlar çiziliyor. Hadler bildiriliyor. Algılar değiştiriliyor… “bir taşla kuş katliamı yapılıyor” anlayacağınız. Batılı emperyalistlerin yüz yıllık mağdurları Kürtler bile DAİŞ sayesinde halihazırda batılı efendilere medyun-ı şükran olup çıktılar. Kendilerini bu hale getirenler onlar değilmiş gibi.

En önemlisi dünyanın dört bir yanında kabına sığmayan, ne zaman ne yapacakları belli olmayan “cihadçılar(!)”ın bir dava uğruna bir yerde toplanmaları sağlandı. Böylece batı dünyasının uzun süre rahat etmesi hesap edildi. Bu hesap tuttu. Son Paris hadiselerini saymayın. Bu, öncekiler gibi DAİŞ’in kendi insiyatifi ile aldığı bir eylem kararı değildir. DAİŞ öyle düşünebilir, ama bu, Fransa’nın Suriye üzerindeki haklarından belli oranda taviz vermesinin sağlanmasına yönelik üst aklın bir yönlendirmesidir. Bu yüzden onu saymıyorum. Evet dediğim gibi öfke ile dolan ama bunu kanalize edeceği fırsatları kollayan radikaller Suriye ve Irak çöllerine yönlendirildi. Sonra üzerlerine bombalar yağdırıldı. Gücünü denemeyen ülke kalmadı bu hengamede. Maksat hasıl olmuş olacak ki artık Suriye’de bir hal çaresi düşünüldü. Ama bunun için de Fransa’nın ikna edilmesi gerekiyordu.

Fransa diyorum, çünkü bir anlamda Suriye’nin sahibidir Fransa. Çok açık ve net söylüyorum. Haritayı koyun önünüze Birinci dünya savaşı sonrası paylaşımda İngiltere’nin payına düşen bütün ülkelerin krallık, Fransa’nın payına düşenlerin de Cumhuriyet olduklarını görürsünüz. Her emperyalist kendi uzun vadeli çıkarlarının garantisi olarak kendi sisteminin bir izdüşümünü oluşturmuş. Bu yüzden bir yerde bir değişiklik olacaksa kadim sahibinin izni ve onayı olmadan olmaz. Nitekim kuzey Afrika’da herhangi bir ülkede bir karışıklık çıksa ilk müdahale eden Fransa’dır. Kuzey Afrika birinci dünya savaşında çoğunlukla Fransa’nın sömürgelerinden oluşuyordu. Fransa hala oralardan koloni vergisini alır.

Suriye’de Fransız sisteminin devamı Beşşar Esed rejiminin devamı demektir. Eğer Beşşar gider de Fransanın onaylamadığı biri gelirse bu Fransız sisteminin çöktüğü ve birinci dünya savaşından sonraki emperyal kazanımlarının ortadan kalktığı anlamına gelir. Fransa son saldırılarla hizaya getirildi gibi. Artık Esed geçiş döneminin sonunda gidicidir. Fransa da Suriye’den elinde kalan kısmına razı olacak.

Ne mi olacak? Ben kurulacak rejimin niteliğine bakarım, oradan hareketle sahibini çıkarırım. Bana öyle geliyor ki Federasyon olacak. Malum ABD ve Rusya birer federasyon. O saatten sonra da DAİŞ sırra kadem basacak, hin-i hacette başka bir isimle yeniden ortaya çıkmak üzere.

Dolayısıyla Paris saldırılarında hayatlarını kaybeden masumlar atalarının aç gözlülüğünün kurbanı oldular. Kürtler: “Neîne serê kesan tê serê pisê pisan: Kimsenin başına getirme oğlunun oğlundan çıkar” derler. En az Kürtler kadar gadre uğramış olacaklar ki Türkler de “etme bulma dünyası” diyorlar.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.