Üniversiteler şirket kurabilecek
Bu yüzyılda bir ülkenin kalkınmasının ve ekonomisinin temel taşının eğitilmiş nüfus ve onların yarattığı katma değer olduğunu sürekli ifade ediyorum. Yazılarımı takip eden siz sayın okuyucularıma örneklerle ve belgelerle bunun gerekliliğini ve nasıl yapıldığını defalarca yazdım. Ama maalesef Türkiye bu konuda yavaş, örneğin endüstri 4.0 dediğimiz yeni üretim modeli ve onun gerektirdiği yeni eğitim anlayışı konusunda defalarca treni kaçırmayalım diye yazdım. Tabii bu konuda Türkiye’de kafan yoran çok güzel insanlar da var. YÖK başkanı bu konuya kafa yoran insanlardan bir tanesi. Sürekli üniversitelerin dönüşümü, yeni üretim düzenine uyumu konusunda uğraş verdiğine bizzat şahidim.
***
Bu konuda YÖK’teki farklı çalışmalardan ve bizzat başkan tarafından yönetilen projelerden biraz bahsetmek istiyorum. Bu açıdan en kıymetli olanı kuşkusuz yükseköğretimin kalitesini artırmak için olmazsa olmaz olan “Kalite Kurulu” çalışması. YÖK Başkanı “Dünyada rekabet ettiğimiz ülkelerdeki kalite ajansları ile benzer, idari ve mali açıdan özerk bir yapıya sahip Kalite Kurulu oluşturulacak. YÖK’ün almış olduğu kararların sonuçlarının değerlendirilmesi bu kurul tarafından yapılacak. Bu değişiklik YÖK’ün çıktı kontrolü ve akreditasyona ilişkin yetkilerinin Kalite Kurulu’na devredilmesi sonucunu doğuracak” diyor.
Yine yapılan çalışmalardan bir diğeri ve en önemlilerinden; üniversitelerimizde farklılaşmaya yeterince imkân sağlamamaktadır. Oysa üniversitelerin üretkenliği açısından bunun düzeltilmesi gerekiyor. Bunun için yasal düzenleme yapılıyor. Ele alınan başka meslek yüksekokulları da çok kötü durumda. Yeni bir yasal düzenleme oluşturulacak. Kurulun, meslek yüksekokullarının ve bu okullardaki programların iyileşmesine ve geliştirilmesine katkı sağlaması planlanıyor. İyi olan bu kurulda Bilim Sanayi Bakanlığı, MEB, MYK’nın yanı sıra TOBB’un yani dış paydaşlar ve iş dünyasının da yer alacak olması.
Yeni çalışmalardan birisi de; mühendislik öğrencilerinin eğitimlerinin en az bir yarı yılını şirketlerde geçirmesinin zorunlu hale gelmesi. Böylece hem üniversiteler şirketlerle tanışacak hem de öğrenciler gerçek dünyadan iş öğrenmiş olacak. Bunların yanında; Bilimsel Araştırma projelerinde görev alacak tezli yüksek lisans ve doktora öğrencilerine burs verilmesi, emekli öğretim üyelerinin ilgili bölümün ihtiyacı ve üniversitenin talebi üzerine 75 yaşına kadar çalışabilmesi mümkün olacak. Dünyada gelişmiş ve hızla gelişmekte olan ülkelerde altıncı yıldan sonra proje tabanlı araştırma izni (sabbatical) kullanılmakta ve bu izin artık Türkiye’ye de geliyor. Bir de, üniversitelere doktora sonrası araştırmacı (post-doc) istihdam etme hakkı veriliyor.
***
Ancak her şey bir yana YÖK başkanın açıkladığı en önemli konu; üniversitelerin, “sermaye şirketi statüsünde teknoloji transfer şirketi” kurabilmelerine olanak tanınması oldu. Bu ne demek diyeceksiniz; bu üniversitelerin üretmesi, laboratuvarlarının üretim alanına dönüşmesi, hocaların proje alıp satması kısacası üniversitelerin üretime katılması, dönüşüme başlaması demektir. Bu karar önemlidir. hayati önemdedir. YÖK başkanına teşekkür ederim. Şimdi ikinci adım üniversitelerin buna teşvik edilmesidir. Bunun için yapılması gereken bence üniversitelere ayrılan bütçelerin konrollü olarak azaltılması bazı alanlarda üreterek kazanmasının sağlanmasıdır. Bunun ne kadar önemli olduğunu ABD ekonomisi ve üniversitelerini bilenler bilir. Bundan sonra “pilavdan dönenin kaşığı kırılsın” diyelim.